Avustralya, ABD ve İngiltere 15 Eylül 2021'de kısa adı AUKUS olan yeni bir askeri ittifaka imza attı. Bu girişimin içeriği önümüzdeki süreçte daha ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkacak. Ancak bu süreçten bağımsız olarak AUKUS'un sadece üç ülkeyi kapsamayan, bunun ötesinde etkileri olduğu daha şimdiden ortaya çıktı. Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'ın AUKUS sürecini "arkadan hançerleme" olarak tanımlaması ve Fransa'nın ABD ile Avustralya'daki büyükelçilerini geri çağırması bu durumun işareti.
AUKUS'un İlk Mesajları
İlk olarak bu askeri ittifak, ABD'nin Asya'ya yöneleceğine yönelik iddiaları destekleyen açık bir mesaj. Bu mesajın alıcısı ise doğrudan Çin. Her ne kadar açıklamada Çin'e yönelik herhangi bir ifade geçmese de AUKUS'un Çin'in artan nüfuz alanını dengelemeye yönelik bir adım olduğunu tartışmaya gerek yok. Çin'in bu girişimi hızlı bir şekilde "aşırı sorumsuz" olarak nitelendirmesi de mesajın alındığının bir göstergesi.
İkinci olarak, İngiltere'nin 2020'de AB'den resmi olarak ayrıldıktan sonra kıta Avrupası'ndan ziyade denizaşırı bölgelere doğru yoğunlaşacağına yönelik iddialar bulunmaktaydı. Londra'nın Asya-Pasifik'te var olan iş birliği mekanizmalarını güçlendirmek veya ikili iş birlikleri üzerinden bölgede etkisini artırmak gibi alternatifleri de bulunmaktaydı. Ancak İngiltere bunun yerine doğrudan ABD ve Avustralya ile yeni bir girişime imza attı. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde Asya-Pasifikte ABD ile beraber hareket edecek bir İngiltere olacağı mesajını güçlü bir şekilde vermiş oldu.
Üçüncü olarak, ABD Asya-Pasifik yönelimi doğrultusunda bölgedeki müttefiklerine AUKUS üzerinden mesaj verdi. Ortadoğu'da düşük angajmanlı bir politikaya yönelen ABD'nin Afganistan'dan "uygulamada hızlı" çekilmesi de bölgedeki müttefiklerinin gözünde güvenilirliğinin sorgulanmasına ve prestijinin azalmasına neden olmuştu. ABD bu adımla -en azından Asya-Pasifik'te- henüz düşük angajmana geçmediğini ve bölgeye ilgisini yitirmediğini göstermiş oldu.
Bununla beraber AUKUS ABD'nin Avrupalı müttefiklerinin tamamı tarafından sevinçle karşılanmadı. Diğer bir ifadeyle ABD öncülüğündeki AUKUS'a bazı Avrupalı müttefikler tarafından kuşkuyla yaklaşıldı. Bu kuşkunun nedeni AUKUS'un Avustralya'yı merkeze almasından ziyade gerçekleştirilme yöntemi ve ilk yansımaları.
Fransa İçin Riskli Dönem
AUKUS'a Çin'den bile daha fazla tepki gösteren ülke Fransa oldu. AUKUS'un kuruluşu karşısında Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian Avustralya'ya yönelik "arkadan hançerlendik" ve "güven ilişkimiz bozuldu" ifadelerini kullandı. ABD içinse "zalimane, tek taraflı ve öngörülemez bu adımların Trump dönemini hatırlattığını" söyledi.
