Hazırlayan Tunç Demirtaş Uzmanlar Kemal İnat Yücel Acer Tunç Demirtaş Diren Doğan Deniz İstikbal
Yücel Acer Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi BRICS ve BM Reformu BRICS, 16 Haziran 2009’da Rusya’nın Yekaterinburg kentinde Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin liderlerinin katılımıyla yapılan zirve toplantısında kurulmuştur. Katılımcı ülkelerin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti), baş harflerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulan isim, başlangıçta BRIC iken Güney Afrika’nın tam üye olarak kabul edilmesinin ardından BRICS olarak değiştirilmiştir. Bu birlikteliğin esas amacı; egemenliğe saygı, birlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü, saldırmazlık ve eşitlik gibi evrensel ilkelere bağlılığı savunmak olarak ifade edilmektedir. Güvenliğin küresel boyutu bağlamında BRICS ülkeleri, BM’nin tüm dünyada barış ve güvenliğin korunması ve geliştirilmesindeki merkezi rolünü desteklemekte; barışı koruma ve barışı sağlama faaliyetlerinin BM Şartı ve evrensel olarak tanınan Uluslararası Hukuk normlarına göre yapılması gerektiğini savunmaktadırlar. Ayrıca söz konusu temel prensiplerin uygulanmasına dair mevcut durumdan memnun olmadıkları için –BMGK dahil– kapsamlı reformun gerekliliğini savunmaktadırlar. Ancak Rusya ve Çin’in BMGK’nin daimi üye koltuklarını ve veto yetkilerini bırakmak ya da veto yetkisinin genişletilmesini savunmak gibi bir tutumları bulunmamaktadır. Rusya ve Çin’in daha ziyade Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın BM’de daha önemli bir rol oynamasını arzuladıkları görülmektedir. Ayrıca bazı grupların (örneğin G4: Almanya, Hindistan, Japonya ve Brezilya ve L69: Asya, Afrika ve Latin Amerika bölgelerinden yaklaşık 40 ülke) katılımıyla BMGK’nin daimi üye sayısının artırılması (genişletilmesi) çağrısında bulunmaktadırlar. Bu genişlemenin gerekçesi olarak BM’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulması ve o tarihten bu yana küresel güç dengesinin tamamen değişmiş olması hususları üzerinde durulduğu görülmektedir. Ancak bu yaklaşım BRICS’in radikal bir reform gerçekleştirmeye çalıştığı anlamına gelmemektedir. BMGK’nin daimi üye sayısının artırılması veto kaynaklı tıkanıklığın ortandan kaldırılması anlamında radikal bir değişiklik getirmemektedir. Üstelik bu yaklaşım, Türkiye’nin de savunduğu “BM sisteminde bütün devletlerin adaletli temsili ve büyük güçlerin tahakkümünün ortadan kaldırılması” sonuçlarını da doğurmayacaktır. Nitekim daimi devletin üstünlüklerini kaybetme konusundaki isteksizliği ve böyle bir reformun belirsiz sonuçları nedeniyle BRICS ülkelerinin de kendi aralarında fikir birliği sağlayamadığı aşikardır. BRICS üyelerinin dünya nüfusunun neredeyse yarısını, bununla birlikte önemli bir ekonomik gücü, en eski medeniyetleri ve en zengin kültürleri temsil etmeleri; Batılı ülkelerin tahakkümü karşısında önemli bir dengeleyici unsur olma potansiyeli taşıdıklarını göstermektedir. Bu dengelemenin ötesinde BM ve küresel sistemin radikal dönüşümünü sağlamak niyeti taşıdıklarını söylemek ise mümkün değildir. Yukarı git
Tunç Demirtaş SETA Araştırmacısı BRICS, Güney Afrika üzerinden Afrika’ya açılır mı? BRICS’in bu yılki zirvesinde Afrika teması önemli bir yer tutacak. BRICS ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkinin daha fazla güçlendirilmesi Afrika’daki ekonomik büyümeye, sürdürülebilir kalkınmaya ve kapsayıcı iş birliğine yönelik önemli bir adım olacaktır. Bu zirve aynı zamanda ekonomik büyüme ve ortak refah için Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA) içindeki iş birliğini genişletmeyi de hedeflemekte. Bu kapsamda BRICS’in küresel erişimi artırmak için zirvenin son gününde Afrika’dan ve farklı coğrafyalardan 67 ülke liderini kapsayacak şekilde görüşme yapması da beklentiler arasında. “Küresel Güney” koalisyonu ve ABD liderliğindeki Batı arasındaki artan jeopolitik ayrışma ve Etiyopya, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi geleneksel Batı müttefiki olan ülkeler de dahil 22’si resmi olmak üzere 40’a yakın ülkenin BRICS’e katılmakla ilgilendiği de ifade edilmekte. Etiyopya’nın BRICS’e resmi başvurusunu gerçekleştirmesinin dışında Cezayir, Mısır, Fas, Nijerya ve Senegal’in başvurularını Güney Afrika’nın onaylaması söz konusu. Bu kapsamda BRICS’in Afrika’da genişlemesi için Güney Afrika’nın önemli desteği sağlanmış görünüyor. Halihazırda BRICS, ülkeleri dünya nüfusunun yüzde 41’ini, dünya ticaretinin yüzde 18’ini ve dünya GSYİH’sinin G7’den daha