AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, yüz yılın en büyük krizi olarak nitelendirilen Kovid-19 salgının, 1930'lardaki Büyük Buhran gibi ABD ekonomisini sarsması ve bunun da dış politikasında uzun yıllar hissedilecek ve ciddi dönüşümlere neden olacak etkiler bırakması bekleniyor.
Kasım ayında yapılması planlanan ABD başkanlık seçimleri, Washington’ın politikalarında meydana gelecek değişiklikleri şekillendirmede önemli bir faktör olarak görülürken, seçimi mevcut Başkan Donald Trump'ın kazanması durumunda, "Önce Amerika" (America First) söylemiyle içe dönük bir politikaya öncelik vermesi bekleniyor.
Trump'ın ABD'nin dünyadan daha fazla tecrit edilmesini isteyeceği üzerinde durulurken, bu durumun uluslararası müttefikler ve ortaklarla ilişkileri zayıflatacağı üzerinde duruluyor.
Seçimleri Trump'ın Demokrat rakibi Joe Biden'ın kazanması durumunda ise ABD'nin NATO’daki ve müttefikleri arasındaki liderlik pozisyonunu yeniden kazanması için politikalar geliştirmesi ve uluslararası kurumlardaki rolünü kuvvetlendirmeye çalışması öngörülüyor.
Ancak seçimlerin galibinin kim olursa olsun Amerikalıların ve Kongrenin ABD'nin büyük veya maliyetli dış rollerine destek vermeyeceği yönünde görüşler de ağırlıkta.
Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturması durumunda ABD, Rusya ve Çin'in, birbirlerine karşı koronavirüs kriziyle ilgili suçlamalarının daha çok artacağı, uluslararası iş birliğinin de sonunun geleceği ileri sürülüyor.
İngiltere’nin 1967’de girdiği ekonomik daralma sebebiyle Bahreyn, Yemen ve Malezya’dan çekilmesini hatırlatan uzmanlar, salgının ekonomik maliyetinden dolayı ABD'nin Orta Doğu’daki askeri varlığında köklü bir değişim yapmaya zorlayacağını savunuyor.
ABD’nin yaşadığı pandemi kaynaklı krizin uzun süredir devam eden Çin ile rekabetini daha da kızıştırması beklenirken, salgın sonrası İran gerginliğinin de devam etmesi muhtemel görünüyor.
ABD'nin Orta Doğu'daki PKK/YPG gibi devlet dışı oluşumlara desteğinin devam edip etmeyeceği ise merak edilen konuların başında geliyor.
S-400 hava savunma sistemleri ve yeni nesil savaş uçağı F-35'lerden dolayı gerilen ABD-Türkiye ilişkileri, son günlerde yapılan olumlu açıklamalarla yumuşama işaretleri veriyor. Çin ile kızışan rekabet ve Orta Doğu’daki azalan çıkarları göz önünde bulundurulduğunda pandemi sonrası ABD'nin Türkiye ile iş birliğinin yeniden önem kazanacağı söyleniyor.
"Seçimlerden sonra Çin karşıtı retorik sertleşecek"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Washington D.C. Koordinatörü Kadir Üstün, ABD’nin koronavirüs (kovid-19) sonrası en bariz dış politika alanlarından birisinin Çin’le ilişkiler olacağını söyledi.Trump'ın 2016 seçimlerinde ABD’deki üretim altyapısının diğer ülkelere taşınmasıyla yaşanan istihdam kaybının sorumlusu olarak Çin ve Meksika gibi ülkeleri gösterdiğini hatırlatan Üstün, "Bu gündemiyle prim yapıp başkan seçilen Trump, ticaret anlaşmalarını yeniden gözden geçirirken Çin’le yeni bir ticaret anlaşması için de ek vergiler uygulayarak elini güçlendirmeye çalışmıştı. Çin’e yaptığı ticari baskıların Amerikan ekonomisini negatif etkilemesinden çekinen Trump, baskının dozunu belli bir seviyede tutmuş, virüs krizinin hemen öncesinde de Çin’le ticaret anlaşmasının ilk ayağını açıklamıştı." diye konuştu.
Koronavirüs krizinin başında önemsemeyen görüntüsüyle birlikte Çin’in krizi iyi yönettiği şeklindeki açıklamaları başkanlık seçimlerine doğru giderken Trump için sorun çıkaracağını belirten Üstün, şöyle konuştu:
"Başkanlık yarışında şimdiden hem Biden hem Trump Çin’e karşı kim daha sert tavır alacak yarışına girmiş durumdalar. Amerikan firmalarının Çin’e karşı açtığı tazminat davaların çok fazla sonuç alması beklenmese de ABD liderliğinde Çin’e karşı uluslararası baskı nispeten de olsa artacak.
ABD’nin Çin’e karşı uluslararası bir koalisyon oluşturup hesap sorması ise daha uzak bir ihtimal olarak görünüyor zira birçok Amerikan dev firması için Çin ciddi bir pazar teşkil ediyor. Buna rağmen kasım seçimlerine doğru Çin’e karşı retoriğin sertleşeceğini ve seçim sonrası da Çin’e karşı kuşatma ve baskılama politikalarının oluşacağını tahmin etmek zor değil. Ancak bu politikanın şiddetinin bölgesel bir çatışmaya doğru gidip gitmeyeceği tartışma konusu olmaya devam edecek."
"ABD, Orta Doğu'daki varlığını azalacaktır"
Üstün, salgın sebebiyle ortaya çıkan ekonomik krizin ABD’yi özellikle Orta Doğu’daki askeri varlığında köklü bir değişim yapmaya zorlayabileceğine vurgu yaptı.Çin'in Körfezdeki petrol talebi devam ettiği sürece ABD'nin oradaki varlığını kısmı de olsa koruyacağını ancak Çin ile olan rekabetinin daha da kızıştıracağını savunarak şunları kaydetti:
"Koronavirüsün en önemli sonuçlarından biri olan ekonomik yavaşlamanın sebep olduğu enerji talebindeki azalmanın Orta Doğu için kalıcı sonuçları olacağa benziyor. Son senelerde ileri ekonomilerde petrolden uzaklaşma eğilimi artmıştı ve bunun hızla devam edeceğini öngörebiliriz. Körfez ülkeleri ve Rusya gibi enerji ekonomisine dayalı ülkelerin yaşadığı tarihi kayıpların en az bir kısmı kalıcı olarak bölgesel güç dengesine etki edecek görünüyor.
Çin’in, Orta Doğu petrol talebi devam edecektir ve bu yüzden enerji yollarının kontrolü bağlamında ABD Körfez’de varlığını kısmı de olsa sürdürecektir ancak bunun eskisi kadar elzem bir mesele olmayacağı açık. Dahası trilyonlarca dolar bütçe açığı veren ABD’nin savunma harcamalarında azalma yönünde oluşacak baskı dolayısıyla Orta Doğu ve diğer bölgelerdeki askeri varlığında görece azalmalar görülebilir. Amerikan dış politikasının Orta Doğu’daki askeri varlığını azaltmaya ve Çin meselesine odaklanmaya çalışacağını söylemek mümkün.
[AA, 18 Mayıs 2020]