Türkler ve Kürtler arasındaki sosyal ilişkilerin nasıl olduğu ve hangi zeminlere oturduğu, toplumsal bütünleşmede gelinen nokta, şiddet ve terör olaylarının bu iki grup arasında bir güvensizlik ve ayrışma yaratıp yaratmadığı gibi konuları kapsayan araştırma, bir arada yaşama istek ve iradesinin ideolojik, etnik ve siyasi aidiyetleri aştığını gösteriyor. Araştırma, yıllardır yaşanan siyasi polemik ve krizlere, ülkeyi sarsan terör ve şiddet olaylarına rağmen Türkler ve Kürtler arasında bir husumet, düşmanlık ve güvensizlik oluşmadığına, Türklük ve Kürtlük üzerinden Türkiye'nin toplumsal yapı ve dokusunda bir çatlama meydana gelmediğine işaret ediyor.
Son yirmi beş yılda yaşanan şiddet, terör, kışkırtma ve iki kesimi birbirinden soğutma çabaları sosyolojik sonuçlar doğurmamış, yani Türk ve Kürt halkı birbirinden koparılamamıştır. Türkiye bunu neye borçludur? Bunun cevabı Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap ve Boşnakları bir arada tutan unsurların yani toplumun ortak paydalarının ne olduğu sorusuna verilecek cevapta gizlidir. Araştırma, vatandaşlık, (% 86,2) ortak inanç, tarih, coğrafya, kardeşlik duygusu ve kültürel değerlere (% 84,1) Türkiye'de bütün toplumsal kesimlerin önem atfettiğini göstermektedir. Bu bulgular ortak bir gelecek idealinin de paylaşıldığına işaret etmektedir.
SETA-Pollmark araştırması, yaşanan bunca acı ve gerginliğe rağmen, toplumsal düzeyde bir düşmanlık algısının oluşmadığını, Türklerin ve Kürtlerin birbirlerine sırt çevirmediklerini, birbirleriyle ilgili hâlâ olumlu kanaatler taşıdıklarını göstermektedir. Araştırmaya katılan Türklerin % 57,1'inin Kürtlere ilişkin olumlu, % 24,6'sının olumsuz kanaat taşıdıkları, % 18,3'lük gibi bir kitlenin bu konuda fikir belirtmedikleri görülmektedir. Bu veriler, toplumun son 25 yıldır yaşadığı travmalar, sarsıntılar ve göğüs germek zorunda kaldığı kayıplar düşünüldüğünde, yani siyasi ve sosyolojik bağlam göz önüne alınarak değerlendirildiğinde iyimser bir tablo olarak görülmelidir. Nitekim araştırmada yer alan Kürtlerle evlenme, arkadaş, komşu ve iş ortağı olma gibi günlük hayatta birlikteliği gerektiren sorulara verilen olumlu cevapların çok daha yüksek oranda olduğu görülmektedir. Bu da aslında her iki topluluk arasında ayrışması mümkün olmayan sosyolojik bağlar olduğunu göstermektedir. Türkler arasında olumlu kanaatlerin biraz düşük oranda çıkması, PKK ve terör olaylarının toplumsal ve psikolojik etkilerinden kaynaklandığı, cevaplarda kısmen duygusal tepkinin etkili olduğu söylenebilir. Araştırmaya katılan Kürtlerin % 86,4'ü Türkler hakkında olumlu kanaate sahiptir. Türkler gibi Kürtler de, yaşanan trajik olaylara karşın, bin yıldır beraber aynı toprakları paylaştıkları topluluğa karşı olumsuz duygular beslememektedirler.
