Netanyahu Gazze konusundaki Beyaz Saray’ın telkinlerini dinlememekle birlikte Amerikan yardımına teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Amerika’nın koruması olmaksızın uluslararası baskılara dayanamayacağının farkında olan Netanyahu, koalisyon ortaklarına Washington’la ilişkiyi götürebilecek tek aktörün kendisi olduğu mesajını vermeye çalışıyor. Biden yönetimi ise İsrail’in politikalarında sınırlı değişiklikler talep etmesine karşın kayıtsız destek politikasına devam etmekte ısrar ediyor. Bunu en son BM oylamasında görüldüğü üzere yalnız kalmak pahasına yapması da Amerika’nın ‘kurallara dayalı uluslararası sistem’ ilkesinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Washington bir yandan da İsrail’in ‘orantılı cevap’ kavramını anlamsızlaştıran saldırılarına ve fosfor bombası kullanarak savaş suçu işlemesine rağmen silah vermeye devam ediyor. Kısacası Netanyahu’nun Biden’a teşekkür etmesi için çok sebep var ve bu dinamiklerin kısa sürede değişmesini beklememizi gerektirecek bir işaret yok.
Başkan Biden’ın bir seçim kampanyası toplantısında Netanyahu’yu eleştirmesi, 7 Ekim saldırıları sonrasında verdiği tam destek politikasında değişiklik olabileceği şeklinde yorumlandı. Amerikan medyası Biden’ın Netanyahu hükümetinin İsrail’in en sağ hükümeti olduğunu ve iki devletli çözüm gibi herhangi bir çözüm istemediğini söyledi. Biden, Gazze operasyonlarındaki ‘sivil ayrımı gözetmeyen bombardımanların’ İsrail’e uluslararası desteği azalttığını ifade etti. Bu sözler bütün dünyanın bildiği gerçeklerin Biden tarafından nihayet kabullenilmesi anlamına geliyor ancak bunun Amerikan politikasının değişikliğine yol açacağını beklemek fazla iyimserlik olur. Başkan’ın aynı toplantıda ‘İsrail’in güvenliğine halel getirecek hiçbir adım atmayacağını’ vurgulaması, meseleyi İsrail’in kendini savunması bağlamında görmeye devam ettiğini gösteriyor.
GAZZE’Yİ KİM YÖNETECEK?
Beyaz Saray’ın savaş sonunda Gazze’yi Filistin Yönetimi’ne devretmesi için İsrail’i ikna etmeye çalıştığı basına yansımıştı. Netanyahu buna karşı olduğunu, ‘Gazze Hamasistan veya Fetihistan olmayacak’ şeklinde ifade etti. Beyaz Saray, Netanyahu’ya sivil ölümlere daha fazla dikkat etmesi telkinleri yaptığını basına sızdırarak üzerindeki siyasi baskıyı azaltmak istiyor. Gazze operasyonlarının gündemden düşmesini isteyen Biden yönetimi, Gazze’yi kim yönetecek tartışmasını öne çıkarmayı tercih ediyor. Netanyahu’nun kendi siyasi geleceği açısından Hamas’la savaş adına Gazze’yi işgal altında tutmak istediği açık. Biden ise Gazze’nin Filistin Yönetimi tarafından yönetilmesini önererek Hamas’ın bertaraf edildiği mesajını vermek istiyor. Ancak ne Hamas’ın ortadan kaldırılması ne de Filistin Yönetimi’nin Gazze’yi yönetmesinin gerçekçi ve kalıcı bir çözüm olmadığı biliniyor.
