SETA > Yorum |
Muhalefetin İktidar Mücadelesi Kurultaylarla Sınırlı

Muhalefetin İktidar Mücadelesi Kurultaylarla Sınırlı

Muhalefet dış politikadaki ‘bataklık’ söyleminden, yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarındaki ‘sultanlık’, ‘otoriterleşme’ söyleminden daha derinlikli ve geniş perspektifli yeni politikalar, teklifler ve projeler üretebilmelidir.

1 Kasım’dan hemen sonra medyada çoÄŸunlukla AK Parti’nin yeni dönemde nasıl bir yol izlemesi gerektiÄŸi konuÅŸuldu. AK Parti’nin demokratikleÅŸme konusunda ne tür adımlar atması gerektiÄŸi, seçim öncesi vaatlerini yerine getirip getirmeyeceÄŸi/nasıl getireceÄŸi, baÅŸkanlık sistemi, çözüm süreci ve genel anlamda yeni anayasa konusunda nasıl bir yol izleyeceÄŸi gibi konular tartışıldı. Söz konusu tartışma konularına muhalefet cephesi açısından bakacak olursak, CHP ve MHP’de (olaÄŸanüstü) kurultay tartışmaları dışında ve HDP’de de baÅŸkanlık sistemine iliÅŸkin yapılan zikzaklı açıklamalar dışında kayda deÄŸer herhangi yeni bir ÅŸey söylenmiÅŸ deÄŸil.

Daha 1 Kasım akÅŸamı yapılan açıklamalarda her üç muhalefet partisi liderinin de kısmî öz eleÅŸtirel ifadeleri olsa da, yine AK Parti ve CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ı suçlayıcı ifadelerine tanık olundu. Oysa seçimlerden hemen sonra konuÅŸulması gereken, yıpranmışlığına ve kadro deÄŸiÅŸimine raÄŸmen, on üç yıldır iktidarda olan ve 2019’a kadar da iktidarda kalacağı gözüken bir partinin hâlâ yüzde elliye yakın oy alıyor olmasında muhalefetin rolü nedir? Muhalefet nasıl bir muhalefet(sizlik?) yapmış/yapıyor ki seçmenin yarısı AK Parti tercihini deÄŸiÅŸtirmemekte, tersine AK Parti etrafında konsolide olmaktadır. AK Parti’nin genelde 2002’den sonraki icraat ve reform siyasetinin, özelde de 7 Haziran sonrası seçmeni ikna kabiliyetinin altını çizmek gerekir ancak bu yazıda daha çok muhalefet cephesine odaklanılacaktır.

MUHALEFET NEYÄ° TARTIÅžIYOR?

Türkiye’de bir muhalefet sorunu olduÄŸu sıkça dile dile getirilmektedir. Muhalefetin bir gündeminin olmaması, AK Parti gündemine mahkûm kalarak kendi gündemini üretememesi, dış politika, Kürt meselesi gibi can alıcı konularda yeni ve çerçevelendirilmiÅŸ, muÄŸlak olmayan bir vizyon ortaya koyamaması temel eleÅŸtiri noktalarıdır. Yanı sıra ve demokrasilerde farklılıkların gözetilmesi ve demokratikleÅŸmenin tahkim edilmesi için muhalefetin hayatî fonksiyonu göz önünde tutulursa, muhalefetsizliÄŸin ya da yetersiz muhalefetin özelde AK Parti iktidarları genelde de Türkiye siyasal tecrübesi açısından olumsuz bir husus olduÄŸu daha iyi anlaşılabilir.

7 Haziran seçimlerinden tek parti iktidarının çıkmaması koalisyon görüÅŸmeleri üzerinden muhalefete bir alan açmış ancak muhalefet partileri bu fırsatı kullanamamıştır. 1 Kasım seçimlerinden sonra ise tek parti iktidarı çıkmıştır. Her ne kadar iktidar olmak için belli aritmetik rakamlar gerekse de, etkili ve yapıcı bir muhalefet için bir aritmetik önkoÅŸul yoktur. Dolayısıyla, DavutoÄŸlu’nun muhalefete yeni anayasa ve uzlaşı çaÄŸrısı yapmasını, muhalefet için bir fırsat olarak deÄŸerlendirmek gerekir. Ancak, daha seçim sonuçlarının aklıselim bir deÄŸerlendirmesini yapmadan, 7 Haziran’ın arızî bir durum olduÄŸu ve 1 Kasım’da seçmenin muhalefet partilerinde tasvip etmediÄŸi unsurların popülist siyaset ya da anti-ErdoÄŸanizmle aşılamayacağı mesajını vermesinin kritiÄŸi yapılmadan, yani, muhalefet kendisine ‘Nerede yanlış yaptık’ sorusunu sormadan CHP’de ve MHP’de kurultay çaÄŸrıları baÅŸ göstermiÅŸtir. HDP’de ise durum çok daha vahimdir.