Türkler ve Kürtler iç içe yaşıyor
Türkler ve Kürtler arasında akrabalık ilişkileri ve kan bağının olduğu, bilinen bir gerçektir. İki toplum arasında evlilikler ve kız-alıp vermeler yoluyla aile bağları kurma pratiğinin uzun bir geçmişi vardır. Göç ve kentleşmenin yol açtığı demografik hareketlilik ve heterojenleşme ile Türkler ve Kürtler arasında evlilik yoluyla akrabalık ilişkileri kurulma oranı daha da artmıştır. Türklerin ve Kürtlerin demografik dağılımına bakıldığında, büyük kentler başta olmak üzere karışık ve iç içe yaşadıkları görülmektedir. İstanbul'un, yaklaşık 1,5 milyonluk en kalabalık Kürt nüfusunu barındıran kent olduğu göz önüne alındığında, Türkler ve Kürtlerin paylaştıkları ortak mekânların, kurdukları sosyal ve ailevi ilişkilerin ne kadar kapsamlı olabileceği apaçık görülecektir. Araştırma verileri bu gözlemleri doğrular niteliktedir. Araştırmaya katılan Türklerin % 33,8'i, yakın akrabaları arasında bir Kürt olduğunu belirtmekte, % 66,2'si ise yakın akrabaları arasında bir Kürt olmadığını ifade etmektedir. Bu da Türklerin üçte birinin en azından bir Kürt'le akraba olduğunu, aile bağı ile bir kan bağı oluştuğunu göstermektedir.
Aynı şekilde, Kürtlerin de üçte ikisinin en azından bir Türk'le akraba olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde, araştırma sonuçları, son dönem bazı istisnai vakıalar olsa da, Türklerin göç ve kentleşme sonucu karşılaştıkları Kürtlere sosyal mesafe koymadıklarını ortaya koymaktadır. Kürtlerin % 67'si yakın akrabaları arasında bir Türk olduğunu, % 33'ü ise yakın akrabaları arasında bir Türk olmadığını ifade etmektedir. Türkler ve Kürtler arasında akrabalık oranlarının yüksek oluşu, her iki toplumun sosyolojik entegrasyonu sağladığını göstermektedir. Türkler ve Kürtler arasında yaratılmak istenen karşılıklı kaygı, tehdit ve tehlike algılarının, aile ve akrabalık söz konusu olduğunda gerçek hayata tekabül etmediği görülmektedir. Hem Türkler hem de Kürtler arasında aile ve akrabalık bağları siyasi ve ideolojik tercihlerin ötesinde bir anlam taşımaktadır. Dolayısıyla, son dönemde Kürt açılımı tartışmalarıyla gündeme gelen, kimilerinin oldukça rahat bir şekilde kullandıkları 'bölünme, parçalanma, ayrışma' türünden kaygı ve korkuları besleyen yaklaşımların sosyolojik bir zemini bulunmamaktadır. Siyasi parti tercihleri açısından bakıldığında AK Parti (% 35,8), CHP (% 33,8) ve MHP'liler (% 31) arasında anlamlı bir farkın olmadığı gözlenmektedir. Yani her üç partiden hangisini desteklerse desteklesin, ister muhafazakâr, ister sosyal demokrat ve sol, isterse milliyetçi olsun, Türklerin Kürtlerle akrabalık bağları siyasi ve ideolojik tercihleri aşmaktadır. AK Parti, CHP ve MHP arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmezken, DTP'li seçmen nezdinde oldukça yüksek oranda Türklerle akrabalık kurulduğu görülmektedir. Bu sonuç, DTP gibi Kürt meselesi konusunda en radikal pozisyona sahip bir partinin kendi tabanının sosyolojik gerçekliğine ne ölçüde vakıf olabildiği sorusunu akla getirmektedir.
Arkadaşlık ilişkileri yaygın
Türkiye'nin demografik yapısı ve toplumsal coğrafyasının homojen yapıda olmadığı bilinmektedir. Türklerle Kürtlerin bin yılı aşkın bir süredir beraber yaşadığı ifadesi, çok bilinen klişe bir deyim olsa da sosyolojik bir gerçekliği, yani birçok diğer grup gibi Türkler ve Kürtlerin ortak yaşam alanlarını paylaştığını sade bir dille göstermektedir. Ortak hayat tecrübesine modern dönemlerdeki hareketlilik, eğitim ve iş dünyasındaki karşılaşmalar da eklendiğinde, Türkler ve Kürtler arasında hem aile ve akrabalık hem de arkadaşlık ilişkilerinde bir artışın gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Sosyolojik olarak normal olan da zaten birçok ortak değeri paylaşan gruplara mensup bireyler arasında ilişkilerin kurulmasıdır.
