Seçim tartışmaları hızlandı. AK Parti için tablo çok net. Tek blok halinde hareket ediyor. Hem oturmuş yapısı hem de lider avantajı ile seçime çok daha hazır. MHP'nin açık desteği de başka bir motivasyon sağlıyor. AK Parti'nin de çeşitli açılardan kısıtları var. Fahrettin Altun'un uyarı mahiyetinde dile getirdiği rehavet başlı başına potansiyel bir tuzak.
Fakat tablo muhalefet açısından çok da iç açıcı değil. İster bütün muhalif partileri bir blok olarak düşünelim ister CHP'yi ele alalım, ciddi bir karmaşa söz konusu. Henüz bir seçim stratejisi belirlememişken peş peşe adaylık açıklamaları geliyor. Meral Akşener aday olacağını aylar öncesinde defaatle dile getirmişti. Ayrıca CHP içinden çeşitli isimler Kılıçdaroğlu'nun aday olmaması durumunda aday olacaklarını açıkladılar. Gerçek niyetleri aday olmak mı yoksa aday olması için Kılıçdaroğlu üzerinde baskı oluşturmak mı bilemeyiz.
…
Esasında muhalefet adayının kim olduğunu tartışırken ıskalanan çok daha önemli bir şey var. O da muhalefetin nasıl bir seçim stratejisi izleyeceği meselesi. Bu açıdan bakıldığında muhalefetin önünde iki yol var. Birincisi 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi ortak aday çıkarmak. Kılıçdaroğlu'nun ziyaret gündemine bakıldığında bu amaçla hareket ettiğine dair bir görüntü çiziyor.
Ancak bunun çeşitli zorlukları ve dezavantajları var. Ortak aday üzerinde anlaşmak başlı başına bir mesele. Beş benzemezin ortak bir aday çıkarması zor. Hadi anlaştılar diyelim, esas mesele ondan sonra başlıyor. HDP'nin olası milliyetçi eğilimlere sahip tabanını ikna etmesi kolay olmayacaktır. Saadet Partisi uzun süredir söylemleri ile Kemalist Türkiye'nin tezlerini en az CHP kadar savunur duruma geldi, ancak bunun tabanda nasıl yankı bulduğuna dair sağlıklı bir değerlendirme yaptıklarına emin değilim. Saadetliler sırf Erdoğan karşıtlığından dolayı CHP'nin peşine takılacaksa kendileri bilir. Dolayısıyla ortak bir aday çıkarmak ve muhalefet partilerinin tabanını ikna etmeleri kolay iş değil. Dahası bu yöntem daha önce denendi ve tutmadı. 2014'te Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Muhalefetin benimseyebileceği ikinci yöntem ise çok adayla Erdoğan'ın karşısına çıkmak. Burada temel amaç her adayın kendi 'mahallesini' tutması bir başka deyişle Erdoğan'a kayabilecek oyları tutmak ve seçimi ikinci tura götürmek. Bu motivasyonla da ikinci turda en çok oy alacak aday etrafında bir blok halinde hareket etmek.
Bu seçenek muhalefet açısından daha tercih edilebilir duruyor. Tartışmaların ortak aday etrafında yoğunlaşmasına rağmen muhalefetin bu ikinci seçeneğe dönmesi daha olası.
Hangi seçeneği tercih ederse etsin Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim tarihinden bağımsız olarak çok daha avantajlı. Sahici siyaseti, kamuoyu tarafından hemen her şeyi ile bilinirliliği, Türkiye'ye dair iddiası en büyük sermayesi.
Muhalefetin ise Erdoğan'dan başka bir derdi yok. Bu ülke adına ne bir tezleri ne de bir iddiaları var. Örneğin hiçbir partinin eğitim, sağlık, dış politikada nasıl bir programı olduğunu kimse bilmiyor. Muhalefetin en büyük açmazı da bu.
[Fikriyat, 22 Nisan 2018].