-
Barış Pınarı Harekatı’nın temel amacı nedir?
Barış Pınarı Harekatı iki temel amaca matuf olarak uygulamaya konulmuştur: Birinci hedef Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit teşkil eden PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütünün etkisiz hale getirilmesidir. İkinci hedef ise iç savaş dolayısıyla Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların yurtlarına güvenli bir şekilde geri dönmesinin temin edilmesi ve insanca bir yaşam sürmeleri için gerekli koşulların sağlanmasıdır. Harekatın sonucunda Türkiye önemli bir jeopolitik tehdidi bertaraf etmiş ve yaklaşık bir milyon mültecinin evlerine güvenli bir şekilde dönüşüne zemin hazırlamış olacaktır.
-
Harekatın kapsamı nedir?
Barış Pınarı Harekatı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarından sonra Türkiye’nin Suriye toprakları içinde terör örgütlerine karşı yürüttüğü üçüncü askeri harekat olmuştur. Harekat, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51. maddesinin tanıdığı “meşru müdafaa” hakkı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) terörle mücadeleye yönelik kararları çerçevesinde uygulanmaya başlamıştır. Bu harekat kapsamında PKK/KCK/PYD-YPG başta olmak üzere bu örgütlerle iş birliği ilanı yapmış olan terör örgütleri ve DEAŞ terör örgütü hedef alınmaktadır. Fırat’ın doğusunda aktif halde bulunan örgütler Türkiye için hedef konumundadır.
Askeri harekatın Tel Abyad ve Rasulayn’a yönelik olarak başlaması bu iki nokta arasındaki yaklaşık 120 kilometrelik bölgenin ilk etapta terör örgütlerinden temizlenmesi hedefini gündeme getirmiştir. M-4 kara yolu ise harekatın derinliğini belirleyen sınır olarak ön plana çıkmaktadır. Harekat kapsamındaki bölgede tek hedef terör örgütleridir. Siviller, tarihi yapılar ve turistik mekanların zarar görmemesi için hem siyasi karar alıcılar hem de icracı askeri yetkililer tarafından gerekli hassasiyet gösterilmektedir. Buna rağmen harekatın “Türk-Kürt savaşı” olarak sunulması yalnızca Türkiye’nin değil aynı zamanda bölgenin iç barış ve huzurunu hedef alan bir yaftalamadan ibarettir.
-
Harekatın arka planında ne var?
DEAŞ terör örgütünün tasfiye edilme stratejisinin –Ankara’nın farklı somut önerilerine rağmen– PKK/PYD üzerinden kurgulanması Türkiye açısından önemli güvenlik tehditleri oluşturmuştur. PKK’nın Suriye’de fiili alan kontrolüne gitmesi, petrol kaynaklarını kullanarak finans sağlaması ve ABD’nin sağladığı ağır silahlar ve lojistik destek PKK/PYD’yi Türkiye açısından ulusal güvenlik tehdidi haline getirmiştir. Bu örgütün farklı isimlendirmelerle zikredilmesi bu gerçeği değiştirmemektedir. Kaldı ki ABD Başkanı Trump ve Ulusal İstihbarat Direktörü PYD’yi açıkça PKK’nın Suriye kolu olarak zikretmiştir. DEAŞ’ın tasfiye edilmesine rağmen bu desteğin devam etmesi Türkiye açısından kabullenilemez hale gelmiştir.
Türkiye askeri harekat öncesinde ABD başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, Rusya, İran gibi aktörler nezdinde sorunun çözümü için gerekli diplomatik temasları sağlamış ve birçok somut öneri sunmuştur. Ancak bu aktörlerin DEAŞ, PKK, YPG gibi Suriye’deki terör örgütleri ve mülteci meselesine yaklaşımları Türkiye’nin endişelerini karşılamaktan uzak kalmıştır. Türkiye için ulusal güvenlik meselesi haline gelen konuların ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından hafife alınması Türkiye’yi tek başına inisiyatif alma noktasına getirmiştir. Türkiye’nin kararlı bir şekilde sürdürdüğü hazırlıklar ve zorlayıcı diplomasi ABD’nin askeri unsurlarını sınırdan çekmesiyle sonuçlanmıştır. Barış Pınarı Harekatı bu arka plan çerçevesinde gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra 9 Ekim 2019 saat 16.00 itibarıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlamıştır.
-
Operasyonel süreç nasıl işleyecek?
Harekatın planlayıcısı ve baş icracısı Türk Silahlı Kuvvetleridir. Ayrıca Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında olduğu gibi Türkiye’ye müzahir ÖSO unsurlarının da harekata katılması beklenmektedir. Hazırlık safhasında tespit edilen noktaların havadan bombalanmasıyla başlayan operasyonel süreç obüs atışlarıyla devam etmiştir. Bu sürecin hızlıca yürütülmesi sonucunda kara birlikleri aynı gün içinde alana girmiş ve terör tehditlerine yönelik “süpürme” harekatını başlatmıştır.
-
Dış dünyadan tepkiler nelerdir, nasıl anlamlandırılabilir?
Harekatın başlaması ve yürütülmesi sürecinde Türkiye’nin temel muhatabı ABD olmuştur. ABD’li yetkililerden gelen çelişkili açıklamalar Türkiye ve uluslararası kamuoyunu meşgul etmektedir. Türkiye açısından önem teşkil eden nokta ise ABD ile bir mutabakata varılmış olması ve ABD’nin harekat kapsamındaki bölgelerden askeri unsurlarını geri çekmiş olmasıdır.
Bununla birlikte Türkiye ayrıca BMGK üye ülkeleri, NATO ve BM genel sekreterlerinin yanı sıra İran’a da gerekli diplomatik bildirimlerde bulunmuştur. İspanya açık destek vermiş, NATO ise Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dikkate aldığını açıklamıştır. Rusya’dan da Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde destek açıklaması gelmiştir. Türkiye ulusal güvenlik boyutuna ulaşmış olan terör örgütlerinin varlığı ve mülteci meselesinin çözümü için başlattığı harekata karşı müttefiklerinden de retorik düzeyde tepki göstermelerini değil destek beklemektedir. NATO’nun kurumsal desteği ve bu ülkelerin birçoğuyla NATO şemsiyesi altında sahip olduğu ittifak ilişkisi de Türkiye’ye destek sağlanmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte harekat başladığı andan itibaren kullanılan tehdit içerikli açıklamaların caydırıcı bir özelliği yoktur ve Türkiye’nin harekat sürecini etkilemeyecektir.