SETA > Yorum |
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve BDP

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve BDP

BDP cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağı tavırla, sadece seçimlerde bir aktör olmayacak, dört yıl önceki ayıbını da kısmen telafi etme şansı yakalayabilir.

Meşruiyetini hangi acı tecrübelerden alırsa alsın, neticede, Kürt siyasi hareketi etnik, coğrafi ve sert ideolojik sınırları olan bir hareket. Tam da bundan dolayı, hala Kürtlerin bile birinci tercih ettiği siyasi hareket olamıyor. Bu durumun değişmesi için konforlu siyasi alanlarının dışına çıkmaları gerekiyor. Bu elbette oldukça riskli ama anlamlı bir siyasi aktör olmak için tek çıkış yolu. Lakin BDP’nin dilemması tam da burada başlamaktadır.

Öcalan’ın bir elit değişimi önermeden ya da elit değişiminin önünü açmadan, son yıllarda ortaya koyduğu açılımlardan anlaşılan, bu durumun bir ‘normalleşme sancısı’ olarak açık bir şekilde hissedildiğidir. Lakin ‘İslam, demokratikleşme, Türkiye’nin tamamını kucaklama, Ortadoğu perspektifine sahip olma’ vb. başlıklar altında yapılan tartışmaların sahici bir hale gelmesi araçsallaşmamasıyla mümkündür. BDP ne zaman kati bir normalleşme azmi ortaya koyarsa, risk almamış olur? Böylesi bir sorunun, yanlış bir sual olduğu idrak edilmediği sürece bir tek cevap verilmeye devam edilecektir: Hiçbir zaman! Öcalan, şimdilik, mezkur soruya, mütevazı ‘hemen normalleşme’ cevabı veriyor. Lakin bu cevap oldukça eksik. Tamamlanması ise BDP ve PKK’nın elinde. Kriz de burada çıkıyor zaten. Normalleşme sürecinin hitama ermesi için hem siyasi elitleri değişmeli hem de silahlara tartışmaya yer bırakmayacak şekilde veda edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bugünlerde açılım şeklinde okunabilecek ve kısmen olumlu duran adımların tamamı araçsal taktik hamleler olmanın ötesine geçemeyecektir.

***

Kürt siyasi hareketinin normalleşme sancısının test edileceği cumhurbaşkanlığı seçimleri de, BDP’nin ülkenin tamamını ilgilendiren bir meselede aktör olmasının önünü açıyor. Benzer bir imkan geçmişte BDP’nin önüne gelmiş ve çok kötü bir sınav vermişti. 2010 Anayasa referandumu sırasında, değişimden yana tavır almak yerine, yıllarca zulmü altında inlediği statükoyu tercih etmişti. BDP cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağı tavırla, sadece seçimlerde bir aktör olmayacak, dört yıl önceki ayıbını da kısmen telafi etme şansı yakalayabilir. 2010’da darbe ürünü anayasanın değişmesini, Erdoğan karşıtlığına tercih eden BDP, anti-siyaset pozisyonu olan boykotu trajik bir şekilde tercih etmişti. 2014 Ağustos’ta BDP’nin önünde benzer bir imtihan bulunuyor. BDP, 2010 tavrını sürdürmeyi tercih ederse sadece normalleşme sancılarını derinleştirmekle kalmayacak, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bir başka momentte yine anti-siyaseti tercih etmiş olacak.

Benzer bir krizi, 2010 Irak seçimlerinde, IKBY de yaşamıştı. Irak’ın tamamına hitap eden Irakiye’nin bir parçası olmak yerine kendi başına hareket etmişti. Seçimleri Irakiye kazanmasına rağmen, diğer partilerin koalisyonu ile kurulan Maliki hükümeti ile en yoğun krizleri Kürtler yaşadılar. Genel Irak siyasetinde ‘siyasal abra’ rolüne soyunan Kürtler, siyasi terazide ancak dengeye ihtiyaç duyulan durumlarda anlamlı olmayı baştan kabul etmiş oldular. Oysa Irak siyasetinde anlamlı bir aktör olmak en baştan siyasal pasifizme denk gelen dengeleyici rolünden çıkmayı icbar etmekteydi. Sonuçta dengesizlikler üzerine kurulu Irak siyasetinde, 1990’lardan kalma ‘36. Paralel dünyasına’ sıkışıp kalmanın Kürtlere bir hayrı olmadığını en açık bir şekilde bugünlerde görüyoruz.

Benzer bir ‘36. Paralel tuzağı’ BDP için de geçerli. BDP’nin ‘Türkiyelileşme’ olarak kodladığı açılımı yapması için cumhurbaşkanlığı seçimleri önemli bir fırsat sunuyor. Seçimlerde yapacakları açık tercihi siyasete tercüme etmekte başarılı olurlarsa, sadece meşruiyet zeminini genişletmekle kalmayacaklar. Aynı zamanda bir an evvel yüzleşmeleri gereken normalleşme sancılarını dindirmek için gerekli olan adımları atma cesareti yakalayabilirler. Aksi istikamet ise yeni hiçbir şey üretmeyeceği gibi Kürtlerin tabii tercihleriyle de karşı karşıya gelmelerine yol açabilir. Bunun için çözüm sürecine Kürtlerden gelen yoğun desteğe bakmak tek başına yol gösterici olabilir.

[Star, 24 Mayıs 2014]