SETA > Yorum |
Netanyahu Washington'a Neden Gitti Ne Elde Etti

Netanyahu Washington'a Neden Gitti, Ne Elde Etti?

İran anlaşması sonrasında ABD'nin bölgede daha farklı bir jeopolitik denklem arayışı içine girmesi durumunda İsrail'le olan mevcut anlaşmazlık stratejik bir boyut kazanabilir.

ABD-İsrail ilişkilerinde son iki aydır süren Netanyahu’nun Kongre’de konuşma krizi nihayetinde sona erdi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ABD yönetiminin tüm aksi yöndeki görüşlerine rağmen ve oldukça zorlu bir seçim kampanyasının ortasında Washington’a geldi ve ABD Kongresi’nin iki alt kanadının ortak oturumunda üçüncü kez konuşma yaptı. Netanyahu Washington ziyareti sırasında Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan kimse ile resmi görüşme yapamadı. Konuşmasında ağırlıklı olarak İran ile ABD arasında sürdürülen İran’ın nükleer programı konusundaki müzakerelere değinen Netanyahu anlaşmanın mevcut haliyle neden kötü bir anlaşma olduğunu anlatmaya çalıştı ve kendi ifadesiyle kötü bir anlaşmanın hiç anlaşma olmamasından daha kötü olduğu argümanını Washington’da iki gün boyunca sıklıkla dillendirdi. Konuşmasının içeriği hem ABD yönetimi hem de Kongre’nin Demokrat kanadı tarafından pek de olumlu karşılanmadı. Netanyahu’nun konuşması sonrasında Temsilciler Meclisi’ndeki Demokratların lideri Nancy Pelosi Netanyahu’yu Amerikan kamuoyunun zekasıyla dalga geçmekle suçlarken, Başkan Obama da Netanyahu’nun konuşmasında yeni bir şey ortaya koymadığını ve yaptığı eleştirilere rağmen Netanyahu’nun konuyla ilgili alternatif bir çözüm önerisi sunamadığını ifade etti.

Peki Netanyahu her zaman ki argümanları ile dolu bir konuşma yapmış ise bu ziyaret neden bu kadar gürültü yarattı?

Öncelikle gezinin organize ediliş biçimi ABD açısından diplomatik teamülleri hiçe sayması bakımından oldukça sorunlu bir durum oluşturdu. Netanyahu Washington’a Temsilciler Meclisi sözcüsü John Boehner tarafından davet edilmiş ve ziyaret İsrail’in Washington Büyükelçisi ile Temsilciler Meclisi sözcüsü tarafından organize edilmişti. Ziyaretten önce ne Beyaz Saray ne de Dışişleri Bakanlığı’ndan fikir ve görüş alınmıştı. Dahası bu protokol sorununun henüz gezinin ilan edilmesinden hemen sonra ortaya çıkmasına rağmen bu durumu iyileştirici bir adım da atılmadı. Bu sebeple Netanyahu ABD ziyareti sırasında ne Beyaz Saray ne de yönetimdeki başka bir isimle görüşmedi. Bunun yanında Beyaz Saray tarafından en yüksek tonla bu tip bir ziyaretten duyulan rahatsızlık da bildirildi. Başkan Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice Netanyahu’nun ziyaretinden hemen önce bu tip bir girişimin ikili ilişkilere yıkıcı etki yaratacağı konusunda uyarılarda bulundu.

