Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, "Evvela Suriye’de kanın durması lazım. Yok anlaşma şöyle mi olacak? Masaya bu mu oturacak? Konfederasyon mu olacak, federasyon mu olacak? PYD dost mu, düşman mı? Şu bu falan derken her gün yüzlerce insan ölüyor" dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA) düzenlenen "Küresel ve bölgesel aktörlerin Suriye stratejileri" sempozyumunda konuşan Çağrı, Suriye'de yeni bir döneme girildiğini anlattı.
2.5 milyon insanın Türkiye’de mülteci olduğunu, 100 bin kişinin de kapımızdan girmeye çalıştığını belirten Çağrı, "Evvela bunun durdurulması lazım. Bu nasıl olacak, oturacaksın kardeşim. Cenevre’de mi görüşeceksin, teferruata takılmayacaksın, o mu geldi, bu mu geldi o gelmesin şu gitmesin vs. evvela ateşkesi çıkartın. Kafamıza varil bombalarının atıldığını düşünsenize?" ifadelerini kullandı.
Suriye'de birinci öncelik olarak kanın durdurulması gerektiğini vurgulayan Çağrı, "Evvela Suriye’de kanın durması lazım. Yok anlaşma şöyle mi olacak? Masaya bu mu oturacak? Konfederasyon mu olacak, federasyon mu olacak? PYD dost mu, düşman mı? Şu bu falan derken her gün yüzlerce insan ölüyor. Önemli olan kanın durdurulması" diye konuştu.
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülnur Aybet ise, ABD'nin 'Suriye politikası' diye bir politikasının olmadığını ve NATO'nun ise Suriye'de bir role sahip olmadığını söyledi.
DAEŞ'e karşı NATO ile bir işbirliğinin söz konusu olmadığını kaydeden Aybet, "NATO'nun Rusya'ya yönelik politikası Doğu Avrupa ve Suriye'de farklılaştı. NATO hava sistemi Rusya tarafından kilitlenmiş durumda. Rusya'nın Suriye'deki hava saldırıları NATO için bir tehdit artık ama NATO'nun Suriye'de bir rolü yok. ABD'nin ise Suriye politikası diye bir şey yok. ABD, Rusya'ya karşı Kuzey Avrupa'da bir askeri konuşlanma yapmak istiyor" değerlendirmesini yaptı.
Aybet, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik olası bir müdahalesi hakkında ise şunları dile getirdi:
"Türkiye tek bir sebepten dolayı Suriye’ye girebilir, o da milli güvenliğine direkt bir tehdit duyarsa. Ama son gözlemlerimde Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyi ile ilgili dile getirdiği kırmızı çizgiyle ilgili bir ciddiyet var. O da bütün sınırın kesintisiz coğrafi bir bütünlük olarak tamamen PYD’nin kontrolü altına girmesi konusunda buna yapılacak bir müdahale için bildiğim kadarıyla bir hazırlık yapıldı. Rusya’nın orda var olması bu müdahaleyi oldukça zorluyor. Ve tabi ki ABD’nin PYD’yi desteklemesi."
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Erşen ise, Suriye'nin Rusya için aynı zamanda ulusal güvenlik sorunu haline geldiğini belirtti.
Rusya'nın "Arap Baharı" başladığından beri bu devrimlerin demokrasiyi değil, radikal örgütleri güçlendireceği tezini savunduğunu söyleyen Erşen, şunları kaydetti:
"Suriye, Rusya için aynı zamanda ulusal güvenlik sorunu haline gelmiş durumda. Rusya, 'Arap Baharı' başladığından beri bunun demokrasiyi değil, radikal örgütleri güçlendireceği tezini savunuyor, İkincisi niye ulusal güvenlik sorunu, çünkü; Rusya’nın özellikle Çeçenistan müdahalesinden sonra Kuzey Kafkasya’da kontrol altına almakta zorlandığı gruplar-örgütler var. Bazı verilere bakarsak, 2014’te 800, 2015’te ise 2400 Rusya vatandaşının Suriye’ye savaşmaya gittiğini biliyoruz. Bunlar Suriye’deki savaş bittiğinde Rusya’ya dönerse Rusya için ciddi bir tehdit oluşturacağını düşünüyor. Diğer taraftan Çeçenistan sorunu her ne kadar çözülmüş gibi görünse de orası aslında ciddi bir sosyal patlamaya açık. Bundan çekiniyorlar. Üçüncüsü ise Rusya’nın ekonomik ve siyasi pek çok sorunu var. Ekonomisi küçülüyor, petrol fiyatları planlarını bozdu."
[Anadolu Ajansı, 11 Şubat 2016].