Ayasofya Cami'nin müze olan kağıt üstündeki statüsünün tekrar camiye çevrilmesine doğrudan karşı çıkamayan muhalefet "Efendim Türkiye'nin o kadar yoğun gündemi varken şimdi bunu tartışmanın sırası mı?" sorusunun arkasına sığınıyor. Aynı isimler bugünlerde bir başka yapıyı dillerine doladılar; devletin el koyduğu FETÖ binalarından bir tanesinin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na tahsis edilmesine pek içerlemişler. Bu kadar büyük bir binaya ne gerek varmış, İletişim Başkanlığı ne iş yapıyormuş, iletişim işleri için bu kadar kaynak aktarılması israf değil miymiş?
Bazen sorduğu soru kişinin çapını ortaya koyar. İletişim Başkanlığı'nın binası hakkında sorulan bu sorular da sahibinin çapsızlığını ortaya koyan cinsten. Uzun uzun iletişimin önemini, Başkanlık'ın yaptığı faydalı işleri anlatsak da çapları anlamaya yeterli olmayacak. Zaten esas dertleri de bir kamu kurumunun etkinliği, kamudaki israf, bürokratik yükün azalması değil. Erdoğan'ı yalnızlaştırmak istiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın etrafında kim varsa dillerine dolamak, moralini bozmak, direncini düşürmek, itibarsızlaştırmak böylece iş yapamaz hale getirip Erdoğan'ı yalnızlaştırmak istiyorlar. Üstelik bunu hiçbir ahlak ölçüsünün kabul edemeyeceği bir çirkinlikle yapıyorlar. Gün geçmiyor ki Cumhurbaşkanı'nın ailesi hakkında çirkin bir dedikoduyu ortaya atmasınlar. Defalarca evlatlarının ailelerinin dağıldığını, bilmem neredeki adliyede sessizce boşandıklarını, kavga ettiklerini yüzleri kızarmadan yazıp çizdiler. Daha önce Enerji Bakanlığı'nda şimdiyse Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda somut performansı ortada olan Berat Albayrak'ı "damat" olması üzerinden dillerine doladılar. Biraz ahlak sahibi olsalar somut icraatı ortada olan, her gün onlarca karara imza atan bir bakanı icraatı ve aldığı kararlar üzerinden eleştirirlerdi. Saygın ve ahlaki olan da budur. Ama ara ki bulasın!
Cumhurbaşkanı'nın ailesinin diğer fertleri de bu karalama kampanyasından nasibini aldı. Söylenen onlarca ahlaksız sözü, çirkin iftiraları burada tekrar edip kötülüğün yayılmasına katkıda bulunmak istemem. İletişim Başkanlığı'nın binasını dert edinmeleri de tam bu nedenle. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakınındakilere yapılan sistematik saldırıların hedeflerinden birisi de İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ailesi. Önce ailesini dillerine doladılar. Fatmanur Altun'un kariyerini ve yürüttüğü sivil toplum faaliyetlerini sanki bir kabahatmiş gibi sundular. Sonuç alamadılar; Fatmanur Hanım düşüncelerini daha yüksek sesle dile getirmeye ve hakikati savunmaya devam etti. Yetmedi bizzat CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun talimatı ile evine röntgenci gönderip taciz ettiler. Oradan da sonuç elde edemediler. Şimdi de bu bina meselesi çıktı.
Kişiler eleştirilebilir. Bakan da, başkan da, bina da, amir de, memur da eleştiriden muaf değil. Ama mesele bu değil. Mesele icraatlar değil. Mesele kişiler de değil. Mesele üç beş bina değil, siz hala anlamadınız mı?
[Takvim, 10 Temmuz 2020].