BELGENİN RUHU Belgelerin ruhu ise şu şekilde çıkartılabilir. Belgeler ilk girişten itibaren bir sıralamaya dayanır. Mesela terörle savaşmak konusunu önceleyen Bush belgesi, "Amerika savaştadır" ifadesiyle başlar. Ekonomik rehabilitasyonu önemseyen Obama belgesi "Amerikan refahını artırmak" gibi bir bölümle başlar. Veya liberal bir zihniyetin ürünü olan Clinton belgesi "Yayılma ve angajman" başlığını taşır. Bunun yanında bir sürü konu geçebilir ama kendine has bir ruhu vardır. O da ilk baştan itibaren kendini belli eder. Sonra geriye doğru yavaş yavaş daha az önemli noktalara doğru geçiş yapılır. Trump belgesi ise "Amerika'yı ilk sıraya koyma" iddiasıyla başlıyor. Ekonomiyi canlandırmak ve Amerika'yı yeniden büyük yapmak temel hedef olarak belirlenmiş. Yani ekonomik büyümeyi önceliyor. Sonrasında ise ulusal güvenlik meselelerinden ziyade iç siyasete yönelik popülist bir hava belgenin tümüne siniyor. Seçim sırasında kullandığı retoriği belgeye yedirme gayreti dikkat çekiyor. Trump'ın iktidara geldiği günden bu yana ulusal güvenlik ve dış politika alanlarındaki boş vermişliği devam ediyor. Hala iç siyaseti önemsiyor. Bu nedenle de belge, Amerikan sırlarını korumak gibi komik ifadeyle başlıyor. Amerika tarihte sınırlarını en az korumak zorunda kalan büyük güçlerdendir. Bu nedenle de Amerika'nın güvenlikten anladığı genelde küresel sistem üzerinden şekillenir. Ama Trump güvenlik deyince Meksika sınırına yapmak için söz verdiği duvarı hatırlamış. Veya Amerika'ya vizeli girişleri zorlaştırmaya çalışmış. Bu bile tek başına bu belgenin ruhunun dünya siyasetiyle değil, Amerika'nın iç siyasetiyle ilgili olduğunu gösterir. Belge bunları merkeze alsa da bir ulusal güvenlik belgesi olması nedeniyle öyle ya da böyle dünya siyasetine de eğilmiş durumda. Yalnız bunun içeriği de halen iç siyasete konuşma gayretinde. Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi Amerika içinde meşhur düşmanlar olarak görülen ülkeler isim isim zikredilerek, Amerikan ulusal güvenliğini tehdit eden aktörler konumuna getirilmiş. Ama bu ulusal güvenlik tehditlerine dair atılacak adımların neler olduğu konusu çok daha tartışmalı. Onu bir sonraki yazıda ele alabiliriz..
[Takvim, 26 Aralık 2017]