SETA > Yorum |
Paradokstaki Medya Hürriyet

Paradokstaki Medya: Hürriyet

27 Mayıs darbesinden 12 Eylül darbesine, 28 Şubat darbesinden 27 Nisan e-muhtırasına ve Gezi Parkı eylemlerine kadar değişmeyen şeylerden birisi Hürriyet'in darbecilik geleneğidir.

Medya ve demokrasi arasında kurulan doÄŸrudan iliÅŸki modern ulus devletlerin en güçlü nitelikleri arasındadır. Biri 'tam' olmadan diÄŸerinin da olgunlaÅŸamayacağı sık sık vurgulanır. Medya, siyasi iktidarla olan iliÅŸkisinde toplum lehine bir zeminde durur ve özellikle bilginin dolaşıma sokulmasında ve kamu yararının gözetilmesinde kendi özgünlüÄŸünü gerçekleÅŸtirir. Bu denklemin Türkiye'de doÄŸru bir ÅŸekilde kurulduÄŸundan bahsetmek elbette zordur. Uzun süre doÄŸrudan devletin organik uzantısı gibi davranarak toplumu olduÄŸunun dışında baÅŸka bir ÅŸeye dönüÅŸtürmeyi görev edinen medya, son yıllarda belirli güç merkezlerinin çıkarına hizmet edecek ÅŸekilde genel yayın politikasını kurgulamaktadır. Bu baÄŸlamda medyanın siyasete müdahale enstrümanları arasında yer alan 'mektup' geleneÄŸinden ve bu mektubu gazete aracılığıyla yayınlama alışkanlığından bahsetmek mümkündür. Özellikle Hürriyet gazetesi etrafında ÅŸekillenen mektup yazma alışkanlığının Aydın DoÄŸan tarafından neredeyse periyodik olarak kullanılmaktadır.

AYDIN DOÄžAN'IN MEKTUBU

Mesela geçenlerde Hürriyet gazetesi internet sitesi Mısır'ın devrik cumhurbaÅŸkanı Muhammed Mursi'nin darbe yargısı tarafından idam cezasına mahkûm edilmesiyle ilgili haberi 'yüzde 52 ile seçilen cumhurbaÅŸkanına idam' baÅŸlığıyla verdi. Haberin yayınlanmasıyla birlikte kamuoyunda Hürriyet gazetesine yönelik eleÅŸtiriler yapıldı. EleÅŸtirilerde, CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan'ın da yüzde 52 oy alarak CumhurbaÅŸkanı seçildiÄŸi; bu baÅŸlık tercih edilerek, ima yoluyla ErdoÄŸan'ın da böylesi bir akıbetle tehdit edildiÄŸi belirtiliyordu.

Bu baÅŸlık özelinde Hürriyet gazetesi ve sahibi Aydın DoÄŸan eleÅŸtirilirken Hürriyet gazetesinin geçmiÅŸte takip ettiÄŸi genel yayın politikası, laiklik iddiasıyla dindarlara karşı izlediÄŸi 'dışlayıcı' yaklaşım, siyasi iktidarlara ve toplumdaki farklılıklara dair 'ötekileÅŸtirme' hastalığı ve özellikle darbe dönemlerindeki yayın politikası, gündeme getirildi. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu da Türkiye'de medya patronlarının siyasetçileri pijamayla karşıladığı devirlerin geride kaldığını ve medyanın siyasete yön vermesinin artık mümkün olmadığını vurgulayan ifadelerle Hürriyet gazetesini eleÅŸtirdi. Hürriyet yönetimi, ertesi gün CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'a hitaben mektup yayınlayarak hem eleÅŸtirileri reddetti hem de “Sayın CumhurbaÅŸkanı bizden ne istiyorsunuz, sürgüne mi göndereceksiniz, öz yurdumuzda garip ve parya mı yapacaksınız” gibilerinden muhtevayla sitayiÅŸini dile getirdi. Mektup, klasik bir Hürriyet geleneÄŸi olarak 'basın özgürlüÄŸü vurgusu' ve 'bizi susturamazsınız' yaklaşımıyla ve bu yaklaşımın içine giydirilmiÅŸ 'meydan okuma' ile sona eriyordu.

