Bir referandum yapalım dedik. Derdi dağı taşı kapladı. Hem öncesinde hem sonrasında uzun uzun konuştuk, tartıştık. Kavga verdik. Sonuçlar ortaya çıktı ama tartışması kolay kolay bitecek gibi durmuyor.
Başta CHP olmak üzere çeşitli muhalif gruplar hala sonuçları kabullenmek istemiyor. İlk başlarda bunu bir taktik zannetmiştim.
Kılıçdaroğlu yeni bir seçim yenilgisi aldı. Bunu gizlemek istiyor. Konuyu değiştiriyor.
Demagoji yapıyor diye düşünmüştüm.
Fakat görüyorum ki, rasyonel çizgiyi aşmışlar. Bu meseleyi uzatma eğilimi gösteriyorlar. Nereye kadar giderler bilmem ama şimdiye kadar geldikleri yer yeterince çirkin. Türkiye öyle ya da böyle bir seçim geleneğine sahip ülkedir. 1950'den bu yana serbest, adil ve tekrarlanabilir seçimler yapıyoruz. Demokrasimizde tıkanıklık olduğunda sandığa giderek çözme gibi bir alışkanlık bile geliştirdik.
Son on yılda sandıkla darbeler önledik.
Coğrafyamızda yaşananlara baktığımızda övüneceğimiz en önemli özelliklerimizden biridir bu. Fakat CHP kökenli muhalefet son yıllarda bu tür bir siyasetin içinde düştü. Yok "oylar çalınıyor." Yok "zarflar mühürlenmedi" gibi ifadelerle dedikodu çıkartıp rakibinin seçim zaferine gölge düşürmeye çalışıyor. Böylelikle kendini kurtaracağını düşünüyor. Aslında ne uzuyor ne de kısalıyor. Seçmenine karşı hesap vermek yerine AK Parti'yi suçlayarak özeleştiriden kaçıyor. Böyle olduğu müddetçe başarıyı da yakalayamıyor.
Kendi bileceği iş. CHP'ye akıl veren işsiz güçsüz sosyal demokratlardan değilim. Aslında CHP doğru düzgün siyaset izlese sosyal demokrat oylarla şahlanır diyenlere hiç inanmam. Aksine ezanı Türkçe okutan CHP'nin bu ülkede iktidar şansının olmadığını düşünürüm hep. Fakat son dönemde bu yaptıkları sadece kendilerine değil ülkeye de zarar veriyor. CHP böyle bir parti. Hiçbir faydası olmadığı yetmezmiş gibi iktidara gelmeden bile ülkeye zarar vermeyi beceriyor. Şimdi yaptıkları bu şamata ile ülkemizi dosta düşmana karşı rezil etmeye çalışıyor. Sorumlu bir anamuhalefet partisi olmak yerine dış dünyaya mesaj veriyor. Kendi başarısızlığını gizlemek ve Erdoğan düşmanlığı yapmak adına ülke prestijine zarar veriyor. Türkiye demokrasisi hakkında eleştiri yapacak konu bulmak zor değil. Ama en azından seçim güvenliğini sorgulamazsınız. Türkiye'yi dış dünyaya seçim güvenliğini sağlayamayan bir ülke gibi sunmak sorumsuzluktur. Halbuki bu ülkede böylesi bir rezaletin son örneğini Türkiye 1945'te görmüştü. O zaman da CHP iktidardaydı. Millete jandarmanın kontrolünde oy verdirdiler. Gizli bir odada saydılar. O günden bugüne Türkiye çok şükür bir daha böyle bir rezalet görmedi.
Ama bu ülkenin kurucu partisi olma iddiasındaki CHP ülkeyi zora sokacak bir yalanın peşine düşüyor. Gözünü nefret bürüdüğü için ülkeye verdiği zararı görmezden geliyor.
Ya da hiç umursamıyor. Zaten bizim referandumun çok meraklısı var. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere pek çok yerden feryat yükseldi. Birisi çıkmış "Evet oyları ile hayır oyları çok yakın çıktı. Türkiye dikkat etmeli" demiş. Bu ahlaksız bir tavır.
Avrupalı bu yetkili İngiltere Brexit kararı verdiğinde aynı lafı etti mi? Tabii ki etmedi.
Çünkü asıl ilgileri Türkiye. Bir düşünün bu boş yere olabilir mi? Gerçekten bu tür açıklama yapanlar ülkemizi çok mu sevdiğinden yapıyor bu açıklamaları. Tabii ki hayır. Ben size söyleyeyim. Türkiye'nin kontrol edilemez olmasından nefret ediyorlar. Gel deyince gelecek git deyince gidecek iradesiz bir Türkiye istiyorlar. CHP ise bunların işine gelecek söylem üretiyor.
Yazık. Seçim kaybedebilirsiniz. Doğaldır.
Gün gelir unutulur. Belki bir gün gerçekten siz de iktidara gelebilirsiniz. Ama ülkeye verdiğiniz zarar sicilinize girer. Hiçbir siyasal hareket bu çizgiye düşmemeli..
[Takvim 20 Nisan 2017].