Nihayet bedelli askerlik müjdesi geldi. Bunu ben de bir müjde saydım. Bedelli askerlik beklediğimden değil. Ben ücretsizken gidip yapmıştım. Çevremde benim durumumda olan, askerliğini gidip de yerinde yapan birçok kişi bunu bir müjde olarak görmüyor. "Biz çektik, onlar da çeksin" refleksi bu.
Anlaşılabilir, ama ben yine de bu kararı bir müjde olarak telakki etmekte ısrarlıyım. Neden mi? İki nedenle. Birincisi, belirli sayıda izleyici kitlesi olan diğer sosyal medya hesabı sahipleri gibi ben de derin bir nefes aldım. Zira, artık "bedelli de bedelli" diye tutturan mentionlara muhatap olmayacağız. Bir başka deyişle, bedelli askerlik bekleyenlerin sosyal medya üzerine kurdukları vesayet ortadan kalkıyor. İkinci gerekçem de yine vesayet meselesiyle ilgili. Fakat bu, başka bir vesayet: Askerin sivil siyaset (ve hayat) üzerindeki vesayeti. Bu vesayetin son bulmasının bir nişanesi bu karar. Bu nedenle bir müjde olarak görüyorum bedelli askerlik kararını.
Bedelli askerlik kararı daha önce de çeşitli hükümetler tarafından alındı, uygulandı. En son, 2011'de. Ondan önce 1999'da. 1992 ve 1987'de. Yine yıllarca devam eden bir başka bedelli askerlik uygulaması daha var. Yurtdışında en az üç yıl süreyle çalışan Türk vatandaşları yararlanıyor bundan. Bedelini ödüyor ve 21 günlük sürede askeri yükümlülüklerini yerine getirebiliyorlar. Fakat bu kez, mesele çok daha farklı bir boyut kazanmış durumda. Başbakan Ahmet Davutoğlu, 1 Ocak 2015'ten itibaren geçerli olacak ve 28 yaşından gün almış olan Türk vatandaşlarının yararlanabileceği bedelli askerlik müjdesini verdiği konuşmasında satır arasında önemli mesajlar verdi. Davutoğlu, silahlı kuvvetlerin bir an önce uzmanlaşmış ve profesyonelleşmiş bir yapıya ulaşması için karar aldıklarını belirtti. Yine sözleşmeli er ve erbaş alımları ile ilgili ciddi kolaylıklar getirileceğini, bu alımları 20 yaşına kadar indireceklerini ifade etti.
Verilen mesaj oldukça net: Bedelli askerlik uygulaması tekil bir uygulama değil. Profesyonel orduya geçişle ilgili sürecin bir parçası. Bu nedenle, bu bedelli askerlik kararı önceki bedelli askerlik kararlarından ayrışıyor. Bedelli askerlik kararı, kamuoyunda zorunlu askerlik tartışması ile birlikte yürüyor ve zorunlu askerliğin varlığı ciddi şekilde sorgulanıyor. Böylesi bir sorgulama ne 1987'de, ne 1992'de, ne 1999'da yapılabildi. Bırakalım bu tarihleri, söz konusu sorgulama, "tamam artık, normalleştik" dediğimiz 2011'de bile yapılamadı.
Bugün, bedelli askerlik uygulaması zorunlu askerlik ve profesyonel ordu bağlamında tartışılıyorsa bu, asker-sivil ilişkilerinin normalleşmesi ile ilgili. Bir başka deyişle, askerin sivil siyaset üzerindeki vesayetinin kalkması ile ilişkili. Bu nedenle ben, bedelli askerlik kararını bir müjde olarak telakki ediyorum. Ordu yıllarca zorunlu askerlik sistemini bir toplumsal terbiye ve eğitim mekanizması olarak kullandı. Hatta ve hatta ülkenin en büyük eğitim kurumu olduğunu iddia etti. Bir anlamda "kolektif bir kimliği topluma kabul ettirmek", "toplumu, bireyleri terbiye etmek, onlara adabı muaşeret öğretmek", "vatandaşlık görevlerinin neler olduğunu göstermek", "vatandaşları vatanperver hale getirmek" gibi anlamlar atfedildi askerliğe. Zorunlu askerlik böylesi bir endoktrinasyon aracı olarak kullanılmasının yanında, uzun vadede bir de bir angarya endüstrisi yarattı.
Yeni Türkiye "angarya"nın bir anayasal suç olduğunun hatırlandığı, "bir şey ne ise önce kendisi olmalıdır" ilkesince hareket edildiği" ve buna uygun bir sosyo-politik düzenin kurulacağı bir Türkiye olmalıdır.
[Sabah, 4 Aralık 2014]