SETA > Yorum |
Siyasette İnandırıcılık Erozyonu Nasıl Oluşur

Siyasette İnandırıcılık Erozyonu Nasıl Oluşur?

CHP’li bir milletvekili bir televizyon programında 'devletin ordusu Katar’a satılmış' dedi. Parti içinden böyle bir iddiaya düzeltme ihtiyacı bile duyulmadı. Parti genel başkanı, tank paleti fabrikası ile ilgili uzun süredir dile getirdiği iddiaları tekrar ederek, milletvekilinin infial oluşturan sözlerini perdelemeyi tercih etti.

CHP ile ilgili son iki haftada öne çıkan bazı tartışma başlıkları şunlar:

CHP’li bir milletvekili bir televizyon programında “devletin ordusu Katar’a satılmış” dedi. Parti içinden böyle bir iddiaya düzeltme ihtiyacı bile duyulmadı. Parti genel başkanı, tank paleti fabrikası ile ilgili uzun süredir dile getirdiği iddiaları tekrar ederek, milletvekilinin infial oluşturan sözlerini perdelemeyi tercih etti.

Ama milletvekilinin sözleri orada duruyor. Millet orduya atılan iftirayı izledi, duydu, tartışmaları takip etti. Meselenin, özür dilemenin dışında, tevil edilebilecek bir yönü yoktu.

***

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Akdeniz’de hukuksuz şekilde aranan Türk gemisi ile ilgili, baskın yapanları değil hükûmeti suçladı.

 “NATO’nun sessizlik yöntemi diye bir kuralı var. Yani cevap vermezseniz kabul ediyorsunuz anlamına geliyor. Bunlar da iniyorlar, gemiyi arıyorlar” sözleri ile bir ticaret gemisine müdahaleyi meşrulaştırmaya çalıştı. Meselenin aslı aslında CHP Genel Başkanının aktardığı gibi değildi. Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi, NATO’da işletilen “sessizlik” kuralına göre müdahale meşru olsa bile, bu kural hiçbir şekilde ticaret gemileri için geçerli değildi. Zaten müdahale Kılıçdaroğlu’nun aktardığı şekilde de cereyan etmemişti.

Türk gemisine yabancı devletlerin müdahalesini meşrulaştırıcı bir içerikle açıklama yapan Kılıçdaroğlu’nun sözleri, Yunan medyasına, “Türk muhalefeti: Yunan komutan Libya’ya giden gemide arama yapmakta haklıydı” şeklinde manşet oldu.

***

CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na suikast planlandığı, bizzat basın danışmanı tarafından duyuruldu. Hatta CHP’yi destekleyen medyada eylem planlayan teröristlerin son anda yakalandığı gündemleştirildi. Bunun üzerinden bir kampanya yürütüldü.

Ancak hem İstanbul Emniyeti hem de İçişleri Bakanlığı yetkilileri, “Suikast girişimi veya suikastçı yakalanması söz konusu değildir” diyerek iddiaları sert bir dille yalanladılar.

***

Ekrem İmamoğlu’na yönelik suikast iddiasından siyasi bir fayda sağlanamayınca bu sefer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun telefonlarının devlet tarafından dinlendiği haberleri öne çıkarıldı.

Bizzat Kılıçdaroğlu bir gazeteciye verdiği demeçte, “kendisinin, eşinin ve çocuklarının telefonlarının dinlendiğini” söyleyerek, “Ailemin ellerine silah alıp beni koruyacak hâlleri yok. Sanıyorlar ki bir kişiyi ortadan kaldırdığınız zaman sorunlar çözülür. Tam tersine Türkiye kaos süreci içine girebilir” gibi bir açıklama yaptı.

Kılıçdaroğlu’nun bu iddiaları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından bir açıklama ile yalanlandı. Soylu açıklamayı, “Tamamen gündemi değiştirme çabasıyla yaptığı bir iftira” olarak değerlendirdi.

Bazı gazeteciler, İçişleri Bakanının, dolayısıyla devletin yaptığı açıklamaya inanmak yerine Kılıçdaroğlu’nun sözlerine inanmayı tercih etti. Gazete köşelerinde, “Kılıçdaroğlu’nun dinlenmediğine kimse inanmaz” başlıklı yazılar yazıldı.

İçişleri Bakanı Soylu, tekrar açıklama yapmak zorunda kaldı. Bir kez daha; “Hukukun izin vermediği kimse dinlenemez, ağır suçtur... Ana muhalefet başkanının dinlenmesi de devlet sapıklığıdır. Bunun iddiası da korkunç bir iftiradır!” sözleri ile dinleme iddialarını yalanladı.

***

İki haftadır CHP teşkilatlarında yaşanan taciz skandalları konuşuluyor. CHP’li yöneticiler, taciz iddialarını örtmek için elinden geleni yapıyor. Sadece parti yöneticileri değil, muhalefeti destekleyen tüm kesimler başını kuma sokmuş durumda. Medyası, STK’sı tamamen bir suskunluğa bürünmüş durumda.

***

Siyasette inandırıcılık sorununun nasıl oluştuğuna ilişkin uzun uzun analizlere hiç ihtiyaç yok. Sadece son iki haftalık süreçte, muhalefetin kendi içindeki tartışmalarda ortaya koyduğu siyaset tarzı inandırıcılık konusunda topluma çok şey söyler.

Erdoğan’ın 20 yıldır sürekli tekrar ettiği bir sözü var. “Siyasette ne aldanan olduk. Ne de aldatan.” Bu duruştan dolayı, 20 yıldır kesintisiz bir şekilde seçimleri kazanıyor. Muhalefet ise bir türlü topluma güven vermediği için kaybetmeye devam ediyor. Böyle bir siyaset tarzıyla da yakın bir gelecekte kazanması zor.

[Türkiye, 8 Aralık 2020].