PKK (Partiya Karkerên Kurdistan – Kürdistan İşçi Partisi) bir “terör örgütü” mü? Türkiye kamuoyunun çok büyük bir bölümü PKK’nın bir “terör örgütü” olduğu konusunda hiçbir şüphe taşımıyor.
Nihayetinde yasadışı, silahlı bir örgütten bahsediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle yıllar yılı savaş yürütmüş bir yapı var karşımızda.
Fakat kamuoyunun PKK’yı bir terör örgütü olarak tanımlamasının temelinde onun “yasa dışılığı” yahut “devlete savaş açması” yatmıyor.
Bugün Türkiye kamuoyunun PKK’yı bir “terör örgütü” olarak görmesine neden olan iki husus var.
* * *
Birincisi, PKK’nın güvenlik güçleri, köy korucuları ve sivillere yönelik kanlı eylemleri. Buradaki mesele, PKK’nın iddia edildiği üzere Türkiye toplumunun bir kesimi yahut bir etnik unsuru adına devlete karşı bir “savaş” yürütüyor olması değil, toplumda “korku” salmak üzere kan akıtmış olması.
Bir başka deyişle PKK’nın kamuoyunda bir terör örgütü niteliği kazanmasının kaynağında kurulduğu yıl olan 1978’den itibaren giriştiği “kanlı şehir eylemleri”, kurulduktan hemen bir yıl sonra başlattığı “siyasi suikast”ler ve daha sonra “istila, infaz, haraç ve yağma” üzerinden yürüttüğü tedhiş siyaseti yer almaktadır.
* * *
Kendisini “Kürt proleter devrimci hareketi” ve “ulusal bir kurtuluş hareketi” olarak niteleyen PKK, “Maocu halk devrimi” stratejisiyle hareket ettiğini açıklamıştır. Bu çerçevede PKK sadece “devlet” alanıyla sınırlı bir savaş vermemiş, “toplum”la da savaşmıştır. Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde kendi “resmi düzen”ini tesis etme, Türkiye’nin diğer bölgelerinde ise bir “korku siyaseti” üreterek sembolik bir egemenlik alanı kurma mücadelesi vermiştir.
* * *
Bir anlamda PKK’nın Türkiye kamuoyunun çok büyük bir kısmı nazarında bir “terör örgütü” olarak kabul edilmesinin son derece somut bir zemini vardır. Ne var ki, PKK’nın Türkiye kamuoyundaki uzun dönemli algısı salt bu somut zeminden beslenen bir algı da değildir. PKK ve onun lideri Abdullah Öcalan algısının oluşumunda, Türkiye medyasının güdümlü habercilik pratiği, sansasyon ve dezenformasyon politikası da oldukça etkili olmuştur.
* * *
Nasıl ki bugün uluslararası medyada ve Türkiye medyasında IŞİD karikatürleştiriliyor, içerdiği “tehdit potansiyeli” gerçek anlamda tartışılmıyor, bunun yerine magazinel bir üslupla “aşırı anlam” üretiliyorsa aynı şekilde uzunca bir dönem Türkiye medyasında da PKK o şekilde ele alınmıştır.
PKK karşısında siyasi strateji üretilirken (ister çatışılsın, ister müzakare edilsin) düşülebilecek en büyük hata, PKK’yı Türkiye medyası içinde yıllar içinde oluşan egemen imajlar üzerinden okumak olacaktır. Bu imajları eleştirel bir okumaya tabi tutmak gerekir.
* * *
Türkiye’nin anormal dönemleri, bütün kesimler için anormal dönemlerdir. Ne var ki bugün çeşitli gerekçelerle bu anormalliğin farkına varan bir kesim, diğer kesimlere söz konusu anormal dönemlerin egemen medya imajları üzerinden bakabilmektedir. Normalleşme tam da geçmiş dönemlerin anormallikleriyle her düzeyde hesaplaşabilmek demektir.
Sansasyon, abartı ve dezenformasyon siyasi stratejiyi enfekte eder. Bu araçlar üzerinden üretilen söylem bir süre sonra hakikat olarak telakki edilip, ona uygun mücadele stratejileri geliştirildiğinde yanlış üstüne yanlış yapılır. Hele bir de buna güvenlikleştirici ulusal ve uluslararası güçlerin müdahalesi eklendiğinde bu yanlışlar belirli coğrafyaların kötü kaderine dönüşür.
[Akşam, 16 Kasım 2014]