Netanyahu’nun konuşmasının ABD açısından ikinci sorunlu tarafı da Netanyahu’nun direk olarak Başkan Obama’nın başlattığı ve Beyaz Saray’ın sürdürdüğü bir diplomatik girişime karşı ABD Kongresi’nde konuşma yaparak kulis yapma girişimiydi. ABD ile İsrail arasındaki ‘özel ilişkiler’ ve yakınlığa rağmen yabancı bir ülkenin hükümet başkanının ABD başkanına karşı ABD Kongresi’nde konuşma yapacak olması Amerikan tarihinde ilk kez meydana gelecek bir olay oldu. Her ne kadar Netanyahu ziyaretin her adımında Obama’dan övgüyle söz etse de yaptığının ne anlama geldiğini herkes anlayabiliyordu. Nitekim bu konuşmanın hemen öncesinde verdiği bir mülakatta başkan Obama 2003 yılındaki Irak Savaşı öncesinde savaşa karşı çıkan Fransa’nın devlet başkanının Irak konusunda konuşmak için Kongre’ye davet edilmesi durumunda Kongre’deki Cumhuriyetçilerin buna nasıl bir tepki vereceğini merak ettiğini söyleyerek tepkisini ifade etmiş oldu.

SEÇİM PROPAGANDASI TURU

Üçüncü olarak da ziyaretin İsrail’deki genel seçimlerin hemen öncesinde yapılıyor oluşu durumu daha karışık bir hale getirdi. Netanyahu’nun kıran kırana geçmekte olan bir seçim sürecinde İsrail’den dört gün uzaklaşarak ABD’ye gelmesi ve burada AIPAC ve Kongre’de konuşmalar yapması Beyaz Saray tarafından tepkiyle karşılandı. Seçim sürecine ve bir kampanyaya alet edilme ihtimali gezinin açıklanmasından bu yana en çok konuşulan unsurlar arasında yer aldı. Dahası Başkan Obama bir basın toplantısı sırasında kendisine konu ile ilgili yöneltilen bir soruya ‘ben olsam ülkemde kalıp kampanyamı sürdürürdüm’ ifadesiyle cevap verdi. Bu noktada birçok gözlemci tarafından Netanyahu’nun AIPAC ve Kongre’de yaptığı konuşmaların zamanlamasının İsrail’deki prime time’a denk gelecek şekilde ayarlandığı yolunda söylentiler de ortaya çıktı.

Son olarak meselenin bir de Amerikan iç politikası boyutu vardı. Netanyahu’nun Cumhuriyetçi Parti ile yakınlığı artık neredeyse herkesin bildiği bir durumdu. En son 2012 Başkanlık seçimleri sırasında Netanyahu’nun yakın çevresi seçimlere kısa bir süre kala BM Genel Kurulu için geldiği New York’ta Başkan Obama’dan randevu alamadığını basına sızdırmış, bu durum da zaten o ana kadar Cumhuriyetçi aday Mitt Romney tarafından başkanlığı döneminde henüz İsrail’e bir ziyaret gerçekleştirmemekle eleştirilen Başkan Obama’ya biraz daha fazla baskı malzemesi haline gelmişti. Dahası aynı zaman zarfında bu sefer Netanyahu ABD’de televizyon programlarında boy göstererek Başkan Obama’nın sürdürdüğü İran politikasını dolaylı yoldan eleştirmeye başlamıştı. Cumhuriyetçi aday Mitt Romney bu dönemde bir yandan İsrail’e bir gezi yaparak kendisinin İsrail karnesini ortaya koyuyor öte yandan da Romney kampanyası hazırladıkları televizyon reklamlarında Netanyahu’nun Obama’nın politikalarına yönelik eleştirilerine yer veriyordu. Bu durum Washington’da birçok çevre tarafından Netanyahu’nun Romney’e açık desteği ve ABD iç politikasına müdahalesi olarak yorumlandı. ABD’de iç politikada kutuplaşmanın oldukça şiddetli yaşandığı bir dönemde Netanyahu’nun bu seferde Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Kongre’de boy göstererek Başkan Obama’nın İran politikasını eleştirmesi bu konudaki çatlağın derinleşmesine de sebebiyet verdi.

Netanyahu bu olumsuz tabloya rağmen geldiği Washington’da kendince hedefine ulaşarak söylemek istediğini Kongre’nin sağladığı ortamda ifade etti. Peki bundan sonra iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği konusunda neler beklenebilir?

