SETA > Yorum |
Türkiye'nin Yüzde 50'si ve AK Parti

Türkiye'nin Yüzde 50'si ve AK Parti

Çözüm sürecinin başlatılması, farklı kimliklerin tanınması ve kamusal alanda temsili, bir süredir silahlı çatışmaların olmayışı ve barış umudu da etnik bölücülük tartışmalarının etkisizleşmesine yol açtı.

Türkiye’nin siyasi tarihi söz konusu olduÄŸunda, özellikle genel seçimler yaklaşırken nükseden tartışmalar olur. Neredeyse gelenekselleÅŸen tartışmalarda laikliÄŸin tehdit altında olduÄŸundan, etnik bölücülüÄŸün zemin geniÅŸlettiÄŸinden dem vurulur ve bir tür felaket senaryosu her defasında yeniden yazılır. Son seçimlerde buna bir de siyasal kutuplaÅŸma ve otoriterleÅŸme konularının eklendiÄŸini hatırlatalım.

Kıdemli bir siyasetçi seçimlerin kadim tartışmalarına yeni bit boyut daha kattı. Üç dönem kuralına takılacağı için aktif siyasetin dışında kalacak olan AK Partili kıdemli siyasetçi Türkiye’de yüzde ellinin desteÄŸini aldıklarını, ancak diÄŸer yüzde ellinin AK Parti’den nefret ettiÄŸini söyledi. Çarpıcı bir gözlem bu zira hayatının uzun yıllarını siyasetin içinde geçiren ve AK Parti siyasetinin oluÅŸmasına da katkıda bulunan bir politikacının sahadan yansıttığı görüÅŸler bunlar. DoÄŸrudan olmasa da dolaylı bir özeleÅŸtiri tonu da var.

LAÄ°KLÄ°K, ÅžERÄ°AT VE ETNÄ°K BÖLÜCÜLÜK

Yukarıda zikredilen her konu tek tek kapsamlı biçimde analiz edilmeyi hak edecek kadar önemli ve kritik meseleler. Ancak laiklik tehlikede ve etnik bölücülük kapıda tehditlerine dayalı güvenlikçi söylemde bir zayıflamanın olduÄŸu da muhakkak. Din ve vicdan hürriyetindeki geliÅŸmeler, baÅŸörtü yasağının kaldırılması, Aleviler ile müzakerelerin baÅŸlatılması, gayr-i müslim vakıflara mallarının iade edilmesi, katı ve kısıtlayıcı bir laiklikten daha özgürlükçü ve kapsayıcı bir laikliÄŸe geçiÅŸ olduÄŸunu gösteriyor. Bu alanda hala sorunlar olsa da artık eskisi gibi ÅŸeriat geliyor yaygarası yapılmıyor, yapılsa da bunun pek fazla alıcısı yok.

Çözüm sürecinin baÅŸlatılması, farklı kimliklerin tanınması ve kamusal alanda temsili, bir süredir silahlı çatışmaların olmayışı ve barış umudu da etnik bölücülük tartışmalarının etkisizleÅŸmesine yol açtı. Elbette nihai bir çözüme henüz ulaşılamadığı için toplumda hala bir kesim hem çözüm sürecine hem de yükselen etnik milliyetçiliÄŸe kuÅŸku ile bakıyor. Bunu da doÄŸal olarak karşılamak lazım.

OTORÄ°TERLEÅžME VE KUTUPLAÅžMA

Kıdemli AK Partili siyasetçinin Türkiye’nin yüzde ellisi AK Parti’den nefret ediyor iddiası iki konuyu akla getiriyor. Bu gözlemlerin bir süredir devam eden devlet ve hükümet baÅŸkanları ile iktidarın otoriterleÅŸtiÄŸi ve toplumu kutuplaÅŸtırdığı iddialarına yaslandığı anlaşılıyor. DiÄŸer yandan söz konusu iddiaların somut bir gerçekliÄŸe tekabül edip etmediÄŸi derinlikli biçimde tartışılmak yerine genel-geçer ve kalıp cümleler ile geçiÅŸtirildiÄŸi görülüyor. ÖrneÄŸin otoriterleÅŸme iddiları ortaya atılırken, 12 Eylül darbe anayasasındaki maddelerde deÄŸiÅŸiklikler öngören referandum göz ardı ediliyor.

Toplumsal kutuplaÅŸma, yani yüzde ellinin AK Parti’den desteklediÄŸi, toplumun diÄŸer yüzde ellilik kesiminin ise AK Parti’den nefret ettiÄŸi iddiası yabana atılmayacak kadar ciddi bir iddia. Her ne kadar var olduÄŸu iddia edilen bu kutuplaÅŸma ÅŸimdiye kadar davranışa ve fiili bir ifadeye bürünmese de siyaset kurumunun üzerinde durması gereken bir konu. KutuplaÅŸmanın veya AK Parti nefretinin kaynağı nedir sorusu bu baÄŸlamda önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Aslına bakılırsa AK Parti kurmayları bu sorunun cevabını bulmak için ciddi çaba harcıyor.

En azından her seçim ve referandum sonrasında AK Parti az destek aldığı bölgelerde niçin böyle bir sonuç ortaya çıktığını, niçin bazı kesimlerin AK Parti’ye oy v