Çanakkale Zaferinin de 103. yıl dönümü olan 18 Mart’ta, Afrin terör örgütlerinden temizlendi, özgürleştirildi. Zeytin Dalı Harekâtının 57. gününde gelen bu zafer, terörle mücadele açısından her anlamda birçok ezberi bozdu. Bozmaya devam edecek.
Operasyonun hazırlık ve icra ediliş süreçlerini ve tabii ki bundan sonrasında yapılacakları da dikkate aldığımızda, Afrin harekâtı, dünyaya terörle mücadele konusunda yeni bir konsept sundu.
Türkiye bu operasyonu yürütürken sadece sahada terörle mücadele etmedi. Saha dışında da, uluslararası çevrelerden gelen baskıları etkisiz hâle getirdi. Yine uluslararası kamuoyu için üretilen kara propagandayla da başarılı bir mücadele yürüttü.
İçeride ise, operasyonun başarısını etkileyecek muhalefet tarzıyla da iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan mücadele etmek zorunda kaldı.
Harekâtın başarısı ile ilgili alt alta birçok dinamik sıralanabilir. Ancak en önemli etken, “siyasi kararlılık” ve “Erdoğan liderliği”dir.
Erdoğan’ın terörle mücadele konusundaki kararlılığı ve Türkiye’nin sahadaki başarısı, küresel aktörlerin operasyonu engellemeye dönük çabalarını kırdı. Sonradan, kerhen de olsa, Türkiye’nin güvenlik kaygılarının anlaşılabileceğine yönelik açıklamaları yapmak zorunda kaldılar.
Uluslararası çevrelerin, harekâtın başarısına yönelik engelleyici tutumları onlardan beklenen bir davranıştı. Ama maalesef içeride CHP’li bazı siyasetçiler başta olmak üzere, birtakım gazeteciler ve Tabipler Odası gibi bazı örgütlü çevreler, harekâtın başarısını olumsuz etkileyebilecek birçok enstrümanı devreye soktular.
“Örgütlü şiddeti” ve “terörü” bir mücadele yöntemi olarak gören, hatta bu tip yöntemlerin siyasi sonuç almak için kullanılabileceğini savunan örgütler, gazeteciler ve akademisyenler bir anda “savaş karşıtı” oldular.
ABD, Rusya, İran ve Esad rejiminin, ilaveten PKK/PYD terör örgütünün bölgede sivillere yönelik katliamlarına tek bir kere bile itiraz etmeyenler, ses çıkarmayanlar; sivillere zarar gelmemesi için kılı kırk yaran Türkiye’yi ve onun ordusu TSK’yı sivillere zarar vermekle suçladılar.
PYD’yi terör örgütü olarak nitelendirmek için ek bilgilere ihtiyacı olduğunu söyleyen ana muhalefetin milletvekilleri, TSK ile birlikte omuz omuza çok başarılı bir mücadele yürüten ÖSO’yu “terör”le irtibatlandırmakta bir beis görmediler.
Türk ordusu cephede kahramanca mücadele ederken, “Afrin Türkiye’nin Vietnam’ı olacak” diyerek, sahada ordunun motivasyonunu olumsuz etkilemeye çalıştılar.
“Türkiye, Afrin’in merkezine girmesin” gibi açıklamalarla da, saha dışında belirli bir stratejiye dayalı olarak mücadele eden devletin elini zayıflatmaya çalıştılar.
***
Tüm bunlara rağmen TSK ve ÖSO unsurları tarafından yürütülen harekât neticesinde Afrin’de terör örgütleri bozguna uğratıldı.
Harekât esnasında, Suriye’de rejimin, İran’ın, Rusya’nın ve ABD’nin yaptığı gibi sivil katliamları yaşanmadı. Yerleşim yerleri, kentler dümdüz edilmedi. Tam aksine siviller ve kentler titizlikle korundu.
Operasyon neticesinde bölge halkının güveni kazanıldı. PKK’nın, “ÖSO buraya gelince katliam yapacak” propagandası boşa çıkarıldı.
ABD’nin desteği olmadığında, PKK/PYD’nin abartıldığı gibi bir gücünün olmadığı ortaya çıktı.
Afrin ve Fırat Kalkanı Harekâtı ile TSK’nın terörle mücadelede ve operasyonlarda dünyanın en etkili ordularından biri olduğu tescillenmiş oldu.
Suriye’nin geleceği için ÖSO, bu harekâtların ardından sahanın etkili ve göz ardı edilemez unsurlarından biri hâline geldi.
Türkiye, bu başarılı operasyonla, PKK/PYD’ye yatırım yapanların planlarını bozdu. Suriye’nin geleceğine yönelik müzakerelerde saha ve masadaki yerini kuvvetlendirdi. Teröre karşı sıradaki harekât, bu başarı ve tecrübeler üzerine inşa edileceği için çok daha kolay olacak...
[Türkiye, 20 Mart 2018].