Almanya ile Rusya arasındaki Navalny krizi her geçen gün büyüyor.
Almanya’daki bazı çevreler, Rus muhalifin zehirlenmesi olayının sorumluluğunu Putin yönetimine yükleyip Berlin’in buna tepki olarak gerekli adımları atmasını isterken, Rusya meseleyi kendisine karşı bir karalama kampanyasının ürünü olarak görüyor.
Navalny’nin zehirlenmesinin Almanya-Rusya ilişkilerini de zehirlediği kesin.
Bugüne kadar Rusya ile ilişkiler konusunda oldukça temkinli olan, Moskova ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemeyen Berlin’in zehirlenen Rus muhalifi ülkesine getirirken bu ilişkileri de riske attığı açık. Almanya bu kararı, söz konusu riski bilerek alacak kadar tecrübeli bir başbakana sahip.
Bu durumda sorulması gereken soru, Navalny’yi tedavi için ülkesine getiren Almanya, bu eylemiyle birlikte Rusya ile ilişkilerinde yeni bir aşamaya mı geçti?
Bu sorunun cevabını vermek için Rusya ile “zehirli ilişkilere” sahip bir başka ülkeye bakmak aydınlatıcı olur.
İngiltere’nin Litvinenko ve Skripal olayları sırasında Rusya ile aşırı gerilen ilişkileri hâlen sorunlu bir şekilde devam ediyor.
Eski Rus ajanı Alexander Litvinenko’nun 2006 yılında İngiltere’de polonyum ile zehirlenip öldürülmesinin ardından İngiliz hükûmeti Rusya’yı suçlamış ve iki ülke arasında ciddi bir gerginlik yaşanmıştı. Bazı Rus diplomatlarının sınır dışı edilmesi ve Rus gizli servisi ile iş birliğinin sonlandırılması İngiltere’nin Moskova’ya karşı yaptırımlarından bazılarıydı. Ancak Rusya ile ekonomik ilişkileri çok fazla riske etmek istemeyen Londra daha fazla yaptırımdan kaçınmıştı.
2018 yılında Sergei Skripal ve kızı Julia’nın İngiltere’de bir tür sinir gazı olan noviçok ile zehirlenmesi olayı İngiltere ile Rusya ilişkilerinde daha büyük bir krize yol açmıştı. Litvinenko gibi, eski bir Rus ajanı olup sonrasında İngiliz istihbarat servisi MI6 için çalışan Skripal’in kızıyla birlikte zehirlenmesinden Rus yönetimini sorumlu tutan İngiliz hükûmeti hem kendisi Moskova’ya karşı yaptırım uygulamış hem de AB ve NATO müttefiklerini bu konuda harekete geçmeye çağırmıştı.
İngiltere 23 Rus diplomatı sınır dışı ederken Rusya da aynı sayıda İngiliz diplomatı sınır dışı ederek tepki vermişti. Ancak aralarında ABD’nin de olduğu birçok Batılı ülke İngiltere ile dayanışma hâlinde hareket edip Rus diplomatları sınır dışı ederek Moskova’ya karşı tavırlarını sertleştirdiler.
Buna rağmen yaşanan Navalny hadisesi Rusya ile Batılı ülkeler arasındaki ilişkilerin “zehirli” bir şekilde süreceğini gösterdi.
Litvinenko ve Skripal olaylarından farklı olarak bu defa zehirlenen kişi bir Avrupa ülkesi topraklarında değil, Rusya’da zehirlendi. Ayrıca Litvinenko ve Skripal taraf değiştirip İngiliz gizli servisi için çalışmışlardı. Navalny ise aktif bir şekilde Rusya’da siyaset yapan muhalif bir politikacı.
İngiltere için, İngiliz gizli servisine çalışan birilerinin kendi topraklarında zehirlenmesine tepki vermemek kaçınılmazdı. Ama Rusya ile yakın ekonomik ilişkilere sahip Almanya’nın Navalny meselesinde devreye girmesi bir zorunluluk değil tercihtir.
Eğer Navalny’nin Almanya’ya getirilmesi kararı acemice alınmış bir karar değilse Berlin’in Moskova’ya karşı politikasını sertleştireceğinin habercisidir. Bu olayın, yüzde 95’i tamamlanmış Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattına muhtemel etkileri daha şimdiden Almanya’da yoğun bir şekilde tartışılıyor.
Bu gelişmeyi gerekçe göstererek söz konusu boru hattını iptal edip bu konudaki Amerikan yaptırımlarından kurtulmayı düşünenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Öte yandan Almanya’nın, Putin’in en ciddi rakibi olarak gösterilen Navalny’yi destekliyor görüntüsü Moskova’da ciddi bir rahatsızlığa neden oluyor.
Almanya-Rusya ilişkilerini zorlu bir kriz bekliyor. Bu krizin nasıl seyredeceği bütün Avrupa-Rusya ilişkilerini ve hatta Almanya’nın ABD ile ilişkilerini etkileyebilir.
Bu krizden etkilenmesi muhtemel ülkelerden biri olan Türkiye’nin de Rusya’nın Almanya ve diğer Avrupa ülkeleriyle “zehirli ilişkilerini” yakından takip etmesi gerekiyor.
[Türkiye, 16 Eylül 2020].