CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri, ileride “mühendislik ve siyaset arasındaki fark” anlatılmak istendiÄŸinde en fazla baÅŸvurulan örneklerden biri olacak.
Muhalefet, uzunca bir süredir cumhurbaÅŸkanlığına aday olacağı beklenen ErdoÄŸan’a karşı hem tabanlarının benimseyeceÄŸi hem de muhtemel en yüksek oy oranına ulaÅŸabilecek bir aday bulma sürecini erkenden baÅŸlatabilirlerdi. Hatta CHP ve MHP’nin genel baÅŸkanları baÅŸka bir aday bulma sürecine girmeyip partilerinin cumhurbaÅŸkanı adayı olabilirlerdi. Her iki durumda da, cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri daha coÅŸkulu geçer, muhalefet seçmeninin motivasyon problemi olmaz, muhalefet partileri siyaseten daha kazançlı çıkardı.
Ancak, bu seçenekler tercih edilmedi. CHP ve MHP genel baÅŸkanları, ErdoÄŸan karşısında yenilmeyi göze alamadılar, parti içinden baÅŸka birilerinin sivrilmesini riskli buldular ve nihayetinde ne kendilerinin ne de seçmenlerinin deÄŸmediÄŸi emekli bir bürokratı cumhurbaÅŸkanlığına aday gösterme kararı aldılar. Siyasi partilerin bu süreçte yaptıkları bir diÄŸer yanlış, ortak aday belirlemek oldu. Her nasıl olduysa, siyasi parti liderleri ErdoÄŸan’ın ilk turda seçimi kazanmasının ancak ortak adayla engelleneceÄŸine ikna oldular. Oysa tam tersine her bir partinin kendi adayı etrafında kenetlemesiyle ilk turda daha yüksek oy oranı elde edilebilir, seçim ikinci tura kaldığındaysa ittifak doÄŸal bir siyasi tutuma dönüÅŸebilirdi. Sonuçta, ortak aday ve Ä°hsanoÄŸlu tercihlerinin muhalefet açısından kârlı sonuçlar üretmeyeceÄŸi, herhangi bir siyasi faaliyete-karara gerekçe olabilecek “yüksek oy alma” veya “tabanın duyarlılıklarını gözetme” gibi hedefler üzerinden deÄŸerlendirildiÄŸinde yanlış kararlar olduÄŸu aÅŸikâr.
Ä°hsanoÄŸlu tercihiyle somutlaÅŸan bu yanlış kararlar, muhalefet nezdinde sahici siyasetin projeye ve mühendisliÄŸe maÄŸlup oluÅŸunu gösterdi. Siyasal mühendislik ve projeler ise, hem çoÄŸunlukla öngörülen sonucu üretemezler hem de ciddi ve kalıcı hasar üretirler.
Ä°hsanoÄŸlu, kolaylıkla uzlaÅŸtırılamayacak farklılıklara sahip birçok toplumsal kesimin adayı olarak seçimlere katılıyor. Kendisini destekleme kararı veren dokuz siyasi partinin isimlerini art arda okumak bile ne kadar absürt bir iÅŸe tevessül edildiÄŸini gösterebilir. Bu absürtlüÄŸü mümkün kılan dinamikse,“ErdoÄŸan karşıtlığı”. Ä°hsanoÄŸlu, ErdoÄŸan’ın cumhurbaÅŸkanı olmasını istemeyen her kesimin adayı. Böyle olduÄŸu için de yaptığı her siyasi açıklamada bocalamak, kendisini destekleme kararı vermiÅŸ bir kesimi dışarıda bırakmak durumunda kalıyor. Demokrat Parti’yi övdüÄŸünde CHPtabanını üzüyor, sol-sosyalist sembollere sarıldığında milliyetçi tabanı üzüyor. Siyasi açıklama yapmadığında tabanı motive etmekte zorlanıyor; siyasi açıklama yaptığındaysa kendisini destekleyen kesimleri bir arada tutmakta zorlanıyor.
DemirtaÅŸ’ın durumu da Ä°hsanoÄŸlu’ndan pek farklı deÄŸil. DemirtaÅŸ, Kürt hareketinin TürkiyelileÅŸme arzusunu, sahici siyasi hamleler yerine projelerle karşılama kolaycılığına düÅŸtüÄŸü için kendisini zor bir denkleme soktu. Kürt hareketinin siyasal birikim ve tecrübesine yaslanarak demokrasi üzerinden bir taban geniÅŸlemesi öngöreceÄŸine, kestirme-masa başı formüllerle ErdoÄŸan-karşıtlığının vaat ettiÄŸi popülist hedeflere yöneldi. DemirtaÅŸ da, birbirinden farklı kesimlere yönelerek, siyasi söylem bunalımına girdi. Bugüne kadar kullandığı terminolojiyi terk ederek yepyeni bir terminoloji edindi. Çözüm sürecini sürdüren aktörleri karşısına alırken, sürece karşı çıkan kesimleri dost edindi. Gezi eylem(ci)lerine ve paralel yapıya iliÅŸkin tutumunu tamamen deÄŸiÅŸtirdi.
Her iki örnekte de, masa başında yazılıp-çizilen hesaplar sahaya inildiÄŸinde, kanlı-canlı muhataplarla yüzleÅŸildiÄŸinde anlamsızlaşıyor, beklenen sonuçlar elde edilemiyor. Hedefe ulaşılamadığı ölçüde de bu projelere yatırım yapan aktörleri zayıflatıyor. En önemlisi de, siyasetin kalitesine, siyasi faaliyetin anlamına zarar veriyor. Toplumun siyasetle kurduÄŸu bağı, kurumsal siyasete duyduÄŸu güveni zayıflatıyor. Bugün TBMM’de temsil edilen siyasi partiler, köklü siyasi ideolojilere-kimliklere ve kalıcı toplumsal tabanlara sahipler. Ancak, AK Parti dışında bu partilerin hiçbirinin iddiaları cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerine yansımıyor. CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde, ne CHP’nin Kemalist-ulusalcı kaygıları, ne MHP’nin milliyetçi kaygıları, ne HDP’nin Kürt sorununa iliÅŸkin iddiaları konuÅŸuluyor. Bu kimlikleri önemseyen seçmen, kendi duyarlılığını adayların söyleminde bulamıyor. Bulamadıkça da siyasetten, siyasi partilerden soÄŸuyor.
[AkÅŸam, 24 Temmuz 2014]