SETA > Yorum |
Medya Manipülasyonu

Medya Manipülasyonu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın toplum nezdindeki prestijini sınırlı bir yere indirebilmek için elden gelen ne varsa yapılmaya çalışılıyor.

Geçen hafta Alman medyasında altı gazete aynı gün ‘aynı baÅŸlıkla’ Türkiye haberi yapmıştı. Haberde CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın milleti erken seçimle tehdit ettiÄŸi iddia ediliyordu. Bu haberde kullanılan içerik Alman medyasındaki Türkiye haberlerinin tek elden servis edildiÄŸini ve baÅŸlığın bile tek elden atıldığını (kontrol edildiÄŸini) ispatlıyor. Hâlbuki CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın o konuÅŸmasındaki ifadeleri Anayasamızda seçim sürecini anlatan ifadelerin bire bir aynısı. Åžimdi Alman ekolünden gelenler bu durumu Alman disipliniyle mi açıklayacaklar yoksa tek otoritenin dayattığı bir sansür olarak mı açıklayacaklar yoruma açık bir konu.

Türkiye’deki ErdoÄŸan karşıtı medya bu büyük(!) haberi yakalayamadı belki ama ertesinde öyle haberlere imza attı ki adeta Alman medyasına rahmet okutacak cinstendi bu haberler. Birkaçını burada paylaÅŸayım.

1-CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi’nde 6 milyon dolarlık iftar haberi DoÄŸan Grubu’nda yer aldı. Anında sosyal medyada ve diÄŸer karşıt mahfiller tarafından alıntılanarak çoÄŸaltıldı. Haber okuduÄŸunda bir iftar yemeÄŸinden 6 milyon doların nasıl çıkartıldığına hayret edilebilir, fakat bunu yazan ve paylaÅŸan kesimler için bu 6 milyonluk iftar haberi sorgulanamaz mutlak bir doÄŸru olarak servis edildi. Savunuldu.

Peki, bu haber neden yapıldı? Bence iki nedeni var. Birincisi seçimden önce baÅŸlayan ve devam eden bir algı operasyonun parçası olarak yapıldı. CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın toplum nezdindeki prestijini sınırlı bir yere indirebilmek için elden gelen ne varsa yapılmaya çalışılıyor. Yalan haber, iftira, yalan haberlerin sürekli dolaşımda tutulması, tek boyutlu ve tek taraflı kurgulanmış içerikler… Bu sayı artırılabilir. Özellikle ‘Saray’dan’ hareketle gündemde tutulan ‘lüks ve israf’ baÄŸlamındaki yıpratma çabası karşıt medyayı öylesine uç bir zihinsel pozisyona taşımış ki, gazetecilik yerine kendi amaçlarını veya niyetlerini haber haline getirerek okuyucuya sunmaya baÅŸladılar.

Haberin yapılmasının ikinci gerekçesiyse iftar masasında oturanların kimliÄŸiyle ve ÅŸahsiyetleriyle iliÅŸkilendirilerek açıklanabilir. Masada oturanlar arasında Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Mehmet Görmez ve aralarında Sait YazıcıoÄŸlu’nun da yer aldığı eski Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlarının bulunmasıyla hem onlar hem de onların temsil ettiÄŸi sosyolojinin hedef alındığı görülüyor. Dini alanda öne çıkan isimlerin lüks ve israfla kamuoyunun önüne sürülmesiyle toplumda dine, dindarlara ve dini alanda yetiÅŸmiÅŸ kiÅŸilere karşı bir itibar erozyonunun oluÅŸturulmak istendiÄŸi görülüyor.

Nitekim bu haber CumhurbaÅŸkanlığı tarafından anında yalanlandı. Ve iftar masasının maliyetinin 5-6 bin lira civarında olduÄŸu, haberdeki iddiaların gerçeÄŸi yansıtmadığı her ÅŸeyin fiyatının ne kadar olduÄŸuna dair bilgi verilerek sarih bir ÅŸekilde ortaya konuldu. Peki yalan haberi yapanlardan ve yayanlardan bırakın gazetecilik duyarlılığını, insani duyarlılıkla adına bile olsa herhangi bir özeleÅŸtiri geldi mi?

