Siyasi hayatın deÄŸiÅŸmez kurallarından birisidir; iktidar yıpratıcıdır. Ä°ktidar gücünü kullanmak sadece hizmet üretmek ve imkân dağıtmak deÄŸildir. Aynı zamanda uygulanan politikaların sonuçları ile yüzleÅŸmek ve muhalefeti de yönetebilmektir.
Bu ikili görevi sürekli yüksek bir performans eÅŸliÄŸinde yürütmek elzemdir. Siyasi aktörler için farklı toplumsal kesimlerin desteÄŸini tahkim edebilmenin yolu da deÄŸiÅŸimin, reformun ve refahı büyütmenin adresi olarak kendini sunabilmektir.
Demokratik rejimlerde uzun süre iktidarda kalan siyasi partiler ve liderler iktidarın yıpratıcı yanından nasıl korunmaktadırlar? Üçlü bir formülden bahsedebilirim: Ä°lki, topluma vizyon, ufuk kazandıran bir söylem ve aidiyet oluÅŸturabilmek. Ä°kincisi, istikrar ve hizmet performansı ile sarmalanmış güçlü bir liderlik. Üçüncüsü, belki de en önemlisi, iktidarda iken yenilenebilmektir.
Bu üçüncü boyut demokratik düzeni pekiÅŸtirmenin en kritik parçalarından birisidir. Türkiye siyasi hayatı kendini iktidarda yenileyemediÄŸi için tarih sahnesinden çekilen siyasi partilerin tecrübesine ÅŸahit oldu. Demokrat Parti ve Anavatan Partisi'nin iktidarları ilk akla gelenler...
Demokrat Parti'nin 27 Mayıs darbesi ile devrilmesi elbette tabii bir ölüm deÄŸildi. Neticede Menderes yönetimi iktidarın dizginlerini askeri vesayete kaptırdı. Anavatan Partisi ise üzerine oturduÄŸu deÄŸiÅŸim ve refah taleplerinin azgın dalgaları ile uzun süre boÄŸuÅŸamayarak inkıraza sürüklendi.
12 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti ise farklı bir tecrübeyi temsil etmektedir. 2007'ye kadar AB süreci destekli bir reform ve kalkınma iradesi gösterdi. Özellikle 2009 sonrasında içte ve dışta artan ÅŸiddette bir muhalefet ile karşılaÅŸmaya baÅŸladı.
Gezi olayları ve 17 Aralık darbe giriÅŸimleriyle ErdoÄŸan'ın güçlü liderliÄŸi sayesinde baÅŸ edebilen AK Parti'nin her seçimden baÅŸarı ile çıkmasının sırrı iktidarda iken yenilenebilme kapasitesinde yatmakta. Bu yenilenme hem kadrolar düzleminde hem de reform iradesini sürdürme anlamında yaÅŸanmakta.
Son iki yılda yaÅŸanan türbülans ve kutuplaÅŸmaya raÄŸmen AK Parti'nin üç dönem kuralına sahip çıkması, Ahmet DavutoÄŸlu'nun baÅŸbakanlığa getirilmesi, Kürt ve Alevi açılımlarındaki kararlılık iktidarda yenilenme örnekleri olarak görülebilir. Bu yenilenme AK Parti iktidarının performansının muhalefetçe kıyasıya eleÅŸtirildiÄŸi bir ortamda gerçekleÅŸtirilmektedir.
Ä°lginç olan, iktidar partisinin yenilenmesinin dinamiÄŸi de muhalefetin deÄŸiÅŸmez sermayesi de ErdoÄŸan'ın liderliÄŸine odaklanmaktadır. ErdoÄŸan karşıtlığının cazibesinden gözü kamaÅŸan muhalefet, AK Parti'nin Cumhuriyet modernleÅŸmesi ile kurduÄŸu iliÅŸkiyi de doÄŸru okuyamamaktadır.
ErdoÄŸan ve DavutoÄŸlu ikilisinin seslendirdiÄŸi medeniyet söylemi ile topluma yeni bir ufuk ve vizyon sunulmaktadır.
Osmanlıca eÄŸitiminin gereÄŸi ve dil devriminin zararları gibi konular üzerinden tek parti dönemi ile yumuÅŸak bir hesaplaÅŸma yaÅŸatılmaktadır. Ne alfabenin deÄŸiÅŸeceÄŸi var ne de dile bir müdahale yapılacağı... Aslında bu hesaplaÅŸma ErdoÄŸan'ın konuÅŸmalarıyla sade vatandaşın Türkiye'nin yakın tarihine dair kanaatlerini restore eden bir mahiyet kazanmakta. ErdoÄŸan'ın bu çıkışları Türkiye'yi daha Osmanlıcı ya da Ä°slamcı bir yere götürmeye matuf deÄŸil. Ä°slami kesimlerin tek parti döneminin radikal deÄŸiÅŸiklikleri ile yüzleÅŸerek normalleÅŸmesi demek. Bu yumuÅŸak hesaplaÅŸma daha derin bir entegrasyonu getiriyor.
AK Parti toplumsal desteÄŸini tazelerken ErdoÄŸan'ın "otoriterliÄŸi ve Ä°slamcılığı" üzerinden devÅŸirilen siyasi söylemler ve ittifaklar muhalefetin önünde bir tü