Geçen senenin son aylarında bu köşede, CHP’nin seçimlere yakın bir döneme kadar, iktidara ve onun politikalarına yönelik negatif siyaset söylemini sertleştireceğini söylemiştim. Bu kutuplaştırıcı dilin seçim yaklaştığı bir dönemde ise “popülist vaatleri içeren daha ılımlı ve pozitif bir siyasal söyleme yöneleceğini” belirtmiştim.
CHP ve lideri Kılıçdaroğlu’nun bir taraftan, iktidar partisini toplumu kutuplaştırmakla suçlarken, diğer taraftan iktidar partisine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik kutuplaştırmayı artıracak en ağır sözleri sarf etmesinin bir nedenini parti içi hizipleşmelere bağlamıştım.
Bunun gerekçesini de “parti içindeki kendisine yönelik eleştiri ve muhalefeti azaltma ya da yönetme kaygısı” üzerinden açıklamaya çalışmıştım.
CHP’de kongre süreçleri tamamlandı. Hem yerelde hem de genel merkezde yeni parti yönetimi şekillendi.
İstanbul il başkanlığı seçimleri örneğinde en bariz şekilde görüleceği gibi, parti yönetiminin ağırlığı radikal siyaseti savunan aktörlerden oluştu.
Kongreden önce, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’ye karşı siyasal söylemini çok sert bir tonda dile getirmesinin bir nedeni de, kongrede desteğini konsolide etmek içindi. Bu amacına da ulaştı.
CHP’de kongre bitse de parti içinde farklı hiziplerin yeni bir yarışı başladı. O da yerel seçimlerde hangi ilde kimin aday gösterileceği sorunu. Şimdiden İstanbul başta olmak üzere, CHP’nin belediye başkanlığını kazanabileceği il ve ilçeler için büyük bir adaylık mücadelesi söz konusu.
Bu mücadele seçimlere kadar da devam edecek. Yerel seçim bitse de benzer yarış milletvekilliği seçimlerinde adaylık için başlayacak. Diğer partilerle karşılaştırıldığında, CHP’de adaylık süreçlerinin daha sancılı yaşandığı malum…
İşte bu hafta içinde Kılıçdaroğlu’nun parti grup toplantısında AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert ve kutuplaştırıcı söyleminin bir boyutu yine parti içi ile ilgili.
Ne kadar ağır ve sert şekilde, AK Parti ve Erdoğan’a yüklenirse, parti içindeki adaylık tartışmalarının o kadar kolay yönetileceğini varsayıyor. Aynı zamanda medyada da parti içi tartışmalar yerine bu sert siyaset üzerinden yürüyen tartışmaların gündem olacağını düşünüyor.
Kılıçdaroğlu gazetecilere verdiği demeçte de bu sert siyaset söylemine devam edeceğini belirtiyor.
Geçmişte ByLock iddiaları başta olmak üzere, dile getirdiği suçlamaların hiçbirinin altını dolduramadığı için bir süre FETÖ imalatı söylemlere ara vermişti.
Bu konuda toplumsal hafıza açısından yeterince zamanın geçtiğini düşündüğü için bu hafta tekrar daha önceki benzer söylemlerle AK Parti ve Erdoğan’a yüklendi. Çünkü FETÖ imalatı üzerinden bir muhalefet yürüttüğünde, bunun FETÖ’cüler tarafından çok daha kolay ve etkili dolaşıma sokulacağının farkında. Alıcısı hazır.
Siyasette kutuplaşmanın cazibesine kimin kapıldığının cevabı sanırım yeterince açık…
Siyaseten bu kutuplaşma dilinin seçimlerde parti olarak CHP’ye yaramayacağı da belli. Ama bu kutuplaşma dili ve sert siyasete yönelme CHP’ye parti olarak yaramasa da, parti içindeki hiziplere ve parti yönetimine yarayacaktır.
En azından seçimden sonra, seçimi niye kaybettiklerini kendi seçmenlerine anlatmak için ellerinde yeterince malzeme olacaktır.
[Türkiye, 31 Mart 2018].