GEÇMİŞİN KÄ°RLÄ° Ä°ZLERÄ°

Aslında Hürriyet'in yayınladığı mektup ve içeriÄŸi Hürriyet'in geçmiÅŸini; Hürriyet'in tarihinde BaÅŸbakan veya CumhurbaÅŸkanı'nı kendisine muhatap yapan mektupların sayısını bilenler için ÅŸaşırtıcı deÄŸildir. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'a hitaben yazılan mektubu diÄŸerlerinden ayıran temel farkı ise diÄŸer mektuplara göre biraz daha 'maÄŸdur' görünümlü olmasıyla açıklamak mümkündür. Çünkü Hürriyet gazetesi internet sitesinde yer alan baÅŸlığın toplumun geniÅŸ kesimlerinde uyandırdığı darbecilik düÅŸüncesi; seçilmiÅŸ CumhurbaÅŸkanı için idam vurgusu yapıldığı algısı kendiliÄŸinden ortaya çıkan niyet okumanın ürünü olmak yerine yaÅŸanmış tecrübelerin bir tezahürü olarak görünmektedir. Hürriyet'in tarihi böylesi örneklerle doludur. Hürriyet gazetesi baÅŸta darbe dönemleri olmak üzere Türkiye'de sivil siyaset ile askeri vesayetin karşı karşıya geldiÄŸi, baÅŸörtüsü gibi sivil taleplerin öne çıktığı tüm kritik zamanlarda militan laiklikten ve askeri vesayetten yana tercihi kullanmıştır. 27 Mayıs darbesinden 12 Eylül darbesine, 28 Åžubat darbesinden 27 Nisan e-muhtırasına ve Gezi Parkı eylemlerine kadar deÄŸiÅŸmeyen ÅŸeylerden birisi Hürriyet'in darbecilik geleneÄŸidir. Siyasi aktörler ve sivil alanda hak talep edenler deÄŸiÅŸmiÅŸ, Hürriyet'in yayınlarını hazırlayan ekip deÄŸiÅŸmiÅŸ fakat sivil siyasete ve milli iradeye karşı Hürriyet gazetesinin yaklaşımı aynı kalmıştır.

ÖZAL'A MEKTUP

Hürriyet gazetesi sahibi Erol Simavi, 19 Nisan 1989 tarihli Hürriyet gazetesinde dönemin BaÅŸbakan'ı Turgut Özal'ı hedefe alan bir mektup yayınlar. 'Sayın BaÅŸbakan' baÅŸlığıyla yayınlanan Mektup, muhtıra niteliÄŸinde ifadelerle doludur. Özal'ın özel hayatından ve kalp ameliyatından ironik bir dille bahseden mektup, basının gücüne yaptığı vurguyla bitmektedir. Demokrasileri olgunlaÅŸmış ülkelerdeki güçler ayrımında basına atfedilen 'Dördüncü Güç' yakıştırmasının Türkiye gibi 'kendine özgü ÅŸartları bulunan ülkelerde' olmayabileceÄŸini ima eden mektup 'ordu-basın' arasındaki kıyaslamayla sona ermekte ve Özal tehdit edilmektedir. Sonraki günlerde Erol Simavi, Emin ÇölaÅŸan'a verdiÄŸi röportajda, Özal'a yazdığı mektupta üç nokta koyarak orduya gönderme yaptığı ifadeyi açıktan söyleyerek, Türkiye'de birinci gücün 'Ordu deÄŸil basın' olduÄŸunu, çünkü orduyu darbe yapmaya basının hazırladığını vurgulamaktadır.

