Hemen her şeye itirazı olanlar yine başlamış. Uyarıyorlar. Gerçi gerekçeleri genelde zayıf olur. Neden uyardıklarını açıkladıklarında pek ikna olmazsınız, ama onlar uyarır. Endişelidirler hep. Aklıselimi temsil ettiklerine inanırlar. Sonra da çok bir anlamı olmayan genel geçer ifadeler ve hüküm cümleleri kullanırlar. Bu tiplerin aslında söyleyecek sözü yoktur. Dünyayı okuyacak bir perspektiften mahrumdur. Hasbelkader oradan buradan duyduklarını, gördüklerini ve okuduklarını yazar ve söylerler. Bunları tanımak için neden sorusunu sorun. Hemen belli ederler kendilerini. Nedeni açıklamak yerine biraz önce söyledikleri hüküm cümlesini tekrar ederler. Akıllarına başka bir şey gelmez. Neden böyle düşündüklerini de bilmezler. Aslında düşünmezler fakat konuşurlar. "Rusya ile ilişkileri abartmamak lazım" demiş biri. İyi de etmiş. Uyarı görevini yerine getirmiş. Maazallah o demeseydi biz pek hevesliydik Rusya ile ilişkimizi abartmaya. Biz bayılıyoruz Ruslara. Ama iyi ki onun aklına geldi. Ve hatırlattı bize dış politikada kimsenin uzun vadeli dost olmayacağını. Yıllardır bu cümleyi kaçıncı milyon kere duyduğumu hatırlamıyorum. Ama ilk duyduğun günden bu yana hep bir sığlık olarak görünmüştür bana. O kadar doğru bir ifade ki bilmeyen yoktur. Fakat söyleyen bir tek kendi biliyor zannetmeli ki, söylerken yüzüne akıllı bir ifade kondurmayı eksik etmiyor. Allah aşkına hangi aklı başında adam Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkinin romantik bir ilişki olduğunu varsayabilir. Neye dayanarak birisi kalkar da bizi bu konuda uyarır? Bırakalım bu "endişeli dâhileri" bir kenara ve bakalım şu Rusya gerçekliğine. Görelim olan neymiş? Basitçe söylemek gerekirse, Rusya bugün Suriye'deki en etkin aktör oldu. Bu nedenle Türkiye de Rusya ile iş yapmak durumunda kaldı. Fakat bundan yanlış sonuçlar çıkarmaya gerek yok. Türkiye ve Rusya arasında stratejik bir ortaklık kurulmuyor. Kurulmayacak da. Bunu engelleyecek tonlarca faktör var. Tarihi ve coğrafi farklılıkları üzerine uzun uzun yazılabilir. Fakat bunlara girmeye hiç gerek yok. Şu an dünya tarihi kırılgan ittifakların kurulduğu bir dönemden geçiyor. Şu an dünyada kimse uzun vadeli hesap yapmıyor. Kimse birbirine güvenmiyor. Çünkü Amerika hala uluslararası sisteme dönmedi. Uluslararası sistemdeki güç boşluğu nedeniyle devletler arası güvensizlik üst noktalarda. Dolayısıyla işbirliği değil, anlık ve geçici ittifaklar dönemindeyiz. Türkiye de Rusya ile kendisini yakın dönemde doğacak olan konjonktüre hazırlıyor. Amerika dönmeden Suriye meselesi çözülmeyecek. Bunun farkında olan Türkiye, Amerika'nın Rusya ile anlaşması ihtimalini devre dışı bırakmak için Rusya ile yakınlaşıyor. Tüm olup biten budur. Yoksa Türkiye'nin Rusya ile tek boyutlu bir ilişki kurmaya niyeti yok. Türkiye Suriye meselesinde Rusya'nın tezlerini benimsemiş falan değil. Rusya da Türkiye'nin tezlerini benimsemiş değil. İkisinin de Suriye tahayyülü farklı. Fakat ikisinin de Suriye'ye dair bir tutumu şimdilik benzer. O da toprak bütünlüğü. Amerika da toprak bütünlüğü teziyle geri gelirse sahneye o zaman ortak bir diplomatik çözüm aranır. Yok, Amerika toprak bütünlüğü tezi ile dönmezse o zaman Türkiye ve Rusya daha da yakınlaşmak durumunda kalabilir. Fakat o zaman da bunun bir stratejik ortaklık haline dönüşme ihtimali yok. Türkiye bilir ki Rusya ile aşırı yakınlaşma onun uydusu haline dönüşmek anlamını getirebilir. Bu nedenle bir mesafe hep olacaktır. Öbür taraftan Rusya da bilir ki Türkiye günün sonunda kendini tercih etmeyecektir. Yine herkes bilir ki günün sonunda uzaktaki müttefik ön plana çıkacaktır. Amerika buna uzun süre tahammül edemeyecektir. Öyle ya da böyle dönüp gelip Türkiye ile anlaşmak durumunda kalacaktır. Astana'nın ardından bir Cenevre doğacaktır. Bir önceki anlaşma bir sonrası için araçsallaştırılabilir.
[Takvim, 28 Aralık 2016].