2-DAEÅž tarafından Kobane’ye yapılan bombalı saldırının ertesinde, saldırganların Türkiye’den geçtiÄŸi iddiasını kanıtlamak için sosyal medyada ve baÅŸta Özgür Gündem gibi gazeteler olmak üzere Türkiye karşıtı Kürt medyasında yayınlanan haberlerin dili ve mantığı büyük ölçüde dezenformasyonla doluydu. Biraz dikkatle bakıldığında haberin hazırlanmasında ‘görüÅŸ alma, gerçeklere uygun davranma, teyit etme’ gibi hiçbir gazetecilik ilkesinin dikkate alınmadığı görülüyor. Ayrıca Kobane’de yakalanan saldırganlara ait olduÄŸu iddiasıyla yayınlanan ve paylaşılan bir fotoÄŸrafın foto montaj marifetiyle hazırlanmış olması; fotoÄŸraftakilerin Türkiye ile yakından uzaktan alakasının olmaması yapılan ÅŸeyin gazetecilik olmadığını ve ideoloji gazeteciliÄŸinin geldiÄŸi noktayı göstermesi açısından önemli. Ayrıca HDP’li vekillerin ve Özgür Gündem gazetesinin böylesine aşırı ve gerçeklerle uyuÅŸmayan provokatif bir dil kullanmayı tercih etmesinin izaha ihtiyacı var.

3-Birgün gazetesi, AK Parti’den Milletvekili seçilen gazeteci Muhsin Kızılkaya hakkında manÅŸetten bir haber yayınladı. Haberde yazarın fotoÄŸrafına iliÅŸik olarak “EÅŸini bıçakladı, AKP’den Vekil oldu” ifadesi baÅŸlık olarak kullanılmış. Haberin doÄŸru olup olmadığıyla ve içeriÄŸinin taşıdığı nefret suçuyla ilgilenilmeden sözde sol-sosyalist çevrelerde uyandırdığı heyecan hemen sosyal medyada kendini gösterdi. Sevinç çığlıklarının arka planında Kızılkaya’nın bir Kürt olarak neden HDP saflarında deÄŸil de AK Parti’yi tercih ettiÄŸine dair öfke ilk bakışta kendini ele veriyor. Ama yine de gazetecilik yaparken ilkelerin böylesine hiçe sayılması enteresan.

Haberde manÅŸete taşınan ifadede yer alan içerik sadece Muhsin Kızılkaya’yı hedef almıyor aslında. Haberin alt metinde ise eÅŸini bıçaklayanların AK Parti’den vekil seçilebileceÄŸi veya vekil seçilebilmesine giden yolu Kızılkaya’ya eÅŸini bıçaklamış olması olduÄŸunu ima eden, daha doÄŸrusu iÅŸaret eden bir söylem bulunuyor. Güya, haberi yapan bu anlamı alt metne saklamaya çalışarak AK Parti’ye ve onun temsil ettiÄŸi kesimlere zekice(!) laf giydirmiÅŸ.

Bu haberi gazetecilik dışı yapan gerekçeler sadece bunlarla sınırlı deÄŸil aslında. Muhsin Kızılkaya ve eÅŸinin bu haber üzerine yaptığı açıklama haberin tümüyle düzmece ve masa başı asparagası olduÄŸunu gösteriyor.

Kızılkaya’nın eÅŸi tarafından yapılan açıklamada iddiaların asılsız olduÄŸuna, birlikte mutlu olduklarına deÄŸiniliyor ve Birgün’ün iddia ettiÄŸi olayın 10 yıl önce bir mutfak kazasında yaÅŸandığı belirtiliyor. Ayrıca yalan haberinden dolayı Birgün’e dava açacaklarını da söylüyorlar. Dolayısıyla ne gazetecilik, ne ilke, ne de kiÅŸilik haklarına asgari saygı. Bu haberde hiçbiri yok. Aksine nefret suçu var.

[Milat, 30 Haziran 2015]