Türkiye son yıllarda makro alanlarda olumlu bir değişim gösterdi. Ekonomide büyük resme baktığımızda, sorun alanlarıyla ilgili ezber bozan adımların atıldığını görüyoruz, özellikle de enerji alanında. Başta doğalgaz olmak üzere büyük enerji projeleri, bu adımların başında geliyor.
Tasarruflar konusunda ise İstanbul Finans Merkezi Projesi, büyük projelerin devamlılığı için sigorta işlevi görecek olan Varlık Fonu da var.
Ekonomide öncelikli konular olan enerji, tasarruf ve yatırım merkeze alınarak yapılan makro düzeydeki uygulamaların, Türkiye'nin her bir bölgesine ve her bir kentine yansıması için ise, Cazibe Merkezleri devreye girecek. Bu şekilde, bölgesel bir ekonomik atılım süreci başlatılacak.
Türkiye, bu değişimi makro düzeyden mikro düzeye taşımak istiyor. Bunun için de, şehirler bazında özellikle de üretimin az, işsizliğin ise yüksek olduğu, gelir farklılıkların arttığı ve en önemlisi de yatırım konusunda sorun yaşayan bölgelerde ekonomik hamleler gerçekleştirmeyi amaçlıyor.
Cazibe Merkezleri programı, Başbakan Binali Yıldırım tarafından detayları açıklanarak başlatılmış oldu.
Cazibe Merkezleri'nin mantığını, oluşturulacak ekonomik güç sinerjisiyle bir merkezin etrafında yer alan tüm illerinde topyekûn kalkınmasını sağlamak yatıyor.
Bugün İstanbul, Kocaeli, İzmir Ankara, Gaziantep gibi illerde var olan aktivite nasıl etrafındaki illeri de harekete geçiriyorsa ve buralarda cazibe merkezi oluşturduysa aynı süreç, yeni cazibe merkezlerinin kurulması için uygulanacak.
Cazibe merkezi olarak Elazığ, Erzurum, Van, Kars ve Diyarbakır şehirleri seçildi. 5 cazibe merkezli ve bu şehirlerin etrafındaki kentlerin de katılımıyla birlikte toplam 25 kenti kapsıyor bu proje. Geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz.
CAZİBE MERKEZLERİ, BÖLGESEL KALKINMADA NE ANLAM İFADE EDİYOR?
Türkiye'de bölgeler arasında gelişmişlik farkının olduğu sır değil. Ekonomideki iyileşmeyle birlikte ortaya çıkan ekonomik refahın dağılımında ciddi bir ilerleme olsa da, ne yazık ki adil bir paylaşımdan bahsedemiyoruz. Bu durumun sebebi, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki durum.
Her bir kentte devlet hastanesinin veya devlet üniversitesi olan, kamu yatırımlarında hiçbir ayrım gözetilmeden eşit bir yaklaşım sergilenmesine rağmen, yatırım ve ekonomik aktivite konusunda yükün sırtlandığı kentler İstanbul, Bursa, İzmir gibi kentler.
Özel sektör yatırımlarının artarak, şehirlerde ekonomik üretim sürecinin hızlanması, istihdam sorununun yaşanmaması ve tabi ki refah kaybının olmaması için, yeni ve etkin cazibe merkezlerine ihtiyacımız var.
Ancak, cazibe merkezi oluşturulması sürecinde verilecek teşvikler, yapılacak yardımlar ve gösterilecek kolaylıklar kadar, cazibe merkezlerinin neyi önceleyeceğinin, hangi konuda merkez olacağının iyi tespit edilmesi gerekiyor.
Bunun için de, her bir cazibe merkezinin neyle kodlanacağı, hangi ekonomik aktiviteye veya ekonomik ürüne karşılık geleceği konusu önemli. Yani, cazibe merkezlerinin içeriği, altyapısı ve tabi ki hedefleri iyi kurgulanmalı.
MERKEZ BANKASI VE FAİZ
24 Ocak tarihinde Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizinin değişmemesi kararı, kullanılan diğer araçlarla önceliğinin kurlardaki hareketliliği önlemek, spekülasyonu ve manipülasyonları engellemek olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, manipülasyon engellemek için kullanılan araçlar ile dolaylı olarak da faiz yükseltme için tazyik oluşturan kesimlerin alanları da daraltılmış oldu.
Diğer taraftan, piyasa beklentileri olarak dile getirilen ama hangi piyasalar ve kimin için olduğu belli olmayan yüksek faiz beklentisinin gerçekleşmemiş olması karşısında, yüksek faiz beklentisi olan kesimler tüm ümitlerini kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'e bağladılar.
Ancak, şu da bilinmelidir ki, piyasalarda Fitch'in verebileceği en kötü karar olan yatırım yapılabilir seviyenin altında not kararı zaten satın alındı.
Bu nedenle, son ümitlerini bağladıkları derecelendirme kuruluşlarından da fazla bir beklentileri olmasın bu kesimlerin.
[Yeni Şafak, 26 Ocak 2017].