SETA > Yorum |
Hangi Devlete Biat

Hangi Devlete Biat?

Çıkış, solcuya, Kürde, İslamcıya baskı uygulayan "derin devlete" değil; milletin maslahatını gözeten "demokratik devlete" biatta.

Cumhuriyet döneminde Türkiye'deki Ä°slami hareketin laikçi rejimle hesaplaÅŸması uzun bir hikâyedir. Devletin nasıl algılandığı ve muktedirlerle nasıl bir iliÅŸki yürütüldüÄŸü bu hikâyenin nirengi noktalarını belirlemiÅŸtir.

Genç Osmanlıların da II. MeÅŸrutiyet Ä°slamcılarının da ana sorunsalı Osmanlı'nın nasıl kurtarılacağıydı. Ä°slamcılar, ümmetin maslahatını gerçekleÅŸtirmenin yolunun devletin dirliÄŸinden geçtiÄŸi üzerinde büyük bir ittifak içinde oldular.

Ä°slam dünyasının neden geri kaldığı sorusuna "liberal anayasacılık" cevabını bulduklarında da tarihin ve coÄŸrafyanın devletin gücünü korumasını icbar ettiÄŸinin farkındaydılar. Bu yüzden, Osmanlı-Türkiye baÄŸlamında kendisini bir medeniyet perspektifi olarak formüle eden Ä°slamcılık, muhalif olduÄŸu kadar devletlü bir hareket de oldu. Rejimler sorunlu bulunurken uzun erimli bir yapı olarak devlet düÅŸmanlaÅŸtırılmadı. Nitekim, Erken Cumhuriyet döneminde Meclis'ten ve siyasetten tasfiye edilen Ä°slamcılar laikçi rejimden muzdarip idiler, ancak devleti karşılarına almamakta hassas oldular.

Bütün sorunlara raÄŸmen devlete baÄŸlılık "yerli" olmanın ve kalmanın gereÄŸi olarak görüldü. Biatın bir sözleÅŸme olduÄŸunu vurgulayan Ä°slamcılar, devletleri aleyhine olacak ÅŸekilde uluslararası ittifaklara girmemeyi bu topraklara ve ümmete duyulan derin baÄŸlılığın gereÄŸi olarak bildiler. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın "bu coÄŸrafyanın, bu toprağın hafızası insanınkinden daha güçlüdür. Kendisini seveni, kendisine hizmet edeni ödüllendiren bu topraklar kendisini satanın cezasını da mutlaka verir" cümleleriyle iÅŸaret ettiÄŸi iÅŸte bu aidiyet hissidir.

Biat edilen irade, yaptıkları sorgulanmayan "kutsal" ya da "derin devlet" deÄŸildi. Laik karakterine raÄŸmen, varlığıyla kâfirlere karşı Ümmetin menfaatlerini koruyan devlet idi. Ä°slamcı aydınlardan NakÅŸibendi ÅŸeyhlerine ve Bediüzzaman Said Nursi'ye kadar hepsinde bu yaklaşım ortaktır. Mısır ve Ä°ran'daki Ä°slami hareketlerden etkilenme sonucu ortaya çıkan "devrimci" yaