SETA > Yorum |
Tarihin Dışında Kalan Kemalist Kürtler

Tarihin Dışında Kalan Kemalist Kürtler

Geçen hafta birçok televizyon programında şu soruya cevap arandı: Çözüm Süreci Bitti mi? Bu sorunun sorulma gerekçesi, Kobane'de yaşanan katliamlardı. IŞİD'in katliamlarına maruz kalan Kürtlerin durumu ve Kobane'nin düşme tehlikesi bu soruyu gündeme getirdi. Doğan Grubu'nun, “Paralel Yapı”ya destek veren medyanın çözüm sürecine ilişkin yaklaşımı hepimizin malumu. CHP ve MHP'nin bu konudaki yaklaşımları da öyle. Sürece başından beri karşılar. Bu sürece niçin karşı olduklarını açıklarlarken “sürecin içeriğini net olarak bilmemek” argümanını hep birinci sıraya yerleştirdiler. Hükümetin “samimiyetsizliği” iddiası dile getirilen bir diğer argümandı. Sürecin içeriği netleştikten, hatta ve hatta süreç yasal zemine kavuşturulduktan sonra bu kez “siyasal mecburiyetler” (belki de acziyetler) nedeniyle statükocu pozisyonlarını korudular.

Geçen hafta birçok televizyon programında ÅŸu soruya cevap arandı: Çözüm Süreci Bitti mi? Bu sorunun sorulma gerekçesi, Kobane’de yaÅŸanan katliamlardı. IŞİD’in katliamlarına maruz kalan Kürtlerin durumu ve Kobane’nin düÅŸme tehlikesi bu soruyu gündeme getirdi.

DoÄŸan Grubu’nun, “Paralel Yapı”ya destek veren medyanın çözüm sürecine iliÅŸkin yaklaşımı hepimizin malumu. CHP ve MHP’nin bu konudaki yaklaşımları da öyle. Sürece başından beri karşılar. Bu sürece niçin karşı olduklarını açıklarlarken “sürecin içeriÄŸini net olarak bilmemek” argümanını hep birinci sıraya yerleÅŸtirdiler. Hükümetin “samimiyetsizliÄŸi” iddiası dile getirilen bir diÄŸer argümandı. Sürecin içeriÄŸi netleÅŸtikten, hatta ve hatta süreç yasal zemine kavuÅŸturulduktan sonra bu kez “siyasal mecburiyetler” (belki de acziyetler) nedeniyle statükocu pozisyonlarını korudular.

Dolayısıyla “Çözüm süreci bitti mi” sorusu ve “evet bitti” cevabı onların duymak istedikleri, her fırsatta yüksek sesle dile getirdikleri ifadeler. Onulmaz AK Parti karşıtlığının ürettiÄŸi bir siyasetsizlik hali bu. Dolayısıyla onlar açısından anlaşılabilir bir durum bu. Yapabilecekleri baÅŸka bir ÅŸey olduÄŸunu düÅŸünmüyorlar.

Fakat bu noktada anlaşılmaz olan, Kürt milliyetçi hareketinin bazı unsurlarının “çözüm süreci bitti mi” sorusunu sürekli dile getirmeleri ve “acele cevaplar”la bu soruya mukabelede bulunmaları. En ufak bir kriz ya da provokasyonda sürecin bitebileceÄŸi tehdidini savuran, Öcalan üzerinde baskı oluÅŸturmaya çalışan, zaman zaman sürecin bittiÄŸi imasında bulunan Kürt militaristlerini kastediyorum. Tarihin dışında kalan Kemalist Kürtleri.

Çözüm süreci, Türkiye’nin tartışmasız en önemli sorununu sonlandırma iradesinin adı. Geçen hafta “Çözüm Süreci bitti mi” sorusu ekranları kaplıyorken, Bakanlar Kurulu 6551 sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal BütünleÅŸmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” kapsamında yürütülecek esasları belirledi. Resmi Gazete’de yayımlanan bu esaslar, Çözüm Sürecinin somut aÅŸamalarını da gözler önüne sermiÅŸ oldu. Hükümet, sorunu oldukça kapsamlı bir çerçeveye yerleÅŸtiriyor. Meseleyi sadece terörün bitirilmesi olarak deÄŸerlendirmiyor. Güvenlik ve silahsızlandırma anlamında adımlar atılacağı belirtilse de, sorunun çözümü baÄŸlamında siyasi alana, siyasi kurum ve aktörlere, sivil topluma ve sorunun parçası olan aktörlere temas edileceÄŸi ifade ediliyor. Bu çerçevede sosyal ve kültürel programlar baÅŸlatılacağı, ekonomik tedbirler yürütüleceÄŸi, eve dönüÅŸlerle sosyal yaÅŸama katılım ve uyum alanında çalışmalar yapılacağı, psikolojik destek ve rehabilitasyon çalışmalarına öncülük edileceÄŸi açıkça ortaya konuyor. Hükümet, sürecin arkasındaki en önemli hususun toplumsal sahiplenme olduÄŸunu bildiÄŸi için, “kamuoyunu bilgilendirme ve kamu diplomasisi çalışmaları”na yer vereceÄŸini de yine Resmi Gazete’de yayımlanan metinde gözler önüne sermiÅŸ oluyor.

Sürecin öteki tarafında Öcalan var ve Öcalan’ın temsil ettiÄŸi irade de çok net bir biçimde Çözüm Sürecinin devamından yana. Zira Öcalan, silahlı bir mücadelenin siyasi bir zemininin kalmadığını çok iyi biliyor. Hükümetin kültürel ve siyasi haklarla ilgili yaptığı reformlar, Hükümetin ve CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın bu konudaki kararlılıkları ortada.

Kürt milliyetçi hareketinin bir kesimi “silahlı mücadele”yi “Kürtlerin kazanım”ının hem gerekçesi hem de teminatı olarak görüyor. Bu militarist yaklaşımın muadili, “Kürt sorunu”nu yıllarca “asayiÅŸ sorunu” olarak gören “Türk militarizmi”. Sorunu bu hale getirenler bu iki kesim. Topluma, siyasete, bireye aynı yerden bakıyorlar. Masada oturup müzakere yapanlar onlar deÄŸil. Oturmaktan yana da deÄŸiller. Açıkçası, oturmaları da gerekmiyor.

Kemal Burkay’ın birkaç yıl önce yaptığı ÅŸu tespiti çok önemli buluyorum: “Rejim bizi bir bakıma silahlı mücadele minderine çekmeye çalıştı. Hem sol hareketi, hem Kürt hareketini. Buna gelmeyebilirdik bence. Silahlı olmayan mücadele biçimleriyle daha da baÅŸarılı olabilirdik. 1960’lı ve 70’li yılları hatırlıyorum. O zaman silahlı eylem yoktu ama Kürt hareketi barışçı biçimlerde ve oldukça önemli düzeyde geliÅŸme ivmesi kazanmıştı”.

Öyle görünüyor ki, önümüzdeki günlerde “Rojova kazanımını korumak” namına yahut “bir Kürt devleti fetiÅŸizmi” adına Kürt militaristlerinin süreci baltalamaya yönelik provakatif söylemlerine daha çok tanıklık edeceÄŸiz.

Türkiye’de yürüyen Çözüm süreci, sadece Türkiye Kürtlerinin deÄŸil, Irak, Suriye ve hatta Ä°ran Kürtlerinin selametine etki edecek. Kürt siyasi hareketi, umarım kendisini bu Baasçı militaristlere teslim etmez.

[AkÅŸam, 07 Ekim 2014]