Referandumdan çıkan evet kararı, ülkemiz için, milletimiz için hayırlı uğurlu olsun. Açıkçası %51,4'lük bir evet, şahsi tahminimi hiç şaşırtmayan bir oran oldu. Dolayısıyla ortada hiçbir taraf için sarsıcı olarak nitelendirilebilecek sonuçlar olduğunu düşünmüyorum. İşin özü, tüm cenahlar için henüz referandum sürecinde öne çıkmış ilgili dinamikleri bundan böyle iyi okuyarak halkın verdiği mesajları işleme almakta.
Bununla ilgili olarak bilhassa siyasi içerikli köşelerde 1 gün içinde çokça yazılıp çizildiğinden, ben hiç detaya girmeyeceğim. Lakin milletimizin bu doğrultuda verdiği en temel mesajlardan birinin “itidal” olduğunu düşünmekteyim. Şu var ki; sonucun izahatı, büyük ölçüde Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a duyulan samimi teveccühtür. Bu çarpıcı gerçeğin ise, tüm siyasi kanatlar için düşünülmesi gereken ögeler içerdiği kanaatindeyim. Nitekim aklı başında, vicdanı yerinde bu yüce millet bundan sonra da samimiyeti, ölçüyü ve aklıselimi aramaya devam edecektir. Geleceği yönetmek isteyenlerin, bunu odağa alarak ilerlemekten başka şansı yok.
İşte bu düşünceler doğrultusunda; yüksek bir katılımla koşa koşa gittiğimiz sandıklardan hasıl olan “evet”in hepimiz için hayırlı olmasını temenni ederken, hepimiz kelimesinin cümle içinde kaybolmaması gerektiğini vurgulamakta fayda görüyorum. Zira önümüzdeki dönemin, sosyal ve ekonomik anlamda kucaklayıcı, kuşatıcı bir perspektifle şekillenmesini önemsiyorum. Bu minvalde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Huber'deki ilk hitabının önemli olduğunu ve bu tonun sürmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Umuyorum ki yeni dönem, milletçe birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyeceğimiz bir ortama sahne olur.
Bu bağlamda ise, ekonomideki seyri güçlendirmek ve gelişimi kapsayıcı bir şekilde yaşamak, kuşkusuz öncelenmesi gereken ana unsurlardan. Referandumdan çıkan evet, sistemsel değişikliklerin ilgili etkilerini göstermesi açısından bir süreye gerek duyacakken, daha yakın geleceğe dair dinamikleri ise referandum öncesindeki yazımı baz alarak gözden geçirmek isterim. Bu doğrultuda;
*Evvela gelmiş olduğumuz noktada, daha önce de belirttiğim üzere, birikmiş siyasi belirsizliğin hissedilir ölçüde azalacağı bir atmosfer yaşama şansımız var. Dolayısıyla şu günler itibariyle, ekonomimiz için ciddi bir belirsizlik sürecini geride bırakmış olmayı ümit ediyoruz.
*Tabii bu noktaya varırken, önümüzde bir erken, özellikle de erken bir erken seçim olmadığı farzıyla yola çıkıyorum. Gerek oransal netice, gerekse siyasilerimizden gelen açıklamalar gereği bunu daha güçlü bir ihtimal olarak ummak mümkün.
*Öte yandan bu süreçte, kabine revizyonu olasılığı da yakından izleniyor olacak. O halde işin bu tarafına da; itibarın mevcut halini asgari sayan bir bakış açısıyla yaklaşmak şart. İstikrar, vizyon, icraat ve bu üçlünün kombinasyonundan oluşacak güçlü bir itibar, gelecek seçime kadar görevi yürütecek hükümetimizin hem birey birey hem de bütünsel niteliği olmalı.
*Bunun yanı sıra, baz aldığım listemdeki bir diğer faktör olan AB ile ilişkilerde de, köpürten hususları paketten çıkarmamakla birlikte, itidalli ilerlemekte büyük fayda var. Nitekim tartışılan malum süreçlere dair formülü belirleyene dek soğukkanlı bir tavır takınmamız yerinde olacaktır. O halde, ekonomimiz için direkt ve indirekt nice anlamlara sahip Avrupa kanadında, diplomasiyi konuşturmanın vaktidir.
*Ve son ancak azami önemde bir madde olarak da, yeni dönemin, ekonomik saiklerin ön sıralara geçirilmesi için kritik bir fırsat taşıdığını unutmamamız gerekiyor. Bu bağlamda aktif siyasetin şöyle bir soluklanarak, uzun süredir hâkim olduğu sahneyi ekonomik önceliklere bırakması sağlıklı olacaktır. Malumunuz seyirci de, ne zamandır bunu görmeyi istiyor. Dolayısıyla, keyifsiz seyircinin de, aksayan işlerin de artık beklememesi ve heyecan veren taze bir oyunun sahne alması şart.
Neticede diyeceğim o ki; bu ana çerçeveye dair pozitif gelişmeler yaşanır ve de sağlanırsa, kolay zamanlardan geçmeyen ekonomimiz açısından kritik bir eşik aşma şansımız olacağı kanaatindeyim. Ki burada, hiç bahsetmediğim ve kontrol edemediğimiz envaı dış faktörün de rahat durmama durumu var. Dolayısıyla bizim bir an önce evin içini derleyip toparlamamız ve adam akıllı güçlenmemiz şart.
[Yeni Şafak, 18 Nisan 2017].