Muhalefet, uzunca bir süredir, AK Parti’nin cumhurbaÅŸkanının siyasi konumunu deÄŸiÅŸtirmeye yönelik önerilerine karşı durarak, klasik parlamenter sistemden yana bir pozisyon alıyordu. Ä°hsanoÄŸlu tercihiyle, bu pozisyonda ısrarlı olacağını, cumhurbaÅŸkanının statüsünü ve siyasal sistem içindeki konumunu muhafaza etme tutumunu bir siyasi mevziye dönüÅŸtüreceÄŸini göstermiÅŸ oldu.
AK Parti, son on yılda vesayetle sürdürülen mücadele ve 2007’deki düzenlemeyle, mevcut cumhurbaÅŸkanlığı modelinin anlamını yitirdiÄŸini, yeni modelin cumhurbaÅŸkanının siyasal sistem içindeki konumunu güçlendiren bir hatta belirlenmesi gerektiÄŸini savunuyor. Muhalefet ise, mevcut modelin deÄŸiÅŸmemesi gerektiÄŸini savunurken, aslında Özal, Demirel ve Gül deneyimlerinden de geriye dönüÅŸ anlamına gelecek, siyaset-dışı bir cumhurbaÅŸkanı profilinde ısrar ediyor.
AK Parti ile muhalefet arasındaki bu görüÅŸ ayrılığı, Türkiye’nin son on yılına damga vuran iktidar mücadelesinde durdukları yerin bir sonucu olduÄŸu gibi, “Nasıl bir Türkiye?” sorusuna verdikleri cevaptan da bağımsız deÄŸildir. Bu iki farklı perspektifin, siyasal rejimin/merkezin koordinatları üzerinde yaÅŸanan iktidar mücadelesiyle iliÅŸkisini bir sonraki yazıya bırakıp, buna girizgâh olmak üzere, Türkiye’nin cumhurbaÅŸkanlığı tecrübesine deÄŸinmekte yarar var.
Türkiye, kuruluÅŸundan bugüne, iki cumhurbaÅŸkanlığı modeli tecrübe etti. 1924 Anayasası’yla çerçevesi çizilen ilk model 1960 darbesine kadar varlığını sürdürdü. 1961 Anayasası’yla baÅŸlayıp 1982 Anayasası’yla revize edilen ikinci modelse, varlığını fiili olarak bugüne kadar sürdürse de, aslında 2007’deki düzenlemeyle son buldu. AÄŸustos 2014 itibarıyla, Türkiye üçüncü cumhurbaÅŸkanlığı modeliyle tanışacak.
Ä°lk model, cumhurbaÅŸkanının siyasi lider olmasını öngörüyordu. 1924 Anayasası cumhurbaÅŸkanının görev süresini bir seçim dönemiyle sınırlandırsa da yeniden seçilme imkânını sınırlandırmıyordu. TBMM’nin egemenliÄŸin yegâne uygulayıcısı olduÄŸu bu dönemde, cumhurbaÅŸkanı da meÅŸruiyetini ve gücünü toplumdan aldığı destekten devÅŸirerek sistemin en güçlü aktörü oluyordu. 1961 Anayasası’yla bu modelden vazgeçilerek, bugüne kadar uygulanacak ikinci modele geçildi. 1961 ve 1982 Anayasaları, üç önemli deÄŸiÅŸiklikle, cumhurbaÅŸkanının siyaset-bürokrasi, toplum-devlet iliÅŸkilerindeki konumunu tersyüz etti. CumhurbaÅŸkanının görev süresi genel seçimlerden bağımsızlaÅŸtırılarak 7 yıla çıkarıldı, seçilme süresi bir dönemle sınırlandırıldı ve siyasi parti ve TBMM ile üyelik iliÅŸkisi kesildi. Bu düzenlemelerle, cumhurbaÅŸkanının siyasal sistem içindeki konumu deÄŸiÅŸti.
CumhurbaÅŸkanından beklenen, toplum ve siyaset karşısında mevzilenen bürokrasiden yana olması, vesayet sisteminin beklentilerini karşılamasıydı. Gürsel ve Evren, siyasal sistemde üstlenmeye hazırlandıkları rolü cumhurbaÅŸkanlığı makamına biçmiÅŸlerdi. Kurgulandığı üzere bu model, 29 yıl boyunca, peÅŸ peÅŸe, darbeci-asker kökenli kiÅŸilerin cumhurbaÅŸkanı olmasını saÄŸladı.
2007’deki cumhurbaÅŸkanlığı krizi, bu ikinci modeli sonlandırdı. AK Parti, krizi aÅŸmak üzere iki önemli deÄŸiÅŸiklik gerçekleÅŸtirdi. CumhurbaÅŸkanının halk tarafından seçilmesine ve görev süresinin iki döneme çıkarılmasına iliÅŸkin anayasal deÄŸiÅŸiklikle eski model anlamını yitirdi, siyasi tarihimizin üçüncü cumhurbaÅŸkanlığı modeli baÅŸladı. Abdullah Gül ÅŸahsında, Türkiye, bir geçiÅŸ dönemini tecrübe etti.
Bu düzenlemeler, son on yıldaki siyasal geliÅŸmelerle uyumludur. AK Parti dönemi boyunca, siyasete yön veren en önemli dinamik, siyaseti bürokrasi ve vesayet karşısında güçlendirmektir. AK Parti’nin vesayetle yürüttüÄŸü mücadele sonucunda, toplum siyasete, siyaset devlete nüfuz etmeye baÅŸlamıştır. CumhurbaÅŸkanlığına yönelik düzenleme de bu eÄŸilime paraleldir. CumhurbaÅŸkanını halktan ve siyasetten kopararak rehin alan vesayet sistemiyle yürütülen mücadele, doÄŸal olarak, cumhurbaÅŸkanını tekrar toplum ve siyasetle buluÅŸturacaktır.
Bu çerçevede, on yıllık vesayetle mücadele sürecinde vesayetten yana tutum alan muhalefetin, vesayetçi sistemin öngördüÄŸü cumhurbaÅŸkanlığı modeline tutunması sürpriz deÄŸildir. Sürpriz olan, vesayetle mücadelede siyasetten yana tavır takınan bazı kesimlerin, son dönemde edindikleri ErdoÄŸan fobisi dolayısıyla, cumhurbaÅŸkanlığı modeline iliÅŸkin konumlanışın vesayet karşısındaki tutumdan bağımsız olmadığını kavramamış görünmeleridir.
[AkÅŸam, 24 Haziran 2014]