- Emir Kır’ın Sosyalist Partiden ihracına sebep olan olay nedir?
Türkiye Belediyeler Birliğinin apolitik olması, heyetin sorunsuz bir şekilde Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Bölgeler Komitesi ile görüşmelerde bulunması ve bir başka PS üyesi olan Karl Heinz Lambertz’in de aynı heyetle görüşmesine rağmen disiplin heyetinin sadece Emir Kır’ı hedef alması Türk siyasetçilere karşı açık bir çifte standardın varlığına işaret etmektedir. Bunun yanı sıra yabancı düşmanı, ırkçı, İslamofobik ve Türkofobik söylem ve eylemleriyle bilinen Avrupa aşırı sağının aksine milliyetçi olmakla birlikte mülteci karşıtı ve ırkçı bir tutum sergilemeyen MHP ile yapılan rutin ve resmi bir görüşmenin aşırı sağla ilişkilendirilmesi gerçeklerle uyuşmamaktadır.
- Emir Kır’ın süreç boyunca ve sonrasında tavrı nasıl ne oldu?
- Belçika siyaseti ve medyası bu olayı nasıl karşıladı?
Sadece bu siyasilerin ait olduğu göçmen toplumun değil oy vererek seçtikleri temsilcilerin bu tür farazi suçlamalarla temsil haklarının ellerinden alınması Belçika seçmeninde de tepkiye neden olmuştur. Nitekim Kır’ın belediye hizmetlerinden memnun olan Belçikalı vatandaşlar da bu ihraç kararına tepki göstermiştir.
L’Echo gazetesindeki analizinde Belçikalı gazeteci Pauline Deglume “Ankara’ya bağlı seçilmiş yetkililere karşı hoşgörünün çok yüksek olduğunu Sosyalist Parti nihayet anladı mı? Çünkü Emir Kır kocaman bir buz dağının sadece görünen kısmı” diyerek Türkiye kökenli tüm siyasetçileri zan altında bırakmıştır. Brüksel bölgesi milletvekili olan Hasan Koyuncu’nun Hürriyet’e vermiş olduğu bir röportajda 2002’den bu yana Türkiye’deki teknoloji ve sanayi alanında gerçekleşen gelişmelere dikkat çekmesi “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi AK Parti’ye destek vermesi şeklinde çarpıtılmıştır.” Deglume ayrıca diğer Türk kökenli milletvekilleri Şevket Temiz ve İbrahim Dönmez’in ise Barış Pınarı Harekatı’na destek vermelerinin AK Parti’ye bağlı oldukları anlamına geldiğini iddia etmiştir.
Belçika aşırı sağ gözlemevi dergisi olan Resistance’ın koordinatörü Manuel Abramowicz daha da ileri giderek Müslümanların 1990’larda Müslüman siyasi partiler kurmak yerine gizlice sosyalist partilere girmeyi hedeflediklerini yazmış ve onları “truva atı”na benzetmiştir.
- Türk siyasetçiler Belçika siyasetinden uzaklaştırılıyor mu?
2015’te Avrupa’nın başörtülü ilk milletvekili olan Mahinur Özdemir 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak tanımadığı gerekçesiyle Hümanist Demokrat Parti’den (CDH) ihraç edilmişti. 15 Temmuz süresince Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğini açıkça gösterdiği ve Fetullah Gülen taraftarlarına yönelik eleştirileri nedeniyle il meclisi üyesi Ahmet Koç da Ağustos 2016’da Flaman Sosyalist Partisi’nden ihraç edilmişti. Geçen Mayıs’ta Flaman Hristiyan Demokrat Partisi (CD&V) de sosyal medyada yayımlanan bir videoda bozkurt işareti yaptığı için Yasin Gül’ü ihraç etmişti. Aynı parti Safiye Çalınaltı’yı da yıllar önce çekilen bir fotoğrafta bozkurt işareti yapması nedeniyle ihraç etmişti.
Buna mukabil Türkiye karşıtı pozisyon alan siyasetçilerin Belçika siyasetinde yükseliyor oluşu da dikkat çekicidir. Nitekim Flaman milliyetçisi olan N-VA partisi üyesi ve devlet bakanlığı yapmış olan Zuhal Demir “İslam’ın artan etkisi, kadınların konumu, demokrasi ve azınlıklar hepsi yanlış yöne gidiyor” ifadeleriyle Türk vatandaşlığından vazgeçmek istediğini açıklamıştır. FETÖ ve PKK hakkında açıklamaları ile dikkatleri üzerine çeken Zühal Demir geçtiğimiz aylarda Adalet Çevre, Enerji ve Turizm bakanı olmuştur.
- Kararın sonuçları ne olacaktır?
Yirmi yıldır oylarını yükselterek hem federal milletvekili hem de belediye başkanı olma başarısını gösteren Emir Kır’ın Avrupa Birliği (AB) kurumlarının sorunsuz bir şekilde kabul ettiği resmi bir heyeti belediye binasında ağırlaması sonucunda açıkça özür dilemesine rağmen ihraç edilmesi dikkat çekicidir. İhracın aşırı sağcı bir parti değil sosyalist bir parti tarafından gerçekleştirilmesi ise Avrupa’da aşırı sağın ve Türkofobinin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
PS’nin ihraç nedeni olarak gösterdiği aşırı sağ ile görüşme gerekçesi iki nedenle tutarlı görünmemektedir. Birincisi MHP’nin AB’de bulunan aşırı sağcı ırkçı partilerle karıştırılmaması gerektiği gerçeğidir. MHP –adında da belirtildiği üzere– milliyetçi bir parti olup ülkede bulunan farklı din veya kökene sahip insanlara olan saldırıları meşrulaştırmamaktadır.
İkincisi PS’nin şu anda olduğu gibi uzun yıllardır Flaman özerkliğini savunan NVA ile koalisyon görüşmelerinde bulunduğu gerçeğidir. Bu parti birçok kesim tarafından ırkçı olarak nitelendirilmektedir. Nitekim 2014-2019 arasında NVA’da mültecilerden sorumlu bakan olarak görev yapan Theo Francken 2007’de Müslümanların Brüksel’i terk etmesinin iyi olacağını belirtmiştir. Francken 2011’de Fas ve Kongo diasporasının Belçika’ya bir şey katmadığını iddia etmiş, 2017’de ise açıkça Hristiyan sığınmacılara öncelik verilmesi gerektiğini de dillendirmiştir.
NVA gibi aşırı sağcı bir parti ile görüşmede sorun görmeyen PS’nin Emir Kır’ın MHP heyeti ile yapılan resmi ve rutin bir görüşmeyi ihraçla cezalandırması açık bir çifte standardı işaret etmektedir.
Avrupa’da başarılı olan Türk kökenli bireylerin üzerlerinde yoğun baskı olduğu aşikardır. Her fırsatta AK Parti hükümetine bağlılıkları ölçülen Avrupalı Türklerin iyi bir Avrupa vatandaşı olmaları için kırmızı çizgi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı belirlenmişe benziyor. Ancak burada mesafeli durmanın bile yetmediği ve Türk kökenli siyasetçilerden aktif bir karşıtlık ve Türkiye karşıtı pozisyon almalarının beklendiği anlaşılmaktadır. Emir Kır ve Mesut Özil olaylarının gösterdiği üzere Türkiye’ye karşı açıktan düşmanlık yapmayı reddeden kişilerin dışlanması uzun vadede beraberinde başka sorunları da getirecektir.