Putin'in 5 yıldır ülke dışına çıkamayan Esed'i Moskova'da ağırlaması dünya gündeminde başköşeye oturdu. Bu ziyaret vesilesiyle Putin, Rusya'nın tüm etnik, dini ve siyasi grupları kapsayacak "barışçıl bir siyasi çözüm" için diğer ülkelerle çalışabileceğini belirtti.
ABD'nin ziyarete tepkisi Beyaz Saray Sözcüsü Eric Schultz tarafından açıklandı: "kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan Esed'i kırmızı halıyla ağırlamak Rusya'nın ileri sürdüğü Suriye'de siyasi geçiş amacıyla çelişiyor."
Eleştiriler bir yana açıklamalardaki anahtar kelime "siyasi geçiş."
Biliyoruz ki son haftalarda Suriye iç savaşıyla yakından ilgili 10 ülke, savaşı "siyasi geçişle" sona erdirmek için yoğun hazırlık içinde. Nitekim, ABD, Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan ve Ürdün dışişleri bakanları bugün Viyana'da bu gündemle toplandı.
Hazırlıkların bir kısmı "Esed'in gidişini içerecek bir siyasi geçişin" mahiyetine yönelik diplomatik görüşmeler.
Ankara'da katıldığımız bilgilendirme toplantısındaki kaynak, "6 aylık" bir geçiş sürecinde uzlaşıldığını belirtti. Söz konusu geçiş süreci, Esed'in ani çöküşünün (sudden collapse) yaratacağı kaosta DAİŞ'in öne çıkacağı kaygısını dile getiren Rusya'nın kaygısını gidermek amacıyla üretildi.
Esed'in sembolik konumda olması ve yetkilerinin geçici yönetim organına devredilmesi öngörülüyor. Yürütülen müzakerelerin en hassas noktası, Esed'in geleceğinin netleşmemesi (hangi ülkeye gönderileceği ve görevi nasıl bırakacağı). Zira böylesi bir siyasi geçiş sürecinde Esed'in gitmemesi ihtimali ciddi bir sorun olarak ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde geçiş süreci için 2011'den bu yana söz veren ama tutmayan Esed'e "güvenilemeyeceğini" vurguladı.
Cenevre-1 ve 2'de alınan kararların uygulanmadığına dikkat çeken Erdoğan, "Esed'in tek derdinin zaman kazanmak" olduğunu ifade etti. Ayrıca, Suriyeli muhaliflerin bu geçişe nasıl ikna edileceği bir diğer kritik konu.
Başbakan Davutoğlu kendisiyle yaptığımız mülakatta "Suriye halkının barış geleceği inancına sahip olabileceği bir geçiş döneminin temin edilmesi gerektiğinin" altını çizdi. Suriye halkının kabul etmeyeceği bir formülü Türkiye'nin de kabul etmeyeceğini yineledi.
Suriye'de "siyasi geçiş" süreci arayışının asıl önemli kısmı ise askeri hazırlıklar ve ittifaklarla ilgili. ÖSO'dan PYD'ye, cephede savaşan aktörlerin somut kazanımlarına ilişkin saha düzenlemeleri ve kurdukları ilişkiler dinamik bir seyir izliyor.
Suriye krizinde son düzlüğe girilirken ABD ve Rusya arasında ise cephedeki müttefiklerini elde tutma rekabeti olduğunu söyleyebiliriz.
Şöyle ki, Rusya, 30 Eylül'de başlattığı bombardımanlarla hem Esed rejimini yıkılmaktan korudu hem de masaya oturmadan önce Esed'in kontrolündeki bölgeyi genişletiyor; tahkim ediyor.
Ancak "DAİŞ ile mücadele" adına Irak'ın da desteğini alan Rusya'nın PYD ile nasıl bir ilişki kuracağı merak konusu.
Rusya'nın PYD ile yakın ilişki içine girmesi hem Türkiye'yi hem de ABD'yi endişelendiriyor.
Türkiye PKK'ya ulaşacak silahlar açısından endişelenirken ABD ise PYD- YPG'nin Rusya'nın etkisi altına girmesini istemiyor. PYD'nin derdi ise elbette rekabet ortamından istifade ederek konumunu daha da güçlendirmek.
Bu minvalde Erdoğan, Esed'i Moskova'da ağırlayan Putin'e "PYD'den uzak durun" mesajını çok net verdi: "PYD bizim için terör örgütüdür. PYD ile iş tutarsanız müttefikinizin düşmanı ile iş tutmuş olursunuz. Bu da ilişkilerimize olumsuz yansır."
ABD'nin sahadaki aktörler üzerinde Rusya'nın etkisini "sınırlandırma" çabaları ise hem Irak hem de PYD'ye yönelik.
Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'un Abadi yönetimini DAİŞ ile mücadelede kendileri ile Rusya arasında tercih yapmaya zorlayan uyarısı buna bir örnek.
Yine ABD'nin silah desteği verdiği PYD/ YPG'nin adının Washington Post'ta DAİŞ'ten daha yaygın olarak "sanat eseri kaçakçılığı" yaptığı şeklinde anılması da ilginç diğer bir anekdot.Ezcümle, Suriye masasında hazırlıklar hız kazandı, yeni gelişmelere hazır olalım.
[Sabah, 23 Ekim 2015]