KİMYALARI UYUŞMADI!

Her ne kadar Obama ve Netanyahu arasında kimya uyuşmazlığı son zamanların en derin siyasi gerginliğini ortaya çıkarmış olsa da ABD ve İsrail arasındaki ilişkiler daha derin yapısal temellere dayanıyor. Bunun en önemli ayağı elbette savunma ve savunma sanayi işbirliği. Obama Netanyahu ile kişisel anlaşmazlıklarına rağmen Kongre’ye geçtiğimiz haftalarda 3 milyar doları aşan yeni bir askeri yardım paketini de gönderdi. Elbette bu yardımın bir kısmı ABD savunma sanayiini de desteklemeyi amaçlıyor. Bunun yanında özellikle Suriye ve Irak’ta IŞİD’in yükselmesi ile iki ülke arasında İstihbarat konusunda da işbirliği yeni bir ivme kazandı. Uzun vadede Ortadoğu’da mevcut durum sürdükçe iki ülke arasındaki bu işbirliği önümüzdeki dönemde de devam edeceğe benziyor. Bunun yanında yine Obama ve Netanyahu arasındaki gerilime rağmen ABD yönetimi her uluslararası platformda İsrail’e olan diplomatik desteğinden de vazgeçmiş değil. Bu durum son yıllarda hem Filistin’in BM’ye tam üyelik başvurusunda hem de UNESCO’ya Filistin’in üyeliği ile ilgili tartışmalarda kendini gösterdi.

Ancak İsrail ile ABD arasındaki ilişkilere bakıldığında bu devam eden işbirliği alanlarına rağmen iki lider arasındaki anlaşmazlığın dışında bazı olası stratejik çukurlar da kendini gösteriyor. Elbette bunların başında Netanyahu’nun gezisindeki odak noktalardan olan İran meselesi geliyor. İran hem başkan Obama hem de Netanyahu açısından siyasi anlamda en önemli mesele. Obama’nın İran ile yapılacak bir nükleer anlaşmayı başkanlığının dış politika karnesinin temel noktası haline getirmek istediği kadar Netanyahu da İran’ın mevcut nükleer kapasitesini tamamen ortadan kaldıran bir lider olarak tarih sahnesine geçmek istiyor. Bu artık aynı zamanda kişiselleşmiş stratejik ayrışmanın İran’dan sonra İran’ın da dahil olduğu diğer jeopolitik alanlara sızması durumunda ikili ilişkiler önümüzdeki dönemde farklı darboğazlara da girebilir. Bunun yanında iki ülke ilişkilerinin en temel ayaklarından olan ABD’deki İsrail’e olan kamuoyu desteği önümüzdeki yıllarda farklı boyutlar kazanabilir. Her ne kadar hala ABD’de İsrail konusunda çok hassas bir kamuoyu buluyor olsa da uzun vadede özellikle daha genç nesil Amerikan vatandaşlarının bu konuda şimdikinden daha az hassas bir tavır geliştirebileceği sıklıkla ifade ediliyor.

Kısacası ikili ilişkilerde Obama ile Netanyahu arasındaki uyuşmazlık bundan sonra Obama’nın iktidarda kalacağı iki sene içerisinde çok ciddi bir farklılıkla karşılaşmayacak. Elbette mevcut durum ve bu safhada yaşanalar iki ülke arasındaki ilişkiler tarihinde önemli bir safha olarak hatırlanacak. Ancak İlişkilerin oldukça sağlam askeri ve istihbari boyutları da bu noktada iki ülke liderleri arasındaki krizden etkilenmeyecek. İran anlaşması sonrasında ABD’nin bölgede daha farklı bir jeopolitik denklem arayışı içine girmesi durumunda mevcut anlaşmazlık stratejik bir boyut kazanabilir. Ancak bu noktada ilişkilerin geleceği konusunda yeni bir dönem başladığını ifade edebileceğiz.

[Star Açık Görüş, 8 Mart 2015]