Muhalefetteki tabloda ilk olarak CHP cephesine bakacak olursak, CHP, Kemal KılıçdaroÄŸlu döneminde bir ‘Yeni CHP’ söylemini oluÅŸturmaya çalışmıştır. 7 Haziran öncesi ekonomik vaatlerin de kamuoyunda kısmî bir ses getirdiÄŸi görülse de bu söylemin sandıkta bir karşılığı olmadı. 1 Kasım öncesi CHP’nin koalisyon görüÅŸmelerindeki olumlu tavrından ötürü partide bir beklenti oluÅŸmuÅŸ ancak 1 Kasım’da yine bir hayal kırıklığına uÄŸramıştır. Seçim sonuçlarının analizi yapılmadan, DavutoÄŸlu’nun seçim akÅŸamı muhalefete yaptığı Yeni Anayasa ve uzlaşı çaÄŸrılarına kayda deÄŸer karşılıklar vermeden partide kurultay sesleri yükselmeye baÅŸlamıştır. CHP’de seçimden üç gün sonra kurultayın konuÅŸulmaya baÅŸlanması 1 Kasım seçimlerini analiz etmeyi engellemekte ve parti yönetimini de baÅŸarısızlığın hesabını verme sorumluluÄŸundan kurtarmaktadır. Dolayısıyla, seçimlerden sonra CHP’de seçim sonuçlarını deÄŸerlendirmek ve yeni dönemdeki temel politika baÅŸlıklarına iliÅŸkin öneriler üretmek deÄŸil kurultay tartışmaları hâkim olmuÅŸtur.

KURULTAYLAR, KURULTAYLAR...

MHP cephesi ise kurultay çaÄŸrılarında CHP’den geri kalmadı. Ä°lk olarak, Sinan OÄŸan olaÄŸanüstü kurultay çaÄŸrısı yaptı ve sonra da adaylığını açıkladı. OÄŸan’dan sonra ülkücü camianın muteber isimlerinden olan ancak 1 Kasım’da MHP’nin Trabzon’dan vekil çıkaramamasından ötürü Meclis’e giremeyen Koray Aydın da adaylığını açıkladı. Son olarak, 7 Haziran sonrası ismi gündeme sıkça gelen ancak 1 Kasım seçimlerinde Devlet Bahçeli tarafından aday gösterilmeyen Meral AkÅŸener olaÄŸanüstü kurultay çaÄŸrısı yaptı. Ancak MHP’de yaÅŸanan baÅŸarısızlığın salt parti yönetimi baÅŸarısızlığı mı yoksa partinin bütünsel anlamda ürettiÄŸi siyasetin halkın sosyolojisine uymaması mı olduÄŸu yeterince tartışılmamaktadır.

HDP’de ise -ÅŸimdilik- bir parti içi muhalefet görünürde deÄŸil. Ancak Altan Tan gibi isimlerin PKK-HDP iliÅŸkisini eleÅŸtiren, en azından PKK’yı doÄŸrudan eleÅŸtiren, demeçleri medyada yer aldı. Ancak daha bütünsel anlamda parti olarak HDP’nin pek bir öz eleÅŸtiri yapmadığı, sorumluluÄŸu üzerinden atarak, seçim koÅŸullarını, kendilerine yapılan saldırıları gerekçe olarak sunduÄŸu görülmektedir. Bundan sonrası için de, HDP’nin önünde kabaca üç ihtimal olduÄŸu söylenebilir; Kürt kimliÄŸi ve bölgesine mahkûm olmak, Sol tabanını geniÅŸletmek ve tahkim etmeye çalışmak, sözde deÄŸil ama gerçekten bir Türkiye partisi olmak. 7 Haziran’a giderken HDP seçmene üçüncü yolu seçtiÄŸi mesajını verdi ve baÅŸarılı oldu ancak 7 Haziran’dan sonra ve hâlâ da devam ederek ilk iki seçeneÄŸe dayalı bir siyaset yürüttü/yürütüyor. Oysa bu yürütülen siyasetin, ülkesel anlamda bir karşılığı olmadığı, Sol’un payandasındaki HDP’nin ne kadar sınırlı politik alana hapsolmak durumunda kaldığı 1 Kasım seçim sonuçlarından rahatlıkla çıkarsanabilir.

TARÄ°HÄ° SORUMLULUK

1 Kasım’da teÅŸekkül eden Meclis yüzde 97,5 temsil oranını barındırmaktadır. Bu oran, Yeni Anayasa, Kürt meselesinin çözümü gibi hemen her kesimin mutabık kaldığı konularda önemli bir fırsat sunmaktadır. AK Parti’ye, iktidar olarak, kurucu bir misyon düÅŸmekte ve AK Parti’nin bu misyonu ne kadar yerine getireceÄŸini zaman gösterecektir. Ancak, muhalefetin de AK Parti’den daha az olmayan tarihî bir sorumluluÄŸu vardır. Muhalefet dış politikadaki ‘bataklık’ söyleminden, yeni anayasa ve baÅŸkanlık sistemi tartışmalarındaki ‘sultanlık’, ‘otoriterleÅŸme’ söyleminden daha derinlikli ve geniÅŸ perspektifli yeni politikalar, teklifler ve projeler üretebilmelidir. Seçim dönemlerinde partilerin birbirlerine yönelik eleÅŸtiri dozajları hayli yüksek olabilir ancak bu sertliÄŸi seçim sonrasına, Meclis’e ve yeni dönemin inÅŸasına taşımanın hem muhalefete hem de Türkiye’ye ciddi maliyetleri olabilecektir.

Fakat muhalefet partilerinin birincil önceliÄŸini, ana gündemini kurultay tartışmaları oluÅŸturmakta ve bu partilerin parti içi muhalefetten ülke için muhalefet yapmaya sinerjisi ve zamanı kalmamaktadır. Dolayısıyla yapılan tek muhalefet de AK Parti’ye toptan karşıtlıktır.

1 Kasım seçim sonuçları, siyasal aktörlere tarihî bir fırsat vermiÅŸtir.

[Star Açık GörüÅŸ, 17 Ocak 2016]