Kürt sorununda yeniden sıcak çatışma dönemine girdik. Dağlıca ve Iğdır saldırıları ile Cizre’de yaşananlarla bu yeni dönem geri dönülmez hal aldı. Çok özel bir gelişme olmazsa Kürt meselesinde uzun ve yoğun çatışma dönemi bizi bekliyor. Bu yeni dönem yeni dinamikler getirecektir. Bu yazıda bu dönemi ve getireceği yeni dinamiklerin bir kısmını tartışacağım.
BİLEK BÜKME SÜRECİ
İçine girdiğimiz bu yeni sürecin adı “bilek bükme”. Bilek bükme, çözüm süreçlerinde çatışmaların durduğu bir dönemde, tarafların birbirine güvenmeme veya taraflardan birinin daha fazlasını elde etmek istediğinde çatışmaları yeniden başlatmasına deniyor. PKK, daha büyük hedefler için, kendisinin güçlü devletin zayıf olduğunu düşünerek masadan kalkıp çatışmayı başlattı. Güneydoğuya yığdığı silahlardan da bilek bükme dönemine uzun zamandır hazırlandığı anlaşılıyor.
PKK bilek büken taraf olursa, Suriye’deki gibi özerk yönetim alanları oluşturma yoluna gidecektir. PKK’nın bileği bükülürse, PKK silahları bırakıp ülke dışına çıkmayı kabul etmek zorunda kalabilir. İki tarafta etkili bir şekilde bilek bükemezse daha da uzayan kör bir çatışmada kalacağız demektir. Yeni dönemin ruhu uzlaşma ve çözüm değil, kazanma / kaybetme ve yenme / yenilme olacaktır.
HDP İLE PKK AYRIMI ANLAMSIZLAŞTI
7 Haziran seçimleri ile birlikte “HDP’ye oy veriyorum ama PKK’yı desteklemiyorum” demek mümkün hale gelmişti. Çatışma süreci ve özellikle de Dağlıca ve Iğdır saldırısı ile bu ayrım anlamsızlaştı. HDP ve PKK iç içeliği yeniden açık hale geldi. HDP’nin PKK’nın patronajında kalan, PKK’nın siyasetlerine uymak zorunda olan zayıf bir aktör olduğu görüldü. Bu süreçte belediyelerin PKK ile iç içe olduğu, terör saldırıları için lojistik destek verdikleri de anlaşıldı. Bu durumda devlet şimdiye kadar siyasi alanda olduğunu kabul ettiği kişilere de müdahale eder hale geldi. Bazı belediye başkanlarının görevden alınması bu durumun sonucu.
DOĞAN MEDYASI MARJİNALLEŞECEK
Ana akım medya olabilmenin üç şartı var. Birincisi, devletle tam karşıt olmamak. Ana akım devlet birimlerinin ve yöneticilerinin eleştirisini yapabilir ama devlet karşıtı bir konumda olamaz. Doğan medyası, paralel medyadan sonra hükümet, asker ve polisin açıkça karşıtı bir pozisyona düştü. Haklarında devlettense PKK’ya daha yakın algısı oluştu. Ana akım medya olmanın ikinci şartı, toplumun makul çoğunluğuna yakın değerleri temsil edebilmektir. Doğan medya toplumun ana damarı ile uzun süredir kavgalı bir konumda. Bu süreçte bu kavga oldukça arttı ve herkes tarafından görünür hale geldi. Üçüncü olarak da, ana akım medya olmak, hiç bir şekilde devlet dışı bir aktörün şiddetini örtük olsa da savunur olmamayı gerektirir. Doğan Medya şiddeti direk savunmasa da, sol ve PKK şiddetinin taraftarı konumuna düştü. Benzer süreç Çağlayan Adliyesi’nde Savcı Kiraz’ın ölümünde de yaşanmıştı.
SEÇİME KATILMA ORANI AZALABİLİR
Bilek bükme süreci 1 Kasım seçimlerini de çeşitli yönden etkileyecek. Oy oranları, seçimin güvenliği ve seçime katılımı etkilenebilir. Oy oranlarına nasıl etki edeceğini şimdiden söylemek zor. Seçim güvenliğinin bir önceki seçimdeki gibi olumsuz olacağı da söylenebilir. Bu çatışma süreci seçime katılım oranlarını azaltıcı dinamikler üretebilir.
Çatışma süreçlerinde toplumda iki yönde gelişme olur. Kimlik algısı güçlü olanlar daha da siyasallaşırken, bir kesim de nihilizme kayabilir. Dolayısıyla siyasete, medyaya, TSK’ya, örgütlere güven duymayan kişi sayısı artabilir. Bu kesimler siyasal olana ilgisiz kalarak, protesto davranışı geliştirerek seçim sandığına gitmeyebilir.
[Star, 14 Eylül 2015]