Normal şartlar altında aynı ittifak sistemi içinde bulunan Fransa'nın AUKUS'u desteklemesi beklenirdi. Bu sert tepkiler ise büyük ölçüde AUKUS'un kuruluşunda açıklanan ilk içerikle ilişkili. Nitekim AUKUS çerçevesinde ABD ile İngiltere'nin Avustralya donanmasında nükleer güçle çalışan denizaltı inşasına destek verecekleri açıklandı. Bu açıklama, Fransa'nın Avustralya ile 2016'da yaptığı on milyarlarca dolarlık denizaltı inşası anlaşmasının ortadan kalkacak olması anlamına gelmekteydi. Avustralya ile Fransa arasında atılan ilk imzalardan sonra üretim maliyeti sürekli arttığı ve inşa takvimi sarktığı için eleştirilen bu anlaşma AUKUS ile birlikte fiilen ortadan kalktı. Dolayısıyla AUKUS'un Fransa'ya ilk maliyeti en az 50 milyar avro oldu.
Öte yandan AUKUS girişiminin Fransa için maliyetinin bununla sınırlı kalmayacağı söylenebilir. Zira ABD'nin İngiltere ile Asya-Pasifik'te attığı AUKUS adımının bu bölgede ve dünyanın diğer bölgelerindeki Fransız siyasetini ve silah satışlarını etkilemesi olasılığı yüksek.
Fransa son dönemde başta ABD kaynaklı olanlar başta olmak üzere uluslararası siyasette gördüğü güç boşluklarını doldurmaya yönelik önemli adımlar atmaktaydı. Bu adımları atarken siyasi olarak AB'yi ve ikili olarak geliştirdiği ilişkileri; ekonomik açıdansa Fransız şirketlerini ve özellikle silah satışlarını kullanmaktaydı. Bu sayede son beş yılda önceki beş yıla göre silah satışlarını yüzde 44 oranında artırabilmişti.
Bununla beraber Fransa'nın silah satışlarında ilk iki ülke olan ABD ve Rusya'yı ikame etmesi oldukça zordu. Bu nedenle Fransa'nın güç boşluklarını doldururken oynadığı rol ikame edici olmaktan ziyade tamamlayıcı olmak şeklindeydi. Ancak göründüğü kadarıyla Paris'in tamamlayıcı rolü ve algısı da AUKUS ile beraber ciddi bir darbe yedi.
Öte yandan yeni süreçte AB ve doğrudan Fransa'nın farklı bir yönden etkilenmesi de olası. Hatırlanacak olursa son dönemde AB'nin stratejik özerliğinin artırılmasına ve müstakil bir dış ve güvenlik politikası geliştirilmesine yönelik çağrılar artmıştı. Fransa kurumsal düzeyde yapılan bu çağrılar eşliğinde daha agresif bir gündem takip etmek istemekteydi: Bir şekilde kendi gündemini AB gündemi haline getirmek ve sürece liderlik etmek. Ancak bu amaçla yaptığı girişimlerden sonuç alamamıştı.
Siyasi ve özellikle askeri açıdan dış sınırların güvenlik bariyerlerini güçlendirmenin ötesine gidemeyen AB'nin bundan sonraki süreçte ne kadar etkili bir müstakil dış ve güvenlik politikası geliştirebileceğini zaman gösterecek. Ancak Fransa'nın hırslı gündemine kendisini rehin bırakmak istemeyecek çok sayıda AB üyesi olduğu da bilinen bir gerçek.
Sonuç olarak, AUKUS her ne kadar Asya-Pasifik'te üçlü bir askeri ittifak olarak ortaya çıksa da yansımalarının Çin'in yanı sıra ilk olarak Fransa'yı doğrudan etkileyeceği görülmekte. Afrika politikasında ortaya çıkan meydan okumalar, Doğu Akdeniz'de karşılaştığı başarısızlık ve La Farge üzerinden DEAŞ'a desteğinin ifşa olması gibi gelişmeler Fransa için riskli bir dönemi başlatmıştı. AUKUS ile beraber risklerin ve kayıpların arttığı görülmekte. Fransız yetkililerin AUKUS'a Çin'den bile daha sert tepki göstermesi biraz da bununla ilişkili.
[Sabah, 18 Eylül 2021].