SETA > Yorum |
IŞİD'in Ekonomi Politiği

IŞİD'in Ekonomi Politiği

IŞİD'e karşı yürütülen askeri operasyonların başarıya ulaşabilmesi, ancak örgütün kapalı devre çalışan ve kendi kendisini çeviren finansman sistemi çökertilebildiği taktirde başarılı olabilir.

Suriye’deki kanlı iç savaşın taraflarından sadece biri olarak görülürken kısa sayılabilecek bir sürede saÄŸladığı müthiÅŸ lojistik büyüme ile Irak ve Suriye’de alan kontrolü saÄŸlayan Irak Åžam Ä°slam Devleti (IŞİD) finansal açıdan dünyanın en zengin terör örgütlerinden biri durumunda. Bunun temel sebebi IŞİD’in büyüme sürecinde gasp, haraç toplama, adam kaçırma, özel finansörlerden gelen bağışlar ve petrol kaçakçılığına dayanan ve kendi kendini döndüren bir ekonomik yapı meydana getirmiÅŸ olması. Ulus devlet yönetimlerinin ciddi otorite daralmasına uÄŸramaları ve hatta çökmeleri sonucu ortaya çıkan bu kayıtdışı ve illegal ekonomi, yaklaşık sekiz milyon kiÅŸinin yaÅŸadığı bir coÄŸrafi alanın tüm doÄŸal kaynak zenginliklerinin ve birikmiÅŸ servetlerinin acımasız bir rasyonalite ile savaÅŸ finansmanına aktarılmasına çalışmakta. Halihazırda bu oturmuÅŸ ekonomik sistemin ciddi bir sarsıntı olmadan sekteye uÄŸratılması da operasyonel açıdan oldukça zor görünüyor, çünkü IŞİD stratejik deÄŸeri olan rezervlerin ve ekonomik aktörlerin pek çoÄŸunu kontrol ediyor. GeçtiÄŸimiz hafta A.B.D. ve Körfez ülkeleri’nin ittifakıyla baÅŸlatılan hava harekatının süresine ve ÅŸiddetine baÄŸlı olarak bu kontrol mekanizmasını ne derece sarsabileceÄŸini süreç içinde göreceÄŸiz.

VERGÄ°LER DOLAR BAZINDA

Bölgede ticareti ve mal akışlarını kısıtlayarak petrol üzerinden para transferinin önlenmesi yönündeki yaklaşım da bu noktada pek gerçekçi durmuyor. Zira zaten devasa bir insani trajedi ile karşı karşıya olan Suriye ve Irak’ta ticaret ve lojistik hatlarının terör finansmanını önleme amacıyla tıkanması özellikle yiyecek sıkıntısını had safhaya çıkararak sivillerin yaygın açlık yaÅŸaması riskini tetikleyebilir. Bu yüzden Rakka’dan Musul’a kadar uzanan bölgede tarım arazilerinden ve ticari iÅŸletmelerden haraç alan, ulaşım hatlarında bir tür vergilendirme sistemi kuran, Hıristiyanlardan ve diÄŸer dini azınlıklardan himaye bedeli toplayan IŞİD’in ulusal sistemlere paralel finansal sistemi, bölgesel bazda ciddi bir müdahale olmadığı sürece kendini yeniden üretebilir. Tarım alanlarının vergilendirilmesi ile ilgili olarak, ele geçirilen her beldede bir tür envanter çıkarılarak Müslüman ve gayrimüslim nüfus tarafından kontrol edilen arazilerin kayda geçirildiÄŸi biliniyor. Müslüman nüfustan sahip oldukları hektar sayısına baÄŸlı olarak -ürün bazında deÄŸil- arazi büyüklüÄŸü bazında peÅŸin vergi talep edildiÄŸi aktarılıyor. Özellikle bu yıl gibi yağışın az olduÄŸu bir kuraklık yılında bunun bölge halkına ve çiftçilere ne kadar ağır bir mali yük getirdiÄŸi rahatlıkla tahmin edilebilir. Ayrıca tarım arazilerinden alınan haraç ve Hıristiyan azınlıklardan alınan himaye gelirlerinin altın, gümüÅŸ, ya da A.B.D. doları cinsinden tahsil edildikleri de bölgeden gelen bilgiler arasında.