büyük bir payını temsil ediyor. Öte yandan günümüzde Mısır, Güney Afrika ve Nijerya, Afrika Kıtası’nın ekonomisinin yüzde 49’unu oluşturuyor. Ekonomik kapasitenin yanı sıra Mısır, Nijerya ve Etiyopya gibi büyük nüfusa sahip Afrika ülkelerinin de insan kaynağı ile BRICS’e katılması söz konusu olursa, BRICS’in önümüzdeki yıllarda Afrika’da daha güçlü hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. BRICS’in iki küresel güç statüsünde üyeleri olan Rusya ve Çin’in Afrika üzerinde etkilerini artırma girişimleri ortadadır. Ayrıca Güney Afrika’nın dışında Afrika’dan yeni aktörlerin ittifaka dahil olması Afrika’daki güç mücadelesini şiddetlendirme potansiyelini taşımaktadır. BRICS’in Afrika’dan yeni üyeler ile genişlemesi ihtimali ittifaka ek kaynaklar ve yeni fırsatlar getirecektir. Ancak bu durum üyeler arasında ve dış faktörlerle yeni çatışmaları ve anlaşmazlıkları beraberinde getirebilir. Yukarı git
Diren Doğan Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Çin ve BRICS’in diğer ülkeleri arasındaki iş birliği alanlarında bir derinleşme ve yenilikçi bir yaklaşım öngörülebilir mi? Son yıllarda uluslararası toplumun, küresel sistemin küçük bir çoğunluğunu temsil eden organizasyonlardan ziyade dünya nüfusunun yüzde 40’ından ve küresel GSYİH’nin yüzde 30’undan fazlasını temsil eden Şangay İş birliği Örgütü (ŞİÖ) veya dünya nüfusunun yüzde 42’sini ve küresel GSYİH’nin yüzde 23’ünü temsil eden BRICS gibi organizasyonlara ilgi göstermeye başladığını görüyoruz. Çin gerek bu tür yapılardaki mevcudiyetiyle gerekse sahip olduğu ekonomik ve ticari kapasitesiyle bu organizasyonların içerisinde küresel manada öne çıkan bir aktör konumundadır. Merceği BRICS özelinde daralttığımızda Çin’in BRICS için hem bir avantaj hem de bir sınama unsuru olduğunu net biçimde görebiliriz. Küresel Güney’in uluslararası sistemde ön plana çıkması ve sesinin duyurulması noktasında yükselen gücü ve çok kutupluluk söylemleriyle birlikte Çin, BRICS için bir avantajdır. Bu noktada Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in 2022’de gerçekleştirilen BRICS İş Forumu’nda yaptığı konuşmada insanlığı bir bütün olarak ele alması ve risklerle mücadelede küresel bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurgulaması, Çin dış politikasında sıkça karşılaşılan “barış içinde bir arada yaşama” veya “küresel köy” vurgularının Çin tarafından BRICS’e de yansıtılmak istenildiğinin göstergesidir. Aynı zamanda Çin’in altyapı, yeşil dönüşüm, teknolojik inovasyon konularında katettiği mesafe diğer BRICS ülkeleri gözünde Çin’in yıldızını parlatan noktalardır. Diğer taraftan dünyada yüz yirmiden fazla ülkenin bir numaralı ticaret ortağı olan Çin’i düşündüğümüzde ve buna BRICS içerisinde dillendirilen “ortak para birimi” tartışmalarının görece katetmesi gereken uzun yolu dahil ettiğimizde, Çin yuanının gün geçtikçe artan şöhretinin diğer üyelerin para birimini domine etmesi kaçınılmazdır. Bu durum BRICS içerisinde bir taraftan üye ülkelerin Çin’e olan bağımlılığını arttırırken diğer taraftan ortak para birimi belirlenene kadar yuanın yükselişini sürdürme potansiyeli, bu sürecin başarıyla sonuçlanma ihtimaline gölge düşürmektedir. Aynı zamanda BRICS üyeleri içerisinde yaşanan jeopolitik gerilimlerde Çin’in aldığı pozisyon da organizasyon içerisinde bir çatallanmaya sebep olmaktadır. Bu noktada “yeni dünya düzeni” söylemi ekseninde BRICS’in destekleyici kolon rolü üstlenmesini isteyen Çin ve Rusya’nın karşısında, Güney Afrika ve Brezilya’nın “Batı karşıtı bir BRICS” damgalamasında istekli olmamaları genel bir ayrışmayı yansıtırken; aynı zamanda Hindistan ve Çin arasındaki jeopolitik gerilimler, Hindistan’ın ABD ile savunma alanındaki iş birliğini artırması ve iki ülke arasındaki sınır uyuşmazlıkları da her konuda uzlaşmış bir BRICS portresine gölge düşürmektedir. Son olarak Güney Afrika’da gerçekleştirilecek BRICS zirvesinde gündeme gelecek olan yeni üyelerin katılımı hususunda da üye ülkelerin farklılaştığı görülmektedir. Çin, diplomasi ağını genişletmek ve yeni dünya düzeni söylemini güçlendirmek için yeni üyelerin katılımına hevesli yaklaşırken BRICS içerisindeki ülkelerin çoğu daha seçkin bir ittifak oluşturmak gayesiyle sınırlı sayıda üyeye kapıların açılması gerektiği noktasında Çin ile ayrışmaktadır. Tüm süreçlerin ve gelişmelerin ötesinde bugün ilgiyle takip edilen bir BRICS’den bahsediliyorsa bunun önde gelen nedenlerinden birinin yükselen Çin ve “yen dünya düzeni” söyleminin meydana getirdiği etki olduğunu kabul etmek önemlidir. Yukarı git