2022 adeta belirsizliklerin ve yanılgıların yılı olarak geride kaldı. Ukrayna'daki savaş da buna dahil. Ukrayna'daki savaşı takiben gıda ve enerji krizi büyüdü. Enflasyonist süreç ile mücadele sürerken, parasal sıkılaşma adımları ve yaptırımlar 2023'te yeni bir resesyon endişesi yaratıyor.
Batı'daki daraltıcı politikalar, faizleri artırarak ekonomileri soğutma ve enflasyonu kontrol altına alma çabaları da büyük oranda başarısız oldu. Ancak, dünyadaki belirsizlik ve olumsuzluklar, Türkiye'nin hızını kesemedi. Türkiye büyümeye, üretmeye, istihdam yaratmaya, yatırıma ve ihracata devam ediyor. Yeni markalar oluşturarak, katma değerini artırıyor; söz sahibi ülke konumunu güçlendirerek krizi fırsata dönüştürüyor. 2022'de Rusya-Ukrayna arasındaki barış görüşmelerine aracı olan Türkiye, Karadeniz'de açılan tahıl koridoru ile de artan gıda fiyatları ve olumsuz küresel enflasyonist süreç ile mücadeleye ciddi destek sundu. Bu koridordan 2022'de 16 milyon tondan fazla tahıl taşındı.
Büyüme, enflasyon ikilemi
2022, Türkiye Ekonomi Modeli'nin de uygulamaya geçtiği bir yıl oldu. Politika yapıcılar, son bir yılda, büyüme ve enflasyon arasında, büyümeden yana tercihte bulundular. Enflasyondaki yükseliş trendine rağmen, büyüme ve istihdam artışından ödün verilmedi. Büyümenin yüksek tutulması için, genişleyici mali ve parasal adımlar, faiz indirimleri ve kredi yoluyla yatırım, üretim, istihdam ve talep yoluyla ekonomi canlı tutulmaya devam edildi.
Enflasyonla mücadelede arz yönlü faktörler öne çıkarıldı,
Cari fazla önceliklendirildi,
Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat desteklendi,
Selektif kredi politikası öne çıktı.
Bu doğrultuda da tüketime yönelik (ki borçları, ithalat ve fiyatları şişirir) krediler yerine, üretime, istihdam ve yatırıma yönelik krediler önceliklendirildi. Ukrayna Savaşı gibi yeni belirsizlikler de Türkiye'nin büyüme ve üretim odaklı modelinin haklılığını kanıtladı. Para ve maliye politikaları da bu doğrultuda ve birbiri ile uyumlu, etkin olarak kullanıldı. Parasal genişleme ile faizler indirilip, kredi kanalları açılırken; mali genişleme adımları ile vergi indirimleri ve sübvansiyonlar, sosyal destek adımları genişletildi. Yüksek enflasyon oranları da dayanıklı tüketim mallarının, konut ve otomotiv gibi yatırım aracı olarak görülen unsurların talebini yüksek tutarken; iç talep canlı kaldı. Dış talep ve ihracat ise Türkiye'nin yüksek büyümesinin ana motoru konumunda. İhracat rekorlar kırmaya devam ediyor.
Üretim ekonomisi oluşturma
Türkiye'de bugün güçlü bir üretim ekonomisinin altyapısı sağlamlaştırılmaktadır. Ekonomiye destek adımları devam ederken; kredi kapasiteleri genişletilmekte ve üretimin, finansmanın maliyetleri aşağı çekilmektedir. Üretim ekonomisine odaklanmak, küresel arz yönlü şokların ulusal ekonomiye etkilerinin minimize edilmesi noktasında da özel önem arz-eder. Türkiye ekonomisi, dokuz çeyrektir kesintisiz büyüyor. Ekonomi, 2022'nin ilk 3 çeyreğinde yüzde 6,2 büyüdü. 2022'nin genelinde de yüzde 5'in üzerinde büyüme öngörülmektedir. 2021'de yüzde 11,4 ve 2020'de de yüzde 1,9 büyümüştü. Makine-Teçhizat yatırımları ise 12 çeyrektir büyüyor. Sanayide, yüzde 2,5'i bulan yıllık büyüme oranı ve ihracatta yüzde 95'leri bulan imalat sanayi payı umut aşılıyor.
TOGG örneğinde olduğu gibi, proje bazlı destekler ile ithalata bağımlılık ve dış mal-hizmetlere talep düşürülürken, ihracatın da potansiyeli ve katma değeri sürekli artırılmaktadır. Türkiye, kendi denizaltılarını yapmaya başlarken, Bayraktar Kızılelma ilk uçuşunu gerçekleştirdi ve TUSAŞ'ın ANKA-3'ü de yolda. TOGG ve savunma sanayii gibi katma değeri yüksek üretime teşvik ve destekler de artıyor.
