BASİT BİR HATA DEĞİL Bu ne bir tesadüftür ne de öyle geçiştirilebilir bir yanlış anlama. Birileri bunu açıkça kurgulamış ve oynamış. Amaç çok belli. Türkiye'yi provoke etmek. Sürekli baskı kurmak ve havlu atmasını sağlamak. "Tamam, ben gidiyorum ne haliniz varsa görün" demesini istiyorlar. Çünkü artık Türkiye'yi kontrol edemiyorlar. Buna rağmen Türkiye'nin NATO güvencesini kullanmasına katlanamıyorlar. Türkiye NATO'nun 27 üyesinden birisi. Hepsiyle eşit haklara sahip. Elinde veto yetkisi var. NATO Türkiye'nin onay vermediği durumlarda karar dahi alamaz. Mesela Türkiye yıllarca Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü veto etmişti. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra Türkiye ve Amerika'yı protesto etmek için NATO'dan çekilen Yunanistan yıllarca NATO'nun kapısında dönmek için beklemişti. Türkiye ise veto yetkisiyle tüm Amerikan baskısına rağmen bunu 1980lere kadar engelleyebilmişti. Fakat seksen darbesi sonrası Kenan Evren'in Rogers Planı çerçevesinde bu vetoyu kaldırdığı bilinir. Gayrimeşru yönetimine Batı'dan destek almak isteyen Evren'in Türkiye'nin ulusal çıkarlarını göz ardı eden bu davranışı sonucunda Yunanistan NATO'ya 1982'de geri döner.
KOŞULSUZ İTAAT ... İşte Batılıların kafasında hala aynı hikâye var. Kontrol edemedikleri bir Türkiye yerine ülkenin çıkarlarını göz ardı edebilen bir Türkiye hayal ediyorlar. 15 Temmuz darbesi gerçekleşmiş olsaydı şayet darbeciler NATO'ya sadakatlerini bildirecekler ülkenin menfaatleri yerine kendi çıkarlarını ve Batılı ülkelerin çıkarlarını gözeten davranışlara imza atacaklardı. Darbe olmadı. Türkiye ayakta kaldı. NATO hala kontrol edemiyor Türkiye'yi. O zaman Türkiye gitsin istiyorlar. Gönderme yetkileri de yok. Göndermeye kalkarlarsa tüm NATO çöker. Çünkü bu tür ittifaklar Türkiye'de bozularsa Almanya'da da bozulur. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz ilkesini göz ardı eden ittifaklar kendilerini sürdüremez. Rusya için artık caydırıcı bir organizasyon olmaktan çıkar. İçi boşalır.
TAHRİK YÖNTEMİ O da olmadı. "Sen kendin bırak git" diyorlar. Türkiye ise NATO'nun kendisi için bir garanti olduğunun farkında. Hem NATO karşıtlarına hem de NATO üyelerine karşı bir garanti. Yani NATO üyesi olmak ilişkiler sorunlu da olsa Türkiye'nin lehine çalışıyor. Bu nedenle Türkiye bunu bırakacak değil. İşte o zaman devreye taciz, provokasyon ve bıktırma siyaseti giriyor. Tıpkı AB Türkiye müzakerelerinde olduğu gibi Türkiye'yi pes ettirmenin peşindeler. Ama görüldüğü gibi Türkiye AB'de bile pes etmiş değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan havlu atan biz olmayacağız dedi. NATO'da da aynı durum söz konusu. Türkiye'yi kimse atamaz. Türkiye'de sırf öfkelendiği için NATO'nun kendine sağladığı fırsatları tepmez. Hem o fırsatları kullanır hem de kendi çıkarını savunur. Hem kendi olur hem de NATO'da kalır.
[Takvim, 22 Kasım 2017]