- İran’da son günlerde yaşanan protestolar nasıl bir yerel ve küresel konjonktürde ortaya çıktı?
İran’ın son yıllarda ekonomik sıkıntılar yaşadığı sır değil. Özellikle Nükleer Anlaşma’nın imzalanmasının ve ambargoların kaldırılmasının ardından ekonomide büyüme ve rahatlamanın yaşanacağı bekleniyordu. Bunun da İran halkının gündelik hayatına olumlu olarak yansıyacağı düşünülüyordu. Ancak özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın İran karşıtı tutumu ambargolar kaldırılsa da İran’ın küresel finans ve ticaret ağıyla buluşmasını engelledi. Öte yandan kooperatif tarzında işleyen yatırım şirketlerinin birbiri ardına iflas etmeleri, emeklilerin maaşlarının zamanında ödenmemesi, işsizlik, enflasyon artışı gibi diğer olumsuz faktörler de İran ekonomisinin kötüye gidişinin göstergeleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda zaten aylardır devam eden ufak çaplı protesto gösterileri bulunuyordu. Ancak eşzamanlı olarak çok fazla şehre yayılmaları ve şiddet olaylarının yaşanması son birkaç gündür tecrübe ediliyor. Gösteriler İran’ın başkenti ve en büyük kenti olan Tahran yerine Meşhed gibi bir dini merkezde başladı (Şii inanışına göre 8. İmam olan İmam Rıza’nın türbesi orada bulunuyor). Nişabur, Reşt, Yezd, Kirmanşah, Kaşan, Loristan, Şahrud, İsfahan, Hemedan, Ahvaz Arak gibi çevre vilayet ve şehirlere yayıldı. Tahran ve Tebriz gibi büyük ve geleneksel olarak protestoların çıkış merkezi olan şehirlerde ise daha ufak ve etkisi sınırlı kalabalıklar toplandı.
Küresel anlamda baktığımızda ise İran protestoları ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE’nin İran’a karşı iş birliğini yoğunlaştırdıkları bir döneme tekabül ediyor. Buna mukabil Türkiye’nin de son dönemde gerek Suriye’de siyasi çözüm için gerekse de Kuzey Irak ve PKK konusunda İran ile iş birliğini artırdığını söyleyebiliriz. Türkiye’nin ev sahipliğinde toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğuna ilişkin aldığı kararı ve yine Türkiye ve Yemen’in çağrısıyla toplanan BM Genel Kurulunda 128 ülkenin ABD’yi, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi konusunda kınadığını da unutmamak lazım.
- Gösterilere hangi gruplar katılıyor, temel motivasyon kaynakları ve siyasi hedefleri neler?
Gösterilere katılanlar legal olarak tanımlanmış partilere, derneklere, birliklere ya da meslek odalarına mensup kişiler değiller. Protestolarda belirli bir bayrak ya da flama yer almıyor. İran’ın en önemli muhalif kesimini temsil eden reformistlerin gösterilere mesafeli durdukları söylenebilir. Şimdiye dek hiçbir reformist siyasi organizasyon protestolara destek açıklamasında bulunmadı. Öte yandan yakın zamanda ABD ve AB’nin terör örgütleri listesinden çıkartarak siyasi ve lojistik destek sağladıkları Halkın Mücahitleri örgütü gibi unsurların da protestolara dahil olduğu konuşuluyor. İnternet üzerinden dolaşıma giren videolardan görüldüğü üzere emeklilerin ya da yatırım şirketleri mağdurlarının 2-3 aydır devam eden salt ekonomik temelli protestoları yerini 90’lı yıllarda doğmuş neslin birbiriyle uyumsuz eylemlerine bırakmış durumda.
Gösterilerde “Devrim yapmakla hata yaptık”, “Kahrolsun Ruhani”, “Hamaney senin zamanın doldu”, “Arapları bırakın bizle ilgilenin”, “Kahrolsun Rusya”, “Ruhun şad olsun Rıza Şah” ve “Mollaların yönetimini istemiyoruz” gibi sloganlar ağırlıkta. Göstericiler aynı zamanda İran’ın bölgedeki vekalet savaşlarında harcadığı maddi kaynağa yönelik eleştirilerini de dillendiriyorlar ve kamu kaynaklarının Suriye ve Yemen’de değil ülke içerisinde harcanmasını istiyorlar. Dolayısıyla ekonomik talepleri aşarak siyasi talepleri gündeme getiren ancak bu konuda da henüz ortak bir siyasi platform kuramayan gruplardan bahsetmek gerekiyor. Sloganlarda sistem karşıtı öğeler yoğunlukta. Dini lider Hamaney’in posterlerinin yakılması gibi hadiseler de rapor edildi.
Protestocular örgütlenmek için Telegram isimli sosyal medya yazılımını kullanıyorlar. Telegram kanalları içerisinde örgütlenen ve haberleşen protestocular, bu sayede hem güvenlik güçlerinin kontrolünü atlatabiliyorlar hem de çok hızlı bir şekilde farklı şehirlerde eşzamanlı gösteriler düzenleyebiliyorlar. Bununla birlikte, “amadnews” isimli Telegram kanalı, İran’daki gösterilerde şiddet kullanımını teşvik ettiği gerekçesiyle İran İletişim ve Bilişim Teknolojileri Bakanı’nın talebi üzerine Telegram’ın sahibi şirket tarafından kapatıldı. Ancak Telegram kanalları üzerinde denetim sınırlı olduğundan bu tür başka kanallar mevcudiyetlerini sürdürmektedir.
