SETA > Köşe Yazıları |
Venezuela da Doğru Söyler Türkiye de Şaşar

Venezuela’da Doğru Söyler, Türkiye’de Şaşar

Darbe girişimi Venezuela'da olunca, girişimin emperyalist kodlarını bir güzel açıklıyorlar. Ama benzer süreç Türkiye'de yaşandığında gerçeği kabullenmek yerine inkâra başlıyorlar.

Sol. org.tr tarafından hazırlanan bir interaktif grafiği görünce kendimi Afyon yöresine ait "Ben Giderim Oduna" türküsünü mırıldanırken buldum.

Bana türküler söyleten grafik Venezuela'da gerçekleşen darbe girişimiyle alakalı.

Venezuela'daki darbe girişimi ile Afyon türküsünün alakası ise türkünün nakaratında gizli;

"yalan mıydı yaşar/karakolda doğru söyler/mahkemede şaşar" Ülkemiz maşallah mümbit bir memleket. Solcularımız, sosyalistlerimiz de bu mümbitlikten payına düşüne almışlar. Dünyanın hemen hiçbir yerinde bulunmayan sadece bu topraklarda yetişen sosyalistlerimiz var. Türküdeki yaşar gibiler, karakolda doğruyu söyleyip mahkemede şaşıyorlar. Darbe girişimi Venezuela'da olunca interaktif grafik hazırlayıp, girişimin emperyalist kodlarını bir güzel açıklıyorlar. Ama benzer süreç Türkiye'de yaşandığında kelimenin tam anlamı ile şaşıyorlar, ezberleri bozuluyor, zihinlerindeki dogmatik şablon çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca gerçeği kabullenmek yerine inkâra başlıyorlar.

Bakın interaktif grafik neler söylüyor Venezuela’daki darbe girişimiyle alakalı...

Grafiğe göre emperyalistler, dünya egemenleri bir ülkede kendi menfaatlerine ters bir yönetim iş başına geldiğinde sırası ile yedi aşamalı bir planı devreye sokuyorlarmış. Emperyalistler işe bir muhalefet örgütleyerek ve onu fonlayarak başlıyorlarmış. İkinci aşamada ülke ekonomik olarak kıskaca alınıyor ve bu yolla toplumsal rahatsızlık arttırılmaya çalışılıyormuş.

Sonraki aşamada ekonomik kıskaca diplomatik izolasyon ekleniyormuş.

Emperyalistlerin çıkarlarına ters hareket eden yönetimler uluslararası arenada yalnızlaştırılmaya çalışılıyormuş.

Dördüncü aşamada medya daha aktif olarak devreye giriyormuş. Hükümet aleyhine yalan yanlış söylentiler ve olumsuz bilgiler bombardımanı başlıyormuş. CIA bu yönteme psikolojik savaş adını vermekteymiş. Beşinci aşamada ülkedeki farklı kurumlar arasında kriz çıkartılıyormuş. Anayasa Mahkemesi ve ordu gibi kurumlar hükümeti işlemez hale getiriyor, icraatlarını baltalıyormuş. Sonraki aşamada hükümet aleyhine protestolar son sürat devam ederken medya, akademisyenler, Amerikancı siyasetçiler ve STK'lar eliyle dış müdahale çağrısı yapılıyormuş. Son ve yedinci aşamada süreç içerisinde içeride ve dışarıda desteği azalan yönetim askeri darbe ile devriliyormuş.

1970-73 yılları arasında Şili'de yaşanan da, günümüzde Venezuela'da olup biten de bu yöntemin uygulanmasından başka bir şey değilmiş!

Peki ya Türkiye'de yaşananlar?

Gezi Parkı Şiddet Eylemleri, 17-25 Aralık Girişimi, Doğu ve Güneydoğu'da terörle mücadele operasyonları son sürat devam ederken yayınlanan Türkiye savaş suçu işliyor bildirileri, Batı basınında Türkiye ve Erdoğan aleyhine devam eden karalama ve hakaret kampanyaları, doların birden ve açıklanamaz bir şekilde yükselmesi, içeriden ve dışarıdan yapılan Türkiye'ye yatırım yapmayın çağrıları, ülkenin bir diktatörlüğe dönüştüğü tezviratı ve tabii nihayetinde 15 Temmuz Darbe Girişimi.

Bunlar da Şili'de, Küba'da ve Venezuela'da yaşananlarla birebir aynı değil mi?

Yok değil çünkü ezber farklı bir şey söylüyor. Sosyalist ezbere göre Şili, Küba, Venezuela sosyalist yani anti-emperyalist, yani cici. Türkiye'de AK Parti ise dinci, sağcı, faşist, gerici yani kaka.

Şili'de, Küba'da Venezuela'da emperyalist girişimin karşısında dur;

Türkiye'de emperyalist girişimin aracı ol. Bildiri imzala, boykot düzenleyip ekonomiyi çökertme hayali kur, ülkeni emperyalistlere şikayet et, sokak gösterileri yap, yalan yanlış haberler üretip batı basınına servis et...

Ne güzel Türkü değil mi?

Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar.

[Takvim, 09 Ağustos 2017 ].