SETA > Yorum |
Dış Politikada quot Taraf Olmamak quot

Dış Politikada "Taraf Olmamak"

İç ve dış politika arasındaki ayrım silikleştiğinden seçim ortamında AK Parti'nin Suriye ve Irak politikaları siyasi kutuplaşmanın konusu haline geliyor.

CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerine giderken dış politika, adayların polemik konusuna dönüÅŸmekte.

CHP ve MHP'nin çatı adayı Ä°hsanoÄŸlu'nun diplomasi birikimi, AK Parti'nin OrtadoÄŸu politikasına eleÅŸtiri getirmesini kolaylaÅŸtırıyor.

Ä°hsanoÄŸlu konuÅŸmalarında, Türkiye'nin "mezhepçiliÄŸe" karşı durması ve OrtadoÄŸu'da "taraf olmaması" gerektiÄŸini vurguluyor.

Bu eleÅŸtiri, CHP lideri KılıçdaroÄŸlu'nun OrtadoÄŸu'yu "bataklık" olarak niteleyen ve Hükümeti mezhepçi politika yürüterek bu bataklık içinde boÄŸulmakla suçlayan yaklaşımının paralelinde bir deÄŸerlendirme.
Ancak Ä°hsanoÄŸlu tarafsızlık söyleminde, Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı'ndaki kendi geçmiÅŸ açıklamalarını da aÅŸarak "Türkiye Filistin konusunda taraf olmamalıdır" noktasına vardı.

KuruluÅŸ sebebi Filistin konusu olan bir örgütün eski genel sekreterinin bu konuma gelmesi de ilginç... Dış politikada tarafsızlık söylemi, iç siyasette seslendirilen "Siyaset üstü cumhurbaÅŸkanı" temasının hemen yanında yer almakta... Aslında iç ve dış siyasette "tarafsızlık" konumları birbirlerini besleyen seçim propaganda malzemesi olarak kullanılıyor...

Ve Erdoğan'ın siyaset tarzının, cumhurbaşkanlığı profilinin bir karşı tezi gibi sunuluyor.

Belki de bu sunumdaki temel zaaf, ErdoÄŸan'a tepki gösteren bir mahiyet içermesi...

Daha önemlisi ise CumhurbaÅŸkanlığının Türkiye siyasi hayatında sürekli siyasi bir yer olduÄŸunu ve tarafsız olmadığını gözden kaçırmasıdır.

Mustafa Kemal Atatürk'ten Celal Bayar'a, Turgut Özal ve Süleyman Demirel'den Ahmet Necdet Sezer'e bütün cumhurbaÅŸkanları siyasetin içindeydi.

Türkiye'nin bütün kritik siyasi konularında belirleyici oldular...

Sezer'in AK Parti karşısında neredeyse muhalefetin iÅŸlevini üstlendiÄŸini hatırlayalım...

Peki bugün dış politikada tarafsızlık mümkün mü gerçekten...

CumhurbaÅŸkanı kimin seçildiÄŸinden ya da hangi partinin iktidara geldiÄŸinden bağımsız olarak Türkiye'nin dış politikası yeni bir vasata ulaÅŸtı.

Ulaşılan bu vasat hem AK Parti'nin aktif dış politika arayışının sonucuydu hem de bölgesel meydan okumaların gerekliliÄŸiydi.

AK Parti, son on yılda, Kemalist paradigmanın "pasif dış politika" anlayışını dönüÅŸtürerek Türkiye'nin sınırlarının Hakkari ve Edirne'den savunulamayacağını öne sürdü. Böylece, AK Parti'nin "yeni dış politikası" ülkeyi, çevresindeki bölgelerle entegre olmaya götüren bir yolda ilerledi.

Ekonomik rasyonalitesi olan bu entegrasyon, bu saatten sonra geri çevrilemez bir yerde...
Ne tür bir aktif bir politika yürütüleceÄŸi tartışılabilir elbette...

Nitekim Arap Baharının OrtadoÄŸu'ya getirdiÄŸi kaotik ortamda Türkiye, "KomÅŸularla sıfır sorun" uygulamasını istese de devam ettiremez hale geldi.

Zira bölge önce bir demokrasi dalgasına tanıklık etse de kısa süre içinde karşı-devrim tufanına sürüklendi. Böyle bir ortamda Türkiye, Suriye'de Esad rejiminin halkını bombalamasına ve Irak'ta Maliki'nin ÅžiileÅŸtirme politikasına karşı bir tavır takındı.

Ä°ç ve dış politika arasındaki ayrım silikleÅŸtiÄŸinden seçim ortamında AK Parti'nin Suriye ve Irak politikaları siyasi kutuplaÅŸmanın konusu haline geliyor.

Türkiye'nin Suriye'deki iç savaÅŸ ve Mısır'daki darbe karşısında tutum alması muhalefet partileri tarafından eleÅŸtiriliyor.

AK Parti'nin aktif dış politikasını eleÅŸtirerek "tarafsızlığa" çaÄŸrı yapmak bir alternatif midir?
Kanaatimce hayır...

Dış politikada "tarafsız olma" söylemini seslendirenler de OrtadoÄŸu'nun gerçeklikleri karşısında bir tür taraflılık üretmek zorunda kalacaktır.

Belki de, "tarafsızlık" ve "siyaset üstü olma" söylemlerini terk ederek siyasetin, yapıp etmenin önünü açmak ve alternatifler önerilerle gelmek en iyisi...

[Sabah, 8 Temmuz 2014]