- Gösterilere karşı İran devleti nasıl reaksiyon gösterdi?
İran’daki siyasi yapılanmayı ikili olarak düşünmek gerekiyor. Bir taraftan seçimle iş başına gelen, başında cumhurbaşkanının olduğu bir hükümet bulunurken diğer taraftan dini lider ve ona bağlı siyasal kurumlar bulunmaktadır. Reformist ve ılımlı seçmenin desteğini alan İran hükümeti gösterileri ekonomik durumu bahane edip kullanarak siyasi hedefler elde etmek isteyen perde arkasındaki birtakım güçlerin (muhafazakarlar) komplosu olarak değerlendiriyor. Şu ana kadar Cumhurbaşkanı Ruhani’den bir açıklama gelmemiş olsa da gerek Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı’nın gerekse de hükümete müzahir çevrelerin açıklamaları o yönde. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de kısa zaman içerisinde bir açıklama yapması bekleniyor.
Öte yandan dini lidere yakın ya da muhafazakar kimliği ile bilinen siyasiler ise ilk etapta gösterileri ekonomik saiklerle ortaya çıkan ve hükümete yönelik öfkeli hareketler olarak değerlendirdi. Ancak göstericilerin siyasal sistemin temel ilkelerine karşı bir tutum almaları sonucunda bunun bir “fitne” hareketi olduğu şeklinde söylemlerde bulundular. Elbette bu tablonun sorumluluğunu hükümete yüklemekten de geri durmuyorlar. Dini Lider Ali Hamaney ise henüz bir açıklamada bulunmadı.
İran’ın ulusal güvenliğini ilgilendiren kriz anlarında Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi toplanarak gerekli tedbirleri alır. Ancak şimdiye kadar resmi olarak teyitli bir toplantı yapılmadı. Bu da meselenin henüz ulusal güvenliği tehdit edecek bir boyutta algılanmadığı izlenimini doğuruyor. Şu ana kadar İran güvenlik güçleri gösterilere 2009’daki gibi çok sert bir müdahalede bulunmadı. Bazı şehirlerde göstericilerin çeşitli kamu binalarının yakılması, bankalara, toplu ulaşım araçlarına ve duraklara zarar verilmesi gibi eylemlere başvurduğu görüldü. En son Loristan’da iki göstericinin hayatını kaybettiği bildirildi, göstericiler ise ölenlerin sayısının dört olduğunu açıkladılar. Loristan Valisi iki kişinin öldüğünü doğrularken, sorumluluğu üzerine almayıp eylemcilerin “terör örgütü mensupları ve yabancı provokatörler” tarafından öldürüldüğünü söyledi.
- Batı ve özellikle ABD’den ne türlü tepkiler geldi?
Batı medyası, İran’daki protestoları bütünüyle siyasi bir programın parçası olarak ele almakta ve işlemektedir. Bu tutum birliği, İran’daki siyasi yapıyı değiştirecek bir potansiyelin ortaya çıkışını hedeflemektedir. ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert ve Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders başta olmak üzere pek çok resmi yetkili protestoları desteklediklerini ve İran hükümetinin aldığı tedbirleri kınadıklarını beyan ederken rejim değişikliği isteklerini de saklamadılar. Hillary Clinton ve John McCain gibi tecrübeli siyasetçiler de aynı minvalde mesajlar yayınladılar. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi de ABD’den gelen bu mesajları çok sert şekilde reddetti. Avrupa Birliği ise henüz olaylar karşısındaki sessizliğini koruyor. Yalnızca eski İsveç Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Carl Bildt İran’ın vakit kaybetmeden ekonomik sorunları konusunda adım atması gerektiğini ifade etti.
- Gösterilerin İran ve bölge için ne gibi sonuçları olabilir?
Gösterilerin İran içerisinde kısa dönemde önemli siyasal değişiklikler yaratacağını söylemek çok iddialı olur. Şu anki göstergeler protestoların sınırlı kalacağına işaret ediyor. Halkın çoğunluğunun gösterilere mesafeli olduğu söylenebilir. Tahran’daki protestolarda toplanan kalabalıklar henüz yeterli değil. Net bir biçimde tanımlanmış siyasi ve ekonomik taleplerin eksikliği, protestoların siyasi geleceğinin önündeki en önemli engellerden bir tanesi. Önümüzdeki günlerde bu dezavantajları giderebilecek bir durum ortaya çıkarsa başka ihtimaller konuşulabilir. Eğer göstericiler somut ve tutarlı ekonomik ve siyasi talepler üretebilirse hükümetle bir diyalog ortaya çıkabilir. Güvenlik güçlerinin olaylara sert müdahalesi ise gösterilerin kapsamını genişletebilir ve gidişatını değiştirebilir. Dolayısıyla halkın ekonomi kaynaklı öfkesinin sokaklara daha fazla yansıması İran’daki toplumsal istikrarsızlığı besleyecektir. Son tahlilde bu durum bölgede İran’ın elini zayıflatıp ABD ve İran’ı çevrelemeye çalışan diğer ülkelerin elini güçlendirecektir. Nihayetinde İran son yıllarda hızlandırdığı bölgesel yayılmacılığında ülkedeki nispi istikrardan istifade etmişti ve birçok ülkede çatışmanın tarafı olsa da kendi içerisinde kaotik bir durum ortaya çıkmamıştı. Bu sebepten gösterilerin boyutunun genişlemesi elbette İran’ın diğer ülkelerde yürüttüğü askeri operasyonlara olumsuz olarak yansıyacaktır.