Her toplumun bir Yojimbo problemi vardır. Bu problem, otorite eksikliÄŸinin yapısal bir boyut kazanmış olduÄŸu toplumlar için çok daha muhtemel ve akut bir problemdir. Böylesi toplumlarda otorite eksikliÄŸinin neden olduÄŸu istikrarsızlık, aralıklı dönemlerle bir Yojimbo'nun, yani otorite boÅŸluÄŸunu tek başına dolduracak karizmatik ve güçlü bir siyasi figürün ortaya çıkışıyla sona erer. Ancak otorite boÅŸluÄŸunun yapısal olması, güçlü lider sonrasında istikrarsızlığın tekrar baÅŸ göstermesine neden olur.
Yakın siyasi tarihi göz önüne getirildiÄŸinde Türkiye, bu istikrarsızlık-güçlü lider sarmalından muzdarip toplumlardan birisi olarak karşımızda durmaktadır. Peki bu kısır döngünün kırılması için ne yapılmalıdır? Türkiye'de kiÅŸilere endeksli olmayan bir otorite düzeni nasıl tesis edilebilir?
BÄ°RLÄ°K MÄ° PARÇALANMA MI?
Otorite eksikliÄŸi meselesi hiç kuÅŸkusuz toplumun kuruluÅŸu, yani kimlik ve farklılık meselesiyle direkt olarak ilgili bir meseledir. Toplumun kuruluÅŸu da birçok açıdan bir toplumun hükümet sistemine baÄŸlı olarak farklılık gösterir. O halde, otorite meselesini kapsamlı bir ÅŸekilde ele almak için parlamenter ile baÅŸkanlık sistemlerinin kimlik ve farklılık meselesine nasıl yaklaÅŸtığına bakmak gerekir.
BaÅŸkanlık sistemi kimliÄŸe ağırlık vererek toplumsal birlik ve bütünlüÄŸü garanti altına alma yönünde hareket etmektedir. Parlamenter sistem ise ağırlığı farklılığa vererek bireysel otonomiye ve toplumsal farklılıkların korunmasına vurgu yapmaktadır.
Bu iki sistem arasındaki ayrışma, insan doÄŸasına yönelik tutumlarındaki ve insan-mekanizma iliÅŸkisindeki farklılıklarında temellenmektedir. BaÅŸkanlık sistemi, insanın 'doÄŸru' olanı aÅŸkın bir otorite olmaksızın bulamayacağı görüÅŸüne sahip muhafazakâr bir insan tasavvurundan hareket eder. Dolayısıyla, toplumu bir araya getirecek aÅŸkın bir otorite noktası, yani bir baÅŸkanlık makamı inÅŸa ederek toplumu oluÅŸturan bireyleri 'ortak iyi'yi bulmaya mecbur bırakır. Bu durumda, günün sonunda neyin toplum için 'doÄŸru' olduÄŸu konusunda, iyi ya da kötü bir kararın verilmesi gerekmektedir. Çünkü bir toplum için en önemli mesele yönetimde istikrar ve etkinliÄŸin saÄŸlanmasıdır. Bu tutum doÄŸal olarak mekanizma boyutunda, yürütme ile yasama erklerinin birbirinden kesin çizgilerle ayrılması sonucunu doÄŸurmuÅŸtur.
Parlamenter sistem ise insanın rasyonel bir müzakere ortamında 'doÄŸru' olana diÄŸerleriyle birlikte ulaÅŸabileceÄŸi fikrini benimseyen liberal bir insan tasavvurundan hareket eder. Bu sebeple, toplumu bir araya gelmeye zorlayacak aÅŸkın bir otorite noktası olmadan da, rasyonel bir müzakere sonucunda birliÄŸin saÄŸlanabileceÄŸi düÅŸüncesine yaslanır. Parlamento, taraflar arasındaki rasyonel müzakereler neticesinde tüm tarafların üzerinde uzlaÅŸacağı bir kararın çıkacağı düÅŸünülen mekândır. Burada bir uzlaşı çıkması durumunda toplum için neyin 'doÄŸru' olduÄŸu konusunda bir karar verilecektir. Dolayısıyla, parlamenter sistem yürütme ile yasama arasına kesin bir çizgi koymaz, karar mekanizması olan yürütmeyi müzakerelerin hiç durmaksızın sürdürüldüÄŸü yasama organının içerisine yerleÅŸtirir.
ÇIKARLAR DEĞİL FÄ°KÄ°RLER
Parlamenter sistemle yönetilen Türkiye'de otorite eksikliÄŸinin, bu sistemin gerektiÄŸi gibi iÅŸlememesi sonucunda ortaya çıktığı tespitini yapmak abartı olmaz. Bu sistemin doÄŸru bir ÅŸekilde iÅŸleyebilmesinin, yani bir otorite inÅŸa edebilmesinin iki ÅŸartı vardır. Bunlardan biri parlamentoda taraflar arasında çıkarların deÄŸil, fikirlerin mücadele etmesidir. Bunun mantığı fikirlerin müzakereye açıkken, çıkarların kap