Ekmeleddin İhsanoğlu, şimdiye kadar, muhalefet seçmeninin beklentilerini karşılayacak bir performans ortaya koyamadı. En son gerçekleştirdiği adaylık tanıtma toplantısı da beklentilerin çok altında kaldı. Slogan, amblem, konuşmasının içeriği ve performansı beklentileri karşılamadığı gibi daha önce kendisini destekleyen kesimlerden de ciddi eleştiriler aldı. Önümüzdeki dönemde de bir parıltı, şaşırtıcı bir performans ortaya koyması zor görünüyor. Nitekim peş peşe yayınlanan kamuoyu araştırmaları, CHP ve MHP seçmeni içinde İhsanoğlu’na yönelik %15-20 civarında bir direnç olduğunu ortaya koyuyor. Başlarda yüksek olan kararsız seçmen oranı epey azalsa da İhsanoğlu’na yönelik destek ve karşıtlık oranlarında radikal bir değişikliğe rastlanmıyor.
Muhalefetin ve daha genel olarak Erdoğan karşıtlarının en önemli önceliği cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaderini değiştirebilecek bu hoşnutsuz seçmen oranının Erdoğan’a yarayacak bir tutum geliştirmesini engellemek. Bu seçmenin önünde üç seçenek bulunuyor: Sandığa gitmeme, Erdoğan’a yönelme (MHP seçmeni) ve Demirtaş’a yönelme (CHP seçmeni). Erdoğan karşıtı çevreler, ilk iki seçeneğin gerçekleşmemesi, buna karşın üçüncü seçeneğin hayata geçmesi için ciddi bir çaba gösteriyorlar. Muhalefet, önceliğini seçmeni sandığa ikna etmeye, sandığa giden seçmenin de Erdoğan dışındaki adaylara oy vermesini sağlamaya yönelik bir strateji güdüyor.
Bu seçimlerin en popüler kavramı, ‘seçimlere katılım’. Muhalefet, seçimlere katılım oranının düşüklüğünün Erdoğan’a yarayacağı düşüncesiyle, önceliğini seçimlere katılım oranını artırmaya vermiş durumda. Gezi eylemleri sürecinde absürd ‘sandık-demokrasi’ tartışması başlatıp iktidarı sokakta belirlemek üzere siyaset teorisine takla attıran çevreler bile, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde şaşırtıcı sandık güzellemeleriyle seçmenleri sandığa kanalize etmeye çalışıyorlar. En son Kılıçdaroğlu, seçmeninin yaşam tarzı hassasiyetini-kaygısını kaşıyıp “tıpış tıpış” sandığa gitmelerini istedi. Önümüzdeki günlerde de muhalefet partileri, seçmenini sandığa gitmek durumunda bırakmaya yönelik bir strateji izleyecektir. Bunun en garantili yoluysa, siyasal kutuplaşma. Muhalefet önümüzdeki dönemde, İhsanoğlu’nun heyecanlandırmadığı kitleyi Erdoğan korkusuyla sandığa çekmek üzere söylemini sertleştirecek ve Erdoğan’ın aynı şekilde karşılık vermesinden medet umacaktır.
Muhalefetin korktuğu ikinci seçenek, MHP seçmeninin Erdoğan’a yönelmesidir. MHP ve Gülen grubuna yakın yazarlar, MHP tabanının Başbakan lehine sandığa gitmesini engellemek üzere Kürt sorunu ekseninde negatif bir kampanya örgütlüyorlar. Her gün, bağımsız Kürdistan, PKK’nın güçlenmesi, Kürt baharı temalı haber ve yorumlara yer verilerek milliyetçi seçmene “emin misin?” mesajı veriliyor.
Muhalefetin yatırım yaptığı üçüncü seçenekse, normalde sandığa gitmeyecek CHP seçmeninin Demirtaş lehine oy kullanmasını sağlamak. Ancak Demirtaş’a ayrılan yer bununla sınırlı değil. AK Parti karşıtı çevrelerin Demirtaş’a gösterdiği teveccühün altında iki temel hedef bulunuyor: Öncelikle Başbakan’ın ilk turda seçilmesini engellemek, ikinci olarak da, seçim ikinci tura kalacaksa, HDP seçmeni Kürtlerin Başbakan’ı desteklemesini engellemek.
Demirtaş’ın üç hedef kitlenin desteğini kazanarak Başbakan’ın ilk turda seçilmesini zora sokması hedefleniyor: AK Parti’ye oy veren Kürt seçmen, BDP’ye oy veren Kürt seçmen ve İhsanoğlu’nun adaylığıyla hayal kırıklığına uğradığı için sandığa gitmemeyi düşünen CHP’li seçmen. Bu kesimlerin desteğini alabilmek için Demirtaş, Erdoğan karşıtı bir kampanya yürütmeye ikna edilerek Erdoğan’la polemiğe sokulmaya çalışılıyor. Demirtaş’ın Erdoğan karşıtı söyleminin ve Erdoğan’ın Demirtaş’a olası cevaplarının hem Kürtleri Başbakan’dan soğutacağı hem de CHP seçmenini Demirtaş’a yakınlaştıracağı öngörülüyor.
Muhalefetin stratejisi bu. En büyük handikap, seçmenin sandığa gitmeme ihtimali. En önemli öncelik ise bu seçmen kesimini Erdoğan’a yaramayacak bir tutumla oy kullanmak üzere sandığa ikna etmek. Ancak, bu stratejinin başarısı önemli ölçüde Erdoğan’ın ve AK Parti’nin tutumuna bağlı. Çünkü seçmen tercihi masa başı öngörülerden öte siyaset zemininde yoğun etkileşimlerle belirleniyor. Bu çerçevede, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaderi üzerinde, muhalefetin stratejisi kadar Erdoğan’ın kendi stratejisi ve muhalefet stratejisini boşa çıkarmaya yönelik hamleleri de etkili olacaktır.