Son günlerde, GüneydoÄŸu’da yaÅŸanan hareketlilik üzerinden çözüm süreci tekrar gündemin ilk sıralarına yerleÅŸti. Bir yandan çözüm sürecinin pozitif gündeminin bir yansıması olarak deÄŸerlendirilebilecek eylemler gerçekleÅŸtiriliyor. DaÄŸa çıka(rıla)n çocuklarının geri bırakılması için annelerin 19 Mayıs’tan beri Diyarbakır’da sürdürdüÄŸü eylemler devam ediyor. Çözüm sürecinin normalleÅŸtirdiÄŸi siyasal iklimde, aileler daha önce imkânsız görülebilecek taleplerle BDP ve PKK’yı zorluyor.
Öte yandan çözüm sürecinin pozitif siyasi gündemiyle örtüÅŸmeyen geliÅŸmeler de yaÅŸanıyor: Yol kesme eylemleri, Hüda-Par üyelerine yönelik saldırılar, sokak eylemleri ve sıcak çatışmalar PKK’nın çözüm sürecini sabote etme isteÄŸi olarak algılanıp kaygı uyandırıyor.
Bu iki geliÅŸmeyi ortak kesen yeni bir hareketlenme ise, çözüm sürecini duraÄŸanlıktan kurtarıp pozitif gündemi tekrar hâkim kılmaya yönelik bir doÄŸrultuda yaÅŸanıyor: BaÅŸbakan Yardımcısı BeÅŸir Atalay’ın yaptığı açıklamalar, BDP heyetinin Ä°mralı dönüÅŸünde yaptığı yazılı açıklama ve Ä°mralı görüÅŸmesine katılan Sırrı Süreyya Önder’in aktardığı bilgiler, çözüm sürecinde yeni bir dönemece girildiÄŸini gösteriyor. Her iki açıklamada da, çözüm sürecinin uzlaşılan yeni bir takvimle pozitif bir ivme kazanacağı vurgulanıyor.
Yeni yol haritasının en önemli iki unsuru; görüÅŸmelerin siyasi bir nitelik kazanması ve süreci ilerletecek yasal düzenlemeler olarak öne çıkıyor. Uzun süredir dillendirilen; süreci gözetleyecek yeni bir akil insanlar heyetinin oluÅŸturulması, gazetecilerin Ä°mralı’ya gönderilmesi, Terörle Mücadele Yasası’nın deÄŸiÅŸtirilmesi, hasta mahkûm ve hükümlülerin tahliye edilmesini saÄŸlayacak düzenlemelerin yapılması ve nihai silahsızlanmayı kolaylaÅŸtıracak yasal düzenlemelerin gerçekleÅŸtirilmesi gibi somut baÅŸlıkların bu iki baÅŸlık altına nasıl yerleÅŸtirildiÄŸi henüz muÄŸlak olsa da, çözüm sürecinde yeni bir evreye geçilme aÅŸamasında olunduÄŸu anlaşılıyor.
Çözüm sürecinin pozitif ve negatif gündemleri eÅŸzamanlı olarak içermesi, Türkiye’nin siyasi takviminden kaynaklanıyor. Türkiye’nin siyasi takvimi, çözüm sürecinin limitlerini de belirliyor. Haziran 2013’te baÅŸlayıp muhtemelen Temmuz 2015’e kadar sürecek iki yıllık siyasi takvimin kritik aÅŸamaları ÅŸunlar öne çıkıyor: Haziran 2013’te yaÅŸanan Gezi eylemleri, 17 Aralık süreci, 30 Mart seçimleri, 10 AÄŸustos cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri, cumhurbaÅŸkanlığının tetiklediÄŸi geliÅŸmelerin AK Parti’ye olası etkileri ve 2015 genel seçimlerinde göstereceÄŸi performans.
Bu takvime bakıldığında, çözüm sürecinin lokomotifliÄŸini yürüten AK Parti’nin her yıl 2-3 defa sırat köprüsünden geçtiÄŸi-geçeceÄŸi görülebilir. Bu yoÄŸun takvim, her seferinde öncelikle çözüm sürecini teste tabi tutuyor. Bu zorlu siyasi virajlar, süreci yürüten aktörleri bir taraftan temkinli davranmaya zorlarken, bir taraftan da çözüm ekseninde yakınlaÅŸmalarını, siyasi geleceklerini çözüm sürecinin devamına endekslemelerini saÄŸlıyor.
PKK-HDP çizgisi, AK Parti’nin bu kritik virajlardan selametle çıkıp çıkmayacağını görmek, AK Parti’nin siyasal geleceÄŸinden emin olmak istiyor. Bu nedenle de, nihai-somut kararlar almak istemiyor. Nitekim b