Enflasyonla mücadele
Enflasyonla mücadelede de arz yönlü politikalar öne çıkarılmakta; arz açığı kapatılarak, enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır. Üretim, yatırım ve yeni istihdam alanları yaratılması; arz-talep dengesizliği ile mücadele yoluyla enflasyonla mücadele noktasında da ciddi katkılar sağlar. Bu açıdan da enflasyonla mücadele, talebi baskılayan, yatırım ve istihdamı azaltan yüksek faiz ve parasal sıkılaşma politikalarıyla değil; üretim, yatırım ve uzun vadeli bir bakış açısı ile ele alınmaktadır. Yatırım, üretim ve ihracat yoluyla ve kapasiteler geliştirilerek enflasyonla mücadele uzun soluklu hale getirilmektedir. Enerji ve diğer emtia kalemlerindeki artışların sübvansiyonlarla, vatandaşa yansıtılmaması da enflasyonun kontrol altında tutulmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak, bu çabalara rağmen, Türkiye'de 2022 yılı sonu enflasyonu yüzde 64,3 olarak gerçekleşti.
2022'de, hayat pahalılığı ve enflasyonist baskıyı hafifletmek için; temel gıda maddelerinde KDV yüzde 8'den yüzde 1'e indirildi. Kira artışlarına yüzde 25 sınırı, sosyal konut adımı ile konut fiyatlarındaki önlenemeyen yükseliş bir nebze yatıştırıldı. Elbette, bu politikaların devamına yönelik verilecek mesajlar da önem arz-ediyor.
Doğalgaz ve elektrikte sübvansiyonlar yüzde 81 ve yüzde 61 arasında iken, ekstradan ihtiyaç sahibi hanelerin faturalarının yüzde 75 ile yüzde 50'si de destekleniyor. 2022'nin sonuna doğru da hanelerdeki doğalgazda yüzde 13, sanayinin kullandığı elektrikte yüzde 16 indirim uygulandı.
Gelir dağılımı adaleti
Çalışanların ve emekçilerin yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı karşısında ezilmemesi için asgari ücret zammı 2022'de iki kez uygulandı. Memur ve emeklilere resmi enflasyonun üzerinde maaş iyileştirmeleri uygulandı.
Asgari ücrete 2022'nin sonunda yüzde 55'lik yeni bir zam yapılarak, yaşam koşullarının iyileştirilmesine devam edildi. Memur ve emeklilere yapılan 2023'ün başındaki zam ise yüzde 30 oldu.
Türkiye'de, toplanan gelirlerin içindeki dolaylı vergilerin payı 2002'de yüzde 46,9 iken 2021'de bu oran yüzde 42,1'e gerilemiş durumda. Ancak, firmalar için hala yüzde 22,8 ile en düşük vergi yüküne sahip ülkelerden biriyiz. AB ortalaması yüzde 41 ve OECD ortalaması yüzde 34. Dolaylı vergiler azaltılırken, doğrudan vergilendirmeye daha fazla odaklanılmalıdır.
Tüm ücretlerin, asgari ücrete kadar olan kısmı gelir ve damga vergisinden muaf tutulmaya başlandı. 3600 ek gösterge düzenlemesine ek olarak; gelir vergisinde ilk dilimin limiti de 32bin TL'den 70bin TL'ye çıkarıldı. Tüm bu adımlar da gelir dağılımını düzeltmeye katkılar sunmaktadır. Makro-finansal istikrar önemlidir. Bunun bir parçası olarak KKM, Aralık 2021'de başlatıldı ve küresel, bölgesel ve ulusal sıkıntılı bir süreçte TL'nin değerinin korunması ve kur istikrarı noktasında önemli kazançlar sağladı. Bunların yanı-sıra, 2022'de yurtiçine 10,3 milyar dolar DYY çekildi. Tasarrufların teşviki için BES'teki devlet desteği yüzde 25'ten yüzde 30'a çıkarıldı. Finansal istikrara ve ekonomiye güvenin bir işareti olarak da 2022'de (tüm dünyada borsalar satıcılı iken) BIST100 endeksi yüzde 197 değer kazandı. Örneğin, 2022 yılı içinde ABD'deki S&P 500 endeksi yüzde 20 değer kaybetti. Türkiye'nin brüt dış borçlarının GSYH'ya oranı 2020'nin salgın döneminde yüzde 60,3 iken; bu oran 2022'nin üçüncü çeyreğinde yüzde 52,6'ya indi. AB tanımlı genel yönetim borç stoku GSYH oranı ise 2002'deki yüzde 71,5 seviyesinden 2022'de yüzde 34,8'e indirildi. AB ortalaması ise 2022'de yüzde 86 (2002'de yüzde 65,5).