BM’DE DESTEĞE VE SİLAH SATIŞINA DEVAM
Netanyahu Gazze konusundaki Beyaz Saray’ın telkinlerini dinlememekle birlikte Amerikan yardımına teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Amerika’nın koruması olmaksızın uluslararası baskılara dayanamayacağının farkında olan Netanyahu, koalisyon ortaklarına Washington’la ilişkiyi götürebilecek tek aktörün kendisi olduğu mesajını vermeye çalışıyor. Biden yönetimi ise İsrail’in politikalarında sınırlı değişiklikler talep etmesine karşın kayıtsız destek politikasına devam etmekte ısrar ediyor. Bunu en son BM oylamasında görüldüğü üzere yalnız kalmak pahasına yapması da Amerika’nın ‘kurallara dayalı uluslararası sistem’ ilkesinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Washington bir yandan da İsrail’in ‘orantılı cevap’ kavramını anlamsızlaştıran saldırılarına ve fosfor bombası kullanarak savaş suçu işlemesine rağmen silah vermeye devam ediyor. Kısacası Netanyahu’nun Biden’a teşekkür etmesi için çok sebep var ve bu dinamiklerin kısa sürede değişmesini beklememizi gerektirecek bir işaret yok.
‘BEN BİR SİYONİSTİM’
Biden bir yandan Afganistan’dan çıkmakta ısrarcı olup Çin’e odaklanmak isterken bir yandan da Rus işgali karşısında Ukrayna’ya destek konusunda Batı’yı bir araya getirmişti. Bu adımlar hem Amerika’nın ulusal çıkarlarıyla hem de Biden’ın demokrasi ve uluslararası kurallara dayalı sistem söylemleriyle büyük ölçüde örtüşüyordu. Hamas’ın 7 Ekim saldırıları sonrasında da Biden’ın İsrail’e destek vermesi Amerikan siyasetini bilenlere için şaşırtıcı olmadı. Ancak Biden’ın büyük sivil kayıplara rağmen İsrail’in Gazze’yi yerle bir etme kampanyasına doğrudan destek vermesi nispeten şaşırtıcıydı. Ukrayna’da savunduğu bütün değerlere meydan okuyan İsrail operasyonlarına silah vererek yardımcı olan Biden’ın ABD’yi uluslararası sistemde yalnızlaştırmasının Amerikan çıkarına da hizmet ettiğini söylemek mümkün değil.
Biden Netanyahu liderliğinde kurulan bugüne kadarki en sağcı İsrail hükümetinin uluslararası hukuku hiçe saymasını görmezden gelmeyi tercih etti. Birkaç ay öncesine kadar Washington’a davet etmemekte ısrar ettiği Netanyahu’ya sıkı biçimde sarılan Biden’ın kendi partisi içindeki rahatsızlığı göz ardı etmesini rasyonel siyasi hesaplarla açıklamak zor. Biden, İsrail taraftarı lobi gruplarının antisemitizme odaklanmasını benimsemeyi, Netanyahu’nun argümanlarını tekrarlamayı, uluslararası arenada ABD’nin izole olmasını ve Demokrat genç, siyahi ve ilerici grupların tepkilerini hiçe saymayı yeğledi. Amerika’nın ve kendi siyasi çıkarını arka plana atan bu örnekleri stratejik körlük ve ideolojik saplantılar dışında izah etmek pek mümkün değil.
Biden, bu hafta içerişinde Hanuka kutlamalarına katıldığı bir törende antisemitizmi eleştirdikten sonra, 35 yıl önce ’Siyonist olmak için Yahudi olmak gerekmiyor. Ve ben de bir Siyonistim’ dediği için siyaseten üstüne geldiklerini anlattı. Biden daha önce de ‘İsrail olmasaydı kurmamız gerekirdi’ gibi ifadeler kullanmış ve Yahudilerin güvenliğini İsrail’in varlığıyla ilişkilendirmişti. Biden’ın ikinci kez başkan seçilmesini ve Amerikan ulusal çıkarlarını riske atarak izlediği İsrail politikasında ısrar etmesinin siyaseten şaşırtıcı olduğu söylenebilir. Biden’ın ısrarının tek izahı, meseleye birçok Yahudi’nin de kabullenmeyeceği varsayımlar üzerinden irrasyonel ve ideolojik bir şekilde bakması olabilir.
[Yeni Şafak, 15 Aralık 2023]