SETA > Yorum |
quot Eşzamansız'lar İçin Bir Kılavuz

"Eşzamansız'lar İçin Bir Kılavuz

Gündemdeki tartışmalar arasında üzerinde en çok durulması gereken hususlardan birisi, “neden eskiden, mesela 12 Eylül'de ya da 28 Şubat'ta değil de şimdi?” ya da “neden başka otoritelere değil de bu otoriteye?” sorusu.

Gündemdeki tartışmalar arasında üzerinde en çok durulması gereken hususlardan birisi, “neden eskiden, mesela 12 Eylül’de ya da 28 Åžubat’ta deÄŸil de ÅŸimdi?” ya da “neden baÅŸka otoritelere deÄŸil de bu otoriteye?” sorusu. Bunun nedeni, bu tür soruların içerdiÄŸi denklemin hayli yanlış kurulmaya ve yanlış bir hedef seçilerek bu hedef doÄŸrultusunda cevap aranmaya müsait olması. Kısaca belirtmek gerekirse, o zaman olamazdı, mümkün deÄŸildi, eÅŸzamanlılık sorunu ya da krizi vardı; ama ÅŸimdi mümkün. Dolayısıyla bir yanıyla “neden ÅŸimdi?” sorunu, kendi başına anlamsız; çünkü aşılmış bir “eÅŸzamanlılık krizi” var artık. DiÄŸer yanıyla ise, ÅŸimdi, bugün, gündemdeki tartışmalar üzerine kafa yormak ve hem ders çıkarmak hem de bir istikamet belirlenmek isteniyorsa, “neden ÅŸimdi?” sorusuna “baÅŸka ne zaman?” cevabını zaten vermiÅŸ olarak baÅŸlanmalı. Bu ne demek?

“EÅŸzamanlılık krizi”, kurulmakta olan veya kurulu bir siyasal alanın zamanından kopuÅŸu ifade eder. Ancak bu kopuÅŸ, sadece zamansal bir uyum sorunu doÄŸurmaz, yedeÄŸinde taşıdığı farklı toplumsal veya siyasal talepler ve dil de üretir. Özellikle önemli toplumsal ve siyasal dönüÅŸümlerin yaÅŸandığı bir dönemde, bazı siyasal veya toplumsal aktörlerin dönüÅŸümün niteliÄŸini ve yönünü kavrayamadıkları için onların zamanına da eriÅŸemediklerinden anakronik bir pozisyon almaları “eÅŸzamanlılık krizi”nin bir yönüdür. DiÄŸer ve önemli bir yönü ise, kurulu veya kurulmakta olan siyasal alanın normalleÅŸmesine ve meÅŸruiyetine karşı, yedeÄŸinde taşıdığı dilin ve bu dilde saklı olan toplumsal, siyasal ve hatta ekonomik taleplerin farklı bir siyasal alanı (o alanın zamanını da içerecek ÅŸekilde) gizilleÅŸtirmesi, hatta mi(s)tikleÅŸtirmesidir.

EÄŸer “eÅŸzamanlılık”, tesadüf ya da rastlantı gibi görünen bir planlama ya da düzenleme anlamına gelmiyorsa, “ eÅŸzamanlılık krizi” de toplumsal ya da siyasal aktörlerin toplumsal deÄŸiÅŸimin ya da dönüÅŸümün zamanını yakalamamaktan doÄŸan ve dolayısıyla aldıkları pozisyonları anakronik kılan bir durumsa, “neden ÅŸimdi?” sorusuna verilen “baÅŸka ne zaman?” cevabını nasıl kavramamız gerekiyor? Elbette geçmiÅŸte var olan “eÅŸzamanlılık krizi”, öncesi olmayan, henüz toplumsal alanda herhangi bir pozisyona denk düÅŸmeyen, (sosyal bilimler literatüründe haklı olarak kötü bir ÅŸöhrete sahip bir ifadeyi, geçici bir ÅŸekilde, ihtiyaten kullanırsak) “siyaset öncesi” bir krizdi. Tasavvur edilen bir toplumsallık vardı elbette, belki daha baÅŸlangıcından beri vardı; ancak bunun aktüel olmasına, bilfiil kendisini göstermesine yönelik her bir hamlenin karşılığı, “eÅŸzamanlılık krizi”ni daha da derinleÅŸtiren bir iÅŸlev görüyordu. Bu durumda “elinden gelen ÅŸey” ile “olması gereken ÅŸey” arasındaki normatif boÅŸluk, “siyaset öncesi” pozisyonun da getirdiÄŸi muÄŸlaklıkla, siyasal ve toplumsal taleplerin ahlakileÅŸtirilmesini doÄŸurdu.

KAZANIMLAR KENDÄ° HANESÄ°NE...

(“Samimiyet, saffet, ihlâs, fedakârlık, din ve ona hizmette dünya adına beklentisizlik” gibi bir dilde ifade bulan) bu ahlakileÅŸmenin bir topluma bakan yüzü vardı, bir de iktidara ve bunlar etkileÅŸim halinde, “elinden gelen ÅŸey”in çizdiÄŸi sınırların boyutları oranında, ÅŸekillendi. Topluma bakan yüz kendisiyle neredeyse aynı taleplerde bulunan toplumsal kesimlerin ortada olanı kabullenmeyerek daha siyasal bir tavır takınmasının (Mannheimci bir dille ve yine ihtiyatla kullandığımız) “ideolojik” addedilebilecek bir konumla tanımlanmalarından da güç alarak geliÅŸti.<