Cari denge
Cari açık, dış ticaret açığı ve turizm gibi hizmet ticareti dengesinden oluşur. 12 aylık cari açık 40 milyar doların üzerinde. Enerji ve altın hariç cari denge ise 6,2 milyar dolar fazla verdi. Hizmet ihracatının ise 85 milyar doları bulması ve cari açığın finansmanına destek sunması beklenmektedir. Sağlık, eğitim, yazılım, film ve lojistik gibi birçok hizmet sektöründe Türkiye, konumunu güçlendiriyor. World Tourism Barometer'a göre Türkiye'de turizm gelirlerinde 2019'a göre yüzde 36 artış söz konusu. Turizmde, 2022'de tahmini 51,5 milyon turist ve 46 milyar dolar gelir elde edildi. İhracat, Türkiye'nin son bir yıldaki yüksek büyümesinin kritik dinamiklerinden biridir. İhracatta rekabetçilik ve katma değer artıyor. Makro-finansal istikrar da sağlanabilse, Türkiye hızla büyümeye hazır.
2022 için 250 milyar dolar ihracat hedefi (254,2 milyar dolar ile) aşıldı görünmektedir. Son bir yılda ihracat yüzde 12,9 artarken, 2002'den 2022 sonuna kadar geçen sürede ise ihracat 7'ye katlanmış oldu (2002'de 36 milyar dolar). Küresel ihracattan alınan pay da yüzde 1'in üzerine çıkarıldı. İhracatın birim değeri 2002 yılında 0.89 USD/kg iken 2022'de 1.5 USD/kg düzeyine ulaştı. Mal ve hizmet ihracatında toplam miktar 350 milyar doları buluyor. Örneğin, Türkiye, ABD'den sonra ikinci en büyük dizi ihracatçısı ülke olarak 1,5 milyar dolarlık ihracatı hedefliyor. 800 milyonluk pazarın da 1,5 milyara çıkarılması hedeflenmektedir. Savunma sanayi ihracatı ise ilk kez 4 milyar doları aştı. Tarım ürünleri ihracatı 27 milyar doları buldu. Afrika ile ikili ticaretin hacmi, 2022'de 40 milyar doları aştı. Dış ticaret açığının fazla olduğu 18 farklı ülkeye yönelik olarak planlanan Uzak Ülkeler Stratejisi de 2022'de hayata geçirildi.
Riskler ve beklentiler
İhracat rekorlar kırarken; ithalat da artıyor. Enerji burada temel risk faktörü. Kur kaynaklı ithalat fatura artışı da diğer bir faktör. Dış ticaret açığı, 2022'de 110 milyar doları buldu. Yeni yılda, ithalat, cari açık ve enerji açığının azaltılmasına daha fazla odaklanmak gerekiyor. Makro-finansal istikrar, cari açığın da dengeye oturmasına destek olur. Nitekim artan kur, yükselen ithalat maliyeti ve enerji faturaları, cari açığı ve dış ticaret dengesinin resmini olumsuz etkilemektedir. Türkiye'nin enerji atağı ise bu noktada önemli bir rahatlama sağlayacaktır. Nükleer güç santralleri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar da devam ediyor. Elektrikte kurulu kapasite 100bin MW seviyesini aştı. Akkuyu'da 4. ünitenin temeli atıldı ve ilk ünitenin de 2023'te aktif olması bekleniyor. 2022'de güneşten 2 milyar KWH, rüzgârdan 4 milyar KWH elektrik üretimi de yeni birer rekor.
1 triyon dolarlık 710 milyar metreküp doğalgaz enerji rezervi Türkiye'nin enerji merkezi olma hedefi için güçlü bir adım olacaktır. Silivri'deki yeni doğalgaz depolama tesisi 4,6 milyar metreküp ile Avrupa'nın alanındaki en büyük depolama tesisi.
Tüm bu atılımlar ve tecrübeler göz-önüne alınınca da enflasyonun yılı 2022'den çıkarılacak dersler ile Türkiye Yüzyılı'na hızlı bir giriş yapmak için temeller sağlam.
[Star, 14 Ocak 2023].