Türkiye’de siyaset, medya, sivil toplum kesimleri ve eÄŸitim dünyasının gündeminde, uzun yıllardır uygulanan bir yasağın kaldırılmasına iliÅŸkin tartışmalar yer alıyor. Umarız bu tartışmalar hem hakları kısıtlananların taleplerini karşılayacak hem de yasakların kaldırılmasından dolayı endiÅŸe duyanların kaygılarını ortadan kaldıracak bir çözümle son bulur.
Türkiye’de 1989’da Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile baÅŸlayan ancak sınırlı ölçüde uygulanan yüksek öÄŸretim kurumlarındaki baÅŸörtüsü yasağı 28 Åžubat müdahalesinin ardından iyice katılaÅŸmış ve söz konusu yasaktan dolayı binlerce öÄŸrencinin anayasa güvencesindeki eÄŸitim hakları ellerinden alınmıştır.
Özellikle kız öÄŸrencilerin eÄŸitime eriÅŸim ve kızlar arasındaki okullaÅŸma oranının artırılmasını amaçlayan devlet teÅŸviklerinin söz konusu olduÄŸu ülkemizde genç kızların toplumsal hayata katılımlarını engelleyecek yasakların bulunması, çok sayıda vatandaşı devlete yabancılaÅŸtırmakta ve ülkemizin dünyadaki itibarını zedelemektedir.
Bu yasaktan, nerdeyse iki milyon kiÅŸi arasında son derece zorlu bir sınavı kazanmasına raÄŸmen üniversite kapısından geri çevrilen öÄŸrenciler yanında, bunların aileleri ve yakınları etkilenmekte.
AB ülkelerine bakalım
Türkiye, bir taraftan ülkeyi modernleÅŸtirme projeleri çerçevesinde eÄŸitimi yaygınlaÅŸtırmaya çalışırken diÄŸer taraftan biçimsel nedenlerden dolayı geniÅŸ bir kesime modernleÅŸmenin yolunu tıkayan bir ülke olarak sosyal bilimciler için paradokslarla dolu bir gözlem imkanı sunuyor.
Bu noktada ister istemez Türkiye’yi gözleyen herkes ÅŸu soruları soruyor: Böylesine geniÅŸ etkileri olan bir sorun hala görmezden gelinebilir mi? Yasakların kalkmasından duyulan korkular ve kaygılar dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan bu yasakları devam ettirmek için bir mazeret olabilir mi? Ülkeyi yönetme ve sorunları çözme yetkisi verilen siyasiler söz konusu sorunu yok sayabilir mi?
Bu sorulara cevap vermeden önce üniversitelerin ideal anlamda hür düÅŸünce ve özgürlük alanları açan; yasakçı ve otoriter zihniyete karşı sorgulayıcı bireyler yetiÅŸtiren ve eleÅŸtirel bakış açısını yaygınlaÅŸtıran kurumlar olduÄŸunu belirtelim. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı yasakların üniversitelerde uygulanması, üniversiteleri özgürleÅŸtirici iÅŸlevlerinden uzaklaÅŸtırır. Ä°ÅŸte bu nedenle dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir yasak söz konusu deÄŸildir. Yasak olmayışı kuÅŸkusuz disiplinsizlik, ilkesizlik ve kayıtsızlık anlamına da gelmiyor. EÄŸitim sürecine katılan herkes ister hizmet alsın ister hizmet versin belirli sivil davranış kurallarına uymak durumundadır.
Türkiye’deki durumun garabetini görmek için dış dünyaya, üyesi olmak için çabaladığımız Avrupa BirliÄŸi (AB) ülkelerine bakmakta yarar var. Hiçbir AB ülkesinde yüksek öÄŸretim kurumlarında uygulanan bir kılık kıyafet yasağı yok. Özel olarak söylemek gerekirse sadece AB’de deÄŸil dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’dekine benzer bir baÅŸörtüsü veya türban yasağı da yok. Bu gerçek bile kendi başına Türkiye’de ciddi bir sorunun varlığına iÅŸaret etmektedir.
AB üyesi ülkelerin hepsine tek tek bakmak bu yazının sınırlarını aÅŸacaktır. Fakat sadece Ä°ngiltere’deki uygulamaya bakmak bile yeterli olabilir. Ä°ngiltere’deki hiçbir üniversitede kılık kıyafet yasağı yok. Dini inançlarından dolayı örtünen kız öÄŸrenciler, baÅŸlarında kipa taşıyan Yahudiler, haç takan Hıristiyanlar ve kendilerine özgü türban giyen Sikh öÄŸrenciler ellerini kollarını sallaya sallaya üniversite kampusuna, dersliklere, laboratuarlara, kütüphanelere ve spor salonlarına girebilmekte. Kampus kapılarında ve sınıflarda kimse kılık-kıyafet denetimi yapmamakta. Farklı dini inanç ve kültürleri yansıtan giyim tarzları kimsenin gözüne batmadığı gibi bunları taşıyan öÄŸrenciler de aynı sınıflarda yan yana oturabilmekte ve bütün ortak mekanları paylaÅŸabilmektedir. Hiç kimse ötekini, yani farklı olanı bir tehdit olarak algılamamaktadır.
