Soğuk savaşın hâkim olduğu 20. yüzyıl, 21. yüzyıla önemli etkiler yapmıştır. Büyük Buhran, İkinci Dünya Savaşı, petrol krizleri ve ekonomik bunalımlara sahne olan 20. yüzyıl Sovyetlerin dağılmasının ardından tek kutuplu dünya düzenin tartışıldığı bir döneme evrilmiştir. ABD hegemonyası altında ekonomiden yönetişime kadar birçok alanda liberal düşüncelerin yerleştiği bu dönem bölgesel çatışmaları da beraberinde getirmiştir. Irak, Somali, Sudan ve Suriye gibi ülkelerin bölgesel çatışmalarından yıkıcı bir şekilde etkilendiği ve yaptırımlar aracılıyla ekonomik alanda halkların zorluklar yaşadığı kaotik dönem yeni bölgesel güçlerin yükselişini de beraberinde getirmiştir. Özellikle Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin başını çektiği bölgesel yeni güç merkezleri ABD ile müttefiklerinin domino ettiği sisteme yeni eleştiriler getirmiştir. Eleştirilerin başında ekonomik nedenler yer alsa da Dünya Bankası ve IMF'de başlayan reform girişimleri Birleşmiş Milletler gibi kurumlara sirayet etmeye başlamıştır. Yeni bölgesel güç merkezlerin ekonomik olarak dünya ekonomisinden aldıkları pay arttıkça eleştirilerin niteliği genişlerken, Küresel Finans Krizi yeni reform hareketlerini beraberinde getirmiştir. Küresel krizin kökenlerinin dayandığı gelir adaletsizliği, aşırı finansallaşma ve denetimsizlik ise yeni dönemin ana tartışılan konuları haline gelmiştir. Batılı finans kuruluşlarının ortaya koyduğu aşırı liberal şartların oluşturduğu hoşnutsuzluğu G20 gibi kurumlarda dile getiren yükselmekte olan ekonomiler farklı oluşumlarda bir araya gelerek daha güçlü bir şekilde eleştiriler getirmiştir. Mevcut konjonktürün getirdiği aktivizmle birlikte 2006 yılında ilk toplantılarını gerçekleştiren BRIC[1] ülkeleri, 2011 yılında Güney Afrika'nın katılımıyla BRICS oluşumunu kurmuştur. Bu oluşum günümüzde ekonomiden siyasete kadar birçok alanda aktif bir şekilde yer almaktadır. Kuruluşun doldurduğu batı dışı alternatif çekim merkezlerinden biri olma imajı ise kalkınmakta olan ülkeler için yeni iş birliği olanaklarını ortaya çıkarmıştır.
BRICS: KURULUŞ, GELİŞİM VE AKTİVİZM
Finans, tarım, ekonomi ve ticaret, bilim ve teknoloji, sağlık, eğitim, akademi ve güvenlik gibi alanlarda üye ülkelerle iş birliğini geliştirmeyi amaç edinen BRICS oluşumu değişen dünya düzeninin yeni kurumsallaşan bir oluşumudur. Dünya ekonomisinin yüzde 23,5[2]'ini oluşturan BRICS ülkeleri uluslararası finans kuruluşlarında aktif olarak rol almalarına rağmen ekonomik büyüklüklerine göre oy oranlarına sahip değildir.[3] Örneğin 2018 yılı rakamlarına göre dünya ekonomisinin yüzde 23,5'ini oluşturan BRICS ülkelerinin IMF'deki oy verme oranı yüzde 14,18'e eşittir. ABD ve batılı ülkelerin finansal anlamda kontrol ettiği Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlar başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşta BRICS ülkelerinin eleştirdiği adaletsiz durum kronik bir şekilde devam etmektedir. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin gerekli finansal imkânlardan yoksun olmasının getirdiği kısıtlı kalkınma imkânları BRICS ülkelerin ana gündem maddeleri arasında yer almaktadır. Mevcut küresel ekonomik sisteme alternatif oluşturması için BRICS ülkeleri öncülüğünde kurulan Yeni Kalkınma Bankası ve IMF benzeri fon kalkınmakta olan ülkeler için alternatif sunması bakımından kritik bir konumdadır. Ayrıca Çin'in öncülüğünde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası BRICS ülkelerinin kurduğu finansal kuruluşlarla aynı amaçlara hizmet etmektedir. Yeni kurulan finansal kuruluşların kredi hacminde ulaştığı mevcut konum Dünya Bankası ve IMF gibi kurumlara yakın olmasa da alternatif sunma konusunda yeni fırsatlar sunmaktadır.
KÜRESEL SİSTEMDE YÖNETİŞİM VE BRICS
Son on yıllık süreçte dünya ekonomisinden aldığı payı yüzde 12'den yüzde 23'ün üzerine çıkaran BRICS ülkeleri bölgesel barış çalışmalarına hem resmi hem de eylemsel olarak destek vermektedir. Uzayın barışçıl kullanımı, Suriye'de barışın sağlanması, sivil nükleer enerjiye rahat ulaşım ve finansman, ülkelerin iç işlerine karışılmama prensibi, uluslararası hukuka saygı, ekonomik yaptırımlara karşıtlık, IMF ile Dünya Bankası gibi kuruluşlarda eşit oy hakkı ve ticari korumacılığın sonlandırılması gibi birçok alanda iş birliğini teşvik eden BRICS oluşumu ekonomik alanda sağlanan başarıyı uluslararası yönetişim alanına taşımak için çaba sarf etmektedir. Bu çabaların bir sonucu olarak bölgesel olarak sağlanan aktivizm Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika gibi BRICS üyesi ülkeleri uluslararası arenada daha fazla sorumluluk almaya itmektedir. Goldman Sachs'ın raporlarına göre 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomileri arasında ilk sıralarda yer alacak olan BRICS ülkeleri yeni çok kutuplu dünya düzeninde alternatiflerin oluşmasına katkı sağlamaktadır. Ancak Çin'e karşı geliştirilen ticari korumacılık önlemleri, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar, Hindistan ve Pakistan arasındaki sıcak çatışma ihtimali, Brezilya ile Güney Afrika'daki ekonomik kriz kurumsal söylemlerin etkisini zayıflatırken, ABD dönüşüm içerisinde olan küresel yönetişimde daha saldırgan politikalarla müdahale etmektedir. Batılı ülkelerinde Küresel Finans Krizi sonrası düşen gelir seviyesinin yarattığı hoşnutsuzluk ise BRICS ülkelerinin uluslararası arenada daha fazla görünür olmasını sağlamaktadır. Kendi iç siyasi çekişmeleri ile meşgul olan batılı ülkelerin kronik ekonomik sorunlarla uğraşmasının bir diğer sonucu olan birlik içinde hareket edememe durumu BRICS ülkeleri açısından ise iş birliğini geliştirme imkânı sunmaktadır.
TİCARET SAVAŞLARI VE BRICS ÜLKELERİ
Batının ekonomik alandaki hegemonyasının sarsılmasının ardından yükselen güçler olarak öne çıkan Brezilya, Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkeler dünya ekonomik yönetişime yeni yaklaşımlar getirmiştir. Yeni yaklaşımların güçlü bir şekilde kabul görmesinde dünyanın üretim üssü haline gelen Asya bölgesinin önemli bir konumu bulunmaktadır. İş birliği ortamının yarattığı aktivizm Küresel Finans Krizi sonrası artarken, ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler yeni ticari korumacılık önlemlerine başvurmaya başlamıştır. Liberal ticari düzende dış ticarete getirilen engeller dünya ekonomik büyüme rakamlarının negatif bir şekilde revize edilmesini beraberinde getirmiştir. ABD-Çin arasında başlayan ticari anlaşmazlıklarının bugün ulaştığı konum, dünya ticaretinin yüzde 25'ini gerçekleştiren iki ülke arasında başlamış AB, Güney Kore ve Japonya gibi ülkelere sıçramıştır. BRICS ülkelerinin ticari tariflerin yanı sıra yaptırım ve ekonomik kriz gibi sorunlarla uğraşmak zorunda kalması dünya ekonomisindeki resesyon ihtimalinin de artmasını beraberinde getirmiştir. Sonuç olarak 2021-2022 gibi dünya ekonomisinin ekonomik bir krizle karşılaşma ihtimalinin artmasının altında kronik yapısal sorunların yanında ticaret savaşları ve yaptırımların önemli bir konumu vardır.
ÇATIŞMADAN İŞ BİRLİĞİNE BRICS
Geçmiş yıllara nazaran dünya ekonomisinde daha fazla öne çıkan BRICS oluşumu birçok alanda faaliyet gösteren bir kurum haline gelmiştir. Batı merkezli dünya ekonomisine güçlü bir alternatif olarak ortaya çıkan BRICS ticaret savaşları, yaptırımlar, kur krizleri ve bölgesel güvenlik endişelerinin yükseldiği bir dönemde Batılı ülkelere kıyasla iş birliğine daha yatkın bir oluşum olarak kendini göstermektedir. Ancak kurumsallaşma ve oluşuma yeni üyelerin kazandırılması konusunda eksiklikleri bulunan BRICS'in değişen konjonktüre göre kendini konumlandırması gerekmektedir.
[1] Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin
[2] Burada verilen istatistik 2018 yılı Dünya Bankası verileri dikkate alınarak hesaplanmıştır.
[3] "Voting Powers", Dünya Bankası, https://www.worldbank.org/en/about/leadership/votingpowers , (Erişim Tarihi: 25 Ekim 2019); "IMF Members' Quotas and Voting Power, and IMF Board of Governors", IMF, https://www.imf.org/external/np/sec/memdir/members.aspx , (Erişim Tarihi: 25 Ekim 2019).
[CRI Türk, 29 Ekim 2019].