ERBAKAN'A MEKTUP

1994 yılında Hürriyet'i satın alan Aydın DoÄŸan, 1996 yılında BaÅŸbakan Necmettin Erbakan'a mektup yazarak sert ifadeler kullanır. Mektup, “Artık hükümetsin hiç durma, açıkla” baÅŸlığıyla kamuoyuyla paylaşılır. DoÄŸan mektubunda; "Yarından itibaren sen baÅŸbakansın. Ä°ktidar senin elinde olacak. Medyanın hangi eli devletin kasasında ise tutup onu kırmayan, teÅŸhir etmeyen, ne olsun” çerçevesinde ifadeler kullanır. Mektuptaki senli-benli ifadeler DoÄŸan'ın siyasi iktidara bakışını göstermesi açısından önemlidir. Sonrasının 28 Åžubat dönemine denk geldiÄŸi ve DoÄŸan Grubu'nun süreci desteklediÄŸi kamuoyunca bilinmektedir.

ERDOÄžAN'A MEKTUP

Hürriyet gazetesi tarafından CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan'a hitaben yazılan mektup, Aydın DoÄŸan'ın ErdoÄŸan'a yazdığı ilk mektup deÄŸildir. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan Åžubat 2009 tarihindeki seçim mitinglerinde yaptığı açıklamalarda Aydın DoÄŸan'ın kendisine mektup yazarak iÅŸ adamı kimliÄŸiyle ticari taleplerde bulunduÄŸunu belirtmiÅŸti. Åžimdiki mektup aynı taleplerden oluÅŸmuyorsa da içeriÄŸindeki imalarla bir Hürriyet klasiÄŸi olarak arÅŸivlerdeki yerini almıştır.

“HAZCI BEDENDE MÄ°LÄ°TARÄ°ST RUH”

Anlayış dergisinde yayınlanan röportajda Hürriyet gazetesi 'hazcı bedende militarist bir ruh' olarak tanımlıyordu. Bu ifadenin arkasında, Hürriyet'te seçilmiÅŸ hükümetlere karşıtlığın ve darbecilik geleneÄŸinin artık bir zihniyete dönüÅŸmesi ve kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa miras kalarak okuyucu yorumlarına dahi sirayet edecek ÅŸekilde kurumsallaÅŸması yer alır. Bir yandan batılı gibi yaÅŸayan, çaÄŸdaÅŸlık iddiasının bayraktarlığını yapan, popüler magazin ağırlıklı yayıncılığın taşıyıcısı olarak haz ve hız uÄŸruna koÅŸuÅŸturan bir gazetenin aynı zamanda darbecilik düÅŸüncesinin savunucusu ve militarist kalkışmalara ÅŸapka çıkartacak tarzda yayınlarını ayarlaması, Hürriyet gazetesi için gerçekleÅŸmiÅŸ bir paradokstur. Bu yüzden; Muhammed Mursi'nin idama mahkûm edilmesinin ardından Hürriyet Gazetesi tarafından tercih edilen baÅŸlığın ve tepkilerin ertesinde CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan muhatap alınarak yayınlanan mektubun neden darbecilik ve seçilmiÅŸ siyasetçi karşıtlığı baÄŸlamında deÄŸerlendirildiÄŸinin daha iyi anlaşılabilmesi için tarihsel arka palana ve demokrasinin kırılma dönemlerindeki Hürriyet yayınlarına bakarak detaylandırmak gerekir.

Dolayısıyla medyanın toplumun lehine yayın yapması ve genel olarak toplumun tercihleriyle barışık bir düzlemde içerik paylaşımına sahip olması ilkesinden hareketle bakıldığında hem DoÄŸan Grubu'nun PKK terörüyle mücadeledeki yayınları hem de Aydın DoÄŸan'a ait Hürriyet gazetesinin geçmiÅŸinin toplumsal olanı 'dışlayıcı' ve 'güç merkezlerini' kapsayıcı olduÄŸu görülür.

[YeniÅŸafak, 23 AÄŸustos 2015]