Temel ölçü din özgürlüÄŸü
Ä°ngiltere’de Ä°slam, Hıristiyanlık, Yahudilik, Hindu, Budist ve Sikh inançlarına mensup olanların dini aidiyetlerinden dolayı bazı özel kıyafetler ve semboller taşımaları din özgürlükleri kapsamında deÄŸerlendiriliyor. BM Ä°nsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve AB Ä°nsan Hakları Beyannamesi’nin güvence altına aldığı temel hak ve özgürlükler arasında yer alan bir dine inanma ve bu dini inancın gerektirdiÄŸi ibadetleri yerine getirme hak ve özgürlüÄŸü ilkesi benimsendiÄŸi için Ä°ngiliz üniversiteleri bu konularda herhangi bir kısıtlama getirmiyor.
ÖÄŸrencilerin inanç ve ibadet özgürlüklerine saygının yanında, isteyen öÄŸrencilerin inançları gereÄŸi bir takım ibadetleri yerine getirebilmeleri için imkanlar hazırlanmakta ve talep edilmesi durumunda bu imkanlar öÄŸrencilerin istifadesine sunulmaktadır. Dini inanç ve ibadet özgürlüklerinin herhangi bir korku ve kaygı siyaseti yüzünden sınırlanmadığı, karar vericilerin öÄŸrenci kıyafetlerini mevcut rejim için bir tehdit ve tehlike olarak görmedikleri Ä°ngiliz üniversitelerinde Türkiye’de bir çok insanın hayalini bile edemeyeceÄŸi bazı uygulamalar ülkemizin hangi konumda bulunduÄŸunu göstermesi bakımından anlamlıdır. Türkiye’de aydınlar, eÄŸitimciler, medya mensupları, sivil toplum kuruluÅŸu temsilcilerinin, iktidarı ve muhalefetiyle politikacıların farklı örnekleri görmesinin bu açıdan yararlı olacağında kuÅŸku yoktur.
Ä°ngiliz üniversitelerinde farklı dini inançlara mensup öÄŸrencilerin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için özel odalar ve salonlar tahsis edilmektedir. ÖrneÄŸin Yahudi öÄŸrenciler üniversite yönetiminden dini ayinlerini yerine getirebilmek için bir mekan talebinde bulunabilmektedir. Hiçbir üniversite yönetimi bu tür talepler ile çaÄŸdaÅŸlık, modernlik ve laiklik arasında bir çeliÅŸki görmemekte, yukarıda da belirtilen beyannamelerin gerektirdiÄŸi doÄŸrultuda söz konusu talepleri karşılamaktadır.
Üniversitede ibadethane
Ä°ngiliz üniversite kampuslarında Hıristiyan öÄŸrenci, öÄŸretim görevlisi ve üniversite çalışanlarının bir araya geldikleri, bireysel olarak ve topluca ayin yapabildikleri küçük birer kilise (chapel) olduÄŸunu ve bu kiliselerin birçoÄŸunda kadrolu din görevlilerinin istihdam edildiÄŸini bilmek Avrupa BirliÄŸi’ne üyelik yolunda adımlar atan Türkiye’de din özgürlüklerine yasakçı olmayan bir bakış açısı ile de yaklaşılabileceÄŸine iliÅŸkin farklı bir deneyimin olduÄŸunu gösterecektir.
Ä°ngiliz üniversitelerindeki kılık kıyafet, dua, ayin ve ibadethane gibi alanları kapsayan dini inanç ve pratik özgürlükleri Müslüman öÄŸrencileri de kapsamaktadır. Üniversitelere Müslüman kız öÄŸrenciler baÅŸörtüsü ile girebilmekte, kız ve erkek öÄŸrenciler kendilerine tahsis edilen bir odayı mescit olarak kullanabilmekte, burada günlük ve Cuma namazlarını kılabilmektedir. Ne üniversite yönetimi, ne toplum ne de üniversite içindeki diÄŸer gruplar (hümanist, Hıristiyan, Yahudi vb) Müslüman öÄŸrencilerin kıyafet ve ibadet serbestisine karşı çıkmamakta, herhangi bir yasak talebinde bulunmamaktadır.
Birbirinden çok çeÅŸitli dini ve etnik gurubu içinde barındıran Ä°ngiltere, inançları, ideolojileri ve hayat anlayış ve pratikleri farklı toplumsal kesimler arasında bir uzlaÅŸma saÄŸlamayı büyük oranda baÅŸarmış görünüyor. Türkiye neden bunu baÅŸaramasın? Binlerce yıldır aynı toprakları ve kültürel havzaları paylaÅŸan Türkiye’deki toplumsal kesitler niçin benzer bir baÅŸarıya imza atamasın?
Türkiye’de de bir çok Avrupa ülkesinde gözlemlenen toplumsal uzlaÅŸmaya ulaÅŸmak mümkün. Yeter ki hareket noktası bireysel hak ve özgürlüklerin eÅŸitlikçi bir bakış açısıyla saÄŸlanması ve korunması olsun. Türkiye evrenselin peÅŸinde olduÄŸu sürece itibarına itibar katacaktır. Evrensel olana ise korku ve endiÅŸelerden kaynaklanan yasakçılıkla deÄŸil, özgürlük alanlarının geniÅŸletilmesiyle ulaşılabilir.