Reformist bir siyaset öngören AK Parti iktidarı zamanla üç engelle karşılaştı. İç politikada her ne kadar laik-milliyetçi Kemalist toplum projesi eleştirisi tutsa da, yeni bir toplum tasavvurunun henüz mümkün olmadığı açığa çıktı.
Bunun somutluk kazandığı nokta, çözüm sürecinin ve diğer demokratik açılımların istenen sonucu vermemesiydi.
Bölgesel düzlemde ise ulus devlet merkezli Westfalyan düzenin kolayca aşılamayacağı netlik kazandı. Kuzey Suriye'de Kürt ulus devleti kurulması ihtimalinin belirmesi, Mısır ve Suriye'de statükocu rejim güçleri karşısında reformist Müslüman Kardeşler'in kaybetmesi bunu açık etti.
Küresel düzlemde de Batı-merkezciliğin hala küresel düzeni belirlediği ve Batı'nın diğer medeniyetlere eşit söz hakkı tanımayacağı açıklık kazandı. Küresel siyasi reform çağrıları yapan AK Parti, sistemli bir şekilde radikal İslamcı terör örgütleriyle ilişkilendirilerek laiklik ve otoriterlik söylemi üzerinden güvenlikleştirildi ve reformist söylemi susturuldu.
Bunun sonucunda AK Parti, devleti ve güvenliği merkeze alan "yerli ve milli" bir siyasete geçiş yaptı. İç siyasette muhafazakâr-milliyetçilik temelinde bir siyasi topluluk fikrini benimsedi. Bölgesel düzlemde bölgesel dönüşüm hedefleyen bir dış politika yerine ulusal güvenliği merkeze alan bir politikayı öne çıkardı. Küresel düzlemde ise medeniyetler arası eşit ilişki siyasetinden Batı'nın kurduğu hiyerarşiyi eleştiren ve zorlayan Batı karşıtı bir siyasete ağırlık verdi.
2017'ye baktığımızda FETÖ, PKK ve DEAŞ terörünün hedefi haline gelen AK Parti ve Türkiye devleti arasındaki bağlar güçlenerek devam edecektir.
Milli ve yerli siyaset bu bağı kuran yegane siyasi söylemdir. Dolayısıyla 2017'de üç düzlemde de defansif ve güvenlik odaklı bir siyasi çizginin devam edeceğini söyleyebiliriz.
Günümüzde Türkiye'nin önündeki en temel mesele devletin korunması ve yeniden yapılandırılarak güçlendirilmesidir.
Dolayısıyla 2017'de iç politikada bir yandan terörle mücadele kararlılıkla devam ettirilirken diğer yandan da devlet ile toplum arasındaki bağı daha doğrudan kuracak olan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş AK Parti-MHP ortaklığıyla gerçekleştirilmeye çalışılacaktır.
Bölgesel düzlemde ise ulusal güvenliği tehdit eden Kürt koridoru oluşumunun engellenmesi için Fırat Kalkanı Harekâtı ile başlayan sürecin daha da ileri götürüleceğini ve bölgede gücünü yeniden tahkim eden statükocu rejimlerle bazı normalleşme adımlarının atılacağını beklemek gerekir.
Küresel düzlemde ise Batı karşıtlığı siyaseti, Avrasya güçleriyle ilişkiler daha da geliştirilerek ve derinleştirilerek devam ettirilecektir. Keza yeni Amerikan Başkanı Donald Trump'ın ve AB'nin bu süreci durduracak ve Türkiye devletinin güvenliğini tehdit etmekten vazgeçecek bir eğilime sahip olduğunu söylemek bulunduğumuz noktada pek mümkün değil.
[Sabah Perspektif, 7 Ocak 2017].