YPG’lilerin bile kendilerini PKK’nın şemsiyesi altında gördükleri, Öcalan’ı da liderleri olarak kabul ettikleri kanıtlanabilir bir gerçek. Buna rağmen ABD’nin iki örgütü ayırt etme çabasının basit bir politik manevra olduğunu görmek gerek. ABD’nin asıl ayırt etmesi gereken, kısa vadeli askeri hedefler ile uzun vadeli stratejik hedeflerdir. PKK ile işbirliğinin getirmiş olduğu kısa vadeli saha kazanımları, uzun vadeli ittifakların altını oyuyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) uzun vadeli düşünemeyen kariyerist askerleri, Ortadoğu’yu uçuruma sürüklüyor.
Bir anlığına olsun YPG ile PKK’nın farklı örgütler olduğunu düşünelim. Bu zorlama iddia bile, YPG’nin kendi başına bir suç makinesi olduğu gerçeğini değiştirmez. Uluslararası insan hakları kuruluşlarınca belgelenen savaş suçları bile başlı başına YPG ile ortaklık kurmayı engellemeli. Muhaliflere yönelik suikastlar, çocuk savaşçı kullanma ve etnik temizlik YPG’nin belgelenen suçlarından sadece birkaçı. Bunun yanında Türkiye’deki PKK’nın son terör eylemlerinin ucu YPG kontrolü altındaki bölgelere uzanıyor. Ya eğitimlerini orada almışlar, ya eylemin planlaması orada yapılmış ya da patlayıcılar oradan Türkiye’ye sokulmuş. Türkiye’nin son hava saldırılarında kollarında YPG arması taşıyan PKK komutanlarının öldürülmesi, Amerikan askerlerinin mihmandarlarının en çok arananlar listesindeki PKK komutanları olması da bu durumla örtüşmekte. Bir de üstüne sınırdaki taciz atışlarını ekleyince, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye’ye yönelik sınır ötesi operasyonları bir tercihten öte ihtiyaca dönüşmüş durumda.
ABD’nin iç politik tartışmalarıyla da alakalı olarak DEAŞ’la mücadele önceliği var. Beyaz Saray bu konudaki tüm inisiyatifi CENTCOM’a bırakmış durumda. CENTCOM ise SDG ve/veya YPG kılıfına soktuğu PKK ile aktif işbirliğinin Rakka’nın ele geçirilmesi için gerekli olduğunu düşünüyor. Rakka’nın düştüğü andan sonrasına dair herhangi bir planlama söz konusu değil; kaldı ki askeri harekat sonrası planlama CENTCOM’un görevi değil. Diğer bir deyişle CENTCOM’da “biz Rakka’yı alalım da sonrasını Beyaz Saray düşünsün” fikri hakim. Bu sığ düşünce de uzun vadeli stratejiyi, kısa vadeli saha kazanımlarına kurban ediyor.
YPG’nin kriminal ontolojisi bir yana ABD’nin YPG ile uzun vadeli strateji yürütmesi zor. ABD askerlerinin kalıcı olmadığı bir senaryoda YPG, Rakka’da istikrarı sağlayamaz ve hem daha büyük krizlere hem de terörün güçlenmesine zemin oluşturur. DEAŞ tehlikesinin aynı zamanda bahanesinin kalkması, Rakka’dan Türkiye sınırına kadar geniş bir alanda YPG’nin baskıcı metotlarına karşı başkaldırıyı kaçınılmaz kılar. Çünkü tüm Batı PR’ına rağmen YPG bu bölgelerde çoğulcu değil; baskıcı, Stalinist, azınlık içinde azınlıkçı bir ırkçı proje vaat ediyor.
Türkiye CENTCOM’un tüm canlı kalkanlığına rağmen PKK’yı vuracak imkanlara sahip. Bu Türkiye için bir siyasi tercih değil, bir zorunluluk. ABD’nin Türkiye’ye rağmen PKK’dan uzun vadeli müttefik çıkarması oldukça zor. Tüm yatırımlarının suya düşmesi riski var. Yeter ki Türkiye imkanlarını etkili kullanabilsin.
ABD, Irak ve Suriye’deki İran tehdidini PKK ile baskılayamaz. İran yeni yönetimin önceliklerinden ve bunun için sahada müttefike ihtiyaçları var. PKK’ya destek verip, İran’ı sınırlayacak Arap unsurları ve en önemlisi Türkiye’yi karşısına aldıkları bir denklemde İran’ı sınırlandırma projesi rafa kalkar. Türkiye’nin yokluğunda Körfez ve İsrail’in bu konudaki katkısı sonuç aldırmaz.
Yani ABD, PKK’ya verdiği destekle sadece Suriye’nin altını dinamitlemiyor aynı zamanda İran’ın bölgesel nüfuzunu da tahkim ediyor. CENTCOM’un stratejik sığlığına Beyaz Saray’ın müdahale etmesi lazım.
[Akşam, 1 Mayıs 2017].