Araştırmaya katılan Türklerin % 59,8'i yakın arkadaşları arasında bir Kürt olduğunu, % 40,6'sı ise yakın bir Kürt arkadaşının bulunmadığını belirtmiştir. Araştırmaya katılan Kürtler arasında yakın bir Türk arkadaşı olanların oranı daha yüksek görülmektedir. Kürtlerin % 83,6'sı, yakın arkadaşları arasında bir Türk'ün olduğunu belirtirken, sadece % 16,4'lük bir bölümü yakın arkadaşları arasında bir Türk'ün olmadığını belirtmiştir. Türkler ve Kürtler arasında var olan yakın arkadaşlık oranları, aralarında ne sosyolojik ne de psikolojik bariyerlerin olmadığını göstermektedir. Sadece geleneksel taşra hayatı değil, belki ondan da fazla, modern iş, eğitim ve kent hayatı, hangi kökenden gelirse gelsin, farklı bireylerle iletişim kurulmasını, yeni ittifaklar ve sosyal çevreler inşa edilmesini gerektirmektedir. Türk ve Kürt bireylerin arkadaşlık ve dostluk söz konusu olduğunda güven sorunu yaşamadıkları, siyasi ve ideolojik söylemlerden bağımsız olarak ilişkiler geliştirdikleri görülmektedir.
Kürtlerle yakın arkadaşlık kurma konusunda siyasi parti tercihlerinin anlamlı bir farklılık yaratmadığı, Türkiye ortalamasını yansıttığı görülmektedir. Parti tercihlerine göre (AK Parti % 56,8, CHP % 64,9, MHP % 58,9) Türkler arasında yakın bir Kürt arkadaşın varlığına bakıldığında bireysel ilişkilerin, etnik kimlik ve ideolojik aidiyetleri aştığı görülmektedir. Bu da Türkler arasında genel olarak arkadaşlık tercihinde etnisite ve siyasi parti tercihinin belirleyici bir etkisi olmadığına işaret etmektedir.
Araştırma sonuçları, Türkiye'nin demografik ve toplumsal yapısına ilişkin başka önemli veriler de sunmaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi, bin yılı aşkın bir süre, birlikte yaşama deneyimi ve modern dönemlerde göç ve kentleşmeyle birlikte görülen nüfus hareketliliği, Türkler ve Kürtler arasında aile, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinin kurulmasına ve bu ilişkilerin zaman içinde derinleşmesine neden olmuştur. Komşuluk sorusuna verilen cevaplar, Kürtlerin ve Türklerin ne kadar iç içe yaşadığını belgeleyen en önemli göstergelerdendir. Kürtlerin Doğu ve Güneydoğu'nun dışında yaygın bir dağılım ile Türklerle beraber yaşadıklarını da 'komşuluk' sorusunun cevabından görmemiz mümkündür. Bugün gelinen noktada, her iki Türk'ten birinin Kürt komşusu olduğu, yani ortak toplumsal ve kamusal mekânı paylaştıkları görülmektedir. Araştırmaya katılan Türklerin % 54,4'ü, yani yarıdan fazlası, komşularının arasında bir Kürt olduğunu ifade etmektedir ki, bu da Türkler ve Kürtler arasında sosyal yakınlığın derecesini göstermesi bakımından anlamlıdır. Kürtlerin % 70'i komşuları arasında bir Türk'ün olduğunu ifade etmektedir. Sonuç itibarıyla araştırma, uzun yıllardır yaşanan siyasi polemik ve krizlere, ülkeyi sarsan terör ve şiddet olaylarına rağmen, Türkler ve Kürtler arasında bir husumet, düşmanlık ve güvensizlik oluşmadığını göstermekte, Türklük ve Kürtlük üzerinden Türkiye'nin toplumsal yapı ve dokusunda bir çatlama olmadığına işaret etmektedir.
PROF. DR. TALİP KÜÇÜKCAN SETA;
DR. İBRAHİM DALMIŞ POLLMARK GENEL KOORDİNATÖRÜ