Aslında geçen yıl Suriye’de, bu yıl ise Irak’ta giriÅŸtiÄŸi yıldırım yayılma harekatı sırasında IŞİD’in son derece rasyonel ve önceden hazırlanmış bir strateji doÄŸrultusunda petrol ve doÄŸalgaz rezervleri ile rafinerileri, tarım alanlarını ve Merkez Bankası ile büyük banka ÅŸubelerini hedef alan saldırılarda bulunması ilk etapta dış gözlemcileri oldukça ÅŸaşırtmıştı. Ancak IŞİD’in benzer bir ekonomik strateji izleyerek El-Kaide’nin farklı kolları arasında en zengin kol haline gelen Irak El-Kaide’sinin yerini aldığı hatırlandığında mevcut durum daha anlaşılır oluyor. Örgütün merkezi kontrol heyetinde bir finansman birimi bulunduÄŸu ve askeri operasyonların yönetiminde bu birimin önemli ve yönlendirici bir rol oynadığı farklı kaynaklarca aktarılmakta.

GÜNLÜK 3 MÄ°LYON DOLAR

Peki IŞİD’in Suriye ve Irak’ta özellikle stratejik petrol ve doÄŸalgaz kaynaklarını kontrol ederek hızla ilerleyiÅŸi, bizlere örgütün yaslandığı ekonomi politik temeller hakkında neler söylüyor? Bir açıdan IŞİD’in stratejisinin uluslararası güvenlik mimarisi ve enerji arz güvenliÄŸi açısından oldukça yeni bir geliÅŸmeyi iÅŸaret ettiÄŸi vurgulanabilir. Zira Angola’daki iç savaÅŸta elmas ticareti üzerinden finans saÄŸlayan UNITA ve Demokratik Kongo’da koltan ticaretini kontrol eden gerillalardan bu yana Güney ülkelerinde ham petrol gibi stratejik bir kaynağı baÅŸlıca gelir ve finansman kaynağı haline getirmeyi baÅŸaran bir terör örgütü görülmedi. OluÅŸum sürecinde Körfez bölgesinden özel finansörlerin desteÄŸine dayanarak eÄŸitilmiÅŸ bir savaÅŸçılar grubu oluÅŸturan IŞİD ise bu finansman biçiminin sürdürülebilir olmadığını görerek doÄŸal kaynak rezervlerinin ve nakit akışlarının kontrolüne yönelik bir yayılım stratejisi benimsedi. Bu baÄŸlamda Irak’ta üretilen petrolün yaklaşık üçte birinin iÅŸlendiÄŸi Beyci Rafinerisi’ni kuÅŸatma altına alırken de, Irak Merkez Bankası’nın Musul ÅŸubesindeki 450 Milyon dolara el konulurken de amaç aynıydı: Ulusal hükümetlerin petrol kaynakları ve nakit gelirleri üzerindeki kontrollerini ve böylelikle de siyasi ağırlıklarını zayıflatmak. Günümüzde kesin rakamlar bilinmemekle birlikte IŞİD’in eski kaçakçılık aÄŸlarını kullanarak günde 80.000 varile ulaÅŸan illegal petrol ticaretinden saÄŸladığı günlük gelirin 3 milyon dolara ulaÅŸtığı tahmin ediliyor.

DiÄŸer bir açıdan Bilad-ül Åžam bölgesinde hilafete dayalı bir rejim arzulayan radikal-selefi bir örgüt olarak lanse edien IŞİD’in uyguladığı insani vahÅŸet ve izlediÄŸi ekonomik strateji aslında son derece seküler ve OrtadoÄŸu’nun otoriter tarihiyle uyumlu. Zira ham petrol gelirlerini fiziki ÅŸiddet yoluyla kontrol altına alıp yine devam eden bir savaşı finanse etmek için kullanmak adeta standart OrtadoÄŸu pratiÄŸi olarak görülebilir. 1970’li yıllardan beri OrtadoÄŸu’nun petrol zengini birçok ülkesi, petrolden elde ettikleri gelirleri uluslararası silah piyasasında cömertçe harcamaktan çekinmediler. Åžah döneminde Ä°ran, 1973 uluslararası petrol krizinden bu yana ise Suudi Arabistan petrol karşılığında silah ticaretinin baÅŸlıca bölgesel eksenlerini oluÅŸturdular. 1980’lerde Suudi Arabistan ile Ä°ngiltere arasındaki “El-Yemame” olarak bilinen petrol-silah takası anlaÅŸması ve 2010 yılında Suudi Arabistan ile Amerika BirleÅŸik Devletleri arasında imzalanan 60 milyar dolarlık tarihin en büyük silah satış anlaÅŸması da aynı zincirin halkalarıydı. Bu baÄŸlamda IŞİD ile bu örnekler arasındaki farklılık, sadece genelde kayıtdışı yollardan piyasaya sürülen petrol karşılığında alınan silahların bir ulus devlet yönetimi tarafından deÄŸil, paramiliter bir örgüt tarafından kullanılıyor olmasında yatıyor.

Bu noktada IŞİD’in kontrol ettiÄŸi devasa illegal ticaret ağı ile Türkiye’yi devlet düzeyinde irtibatlandırmak isteyen asılsız iddialara cevap vermez isek bu analiz eksik kalır. Ä°lk etapta sözü edilen iddiaların uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin cari ülke algısına zarar vermek üzere baÅŸlatılan geniÅŸ çaplı bir “algı yönetimi” operasyonu baÄŸlamında gündeme getirildikleri hatırlanmalı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluÅŸlarının somut bir ekonomik ya da politik risk olmadığı halde Türkiye’yi kredi notu indirimleri ile tehdit ettikleri bir ortamda Batılı medya organlarının AK Parti hükümetini ısrarla IŞİD’in stratejik ortağı ya da destekçisi gibi gösterme gayretleri daha çok ülke imajı ile ilgili algıları olumsuz yönlendirme gayretlerine dayanıyor. Yoksa CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, BaÅŸbakan DavutoÄŸlu ve Enerji Bakanı Yıldız’ın da defalarca belirttikleri üzere 13 farklı ülkeden hukuki düzlemde petrol alan Türkiye’nin IŞİD’den açık ya da örtülü bir petrol alım iÅŸlemi bulunmuyor. Yıllık 35 milyon ton ve 52 milyar dolarlık petrol portföyü olan Türkiye’nin hattızatında IŞİD’den kaçakçılık yolu ile gelecek herhangi bir petrol kaynağına ihtiyacı da yok. Bu baÄŸlamda A.B.D. DışiÅŸleri Bakanı John Kerry’nin Senato’daki ifadesi sırasında IŞİD kontrolündeki petrol ticaretinin Ürdün veya Türkiye gibi komÅŸu ülkeler üzerinden yapıldığını belirtmesi, her ne kadar uzun sınır hattında yıllardır engellenmeye çalışılan kaçakçılık faaliyetlerine deÄŸiniyor olsa da, uluslararası medyada Türkiye aleyhine oluÅŸturulan puslu havaya hizmet eder nitelikteydi. Ä°ÅŸin algı yönetimi tarafını bir kenara bırakıp reel politik tarafına bakacak olursak IŞİD’e karşı yürütülen askeri operasyonların baÅŸarıya ulaÅŸabilmesi, ancak örgütün kapalı devre çalışan ve kendi kendisini çeviren finansman sistemi çökertilebildiÄŸi taktirde baÅŸarılı olabilir.

[Star Açık GörüÅŸ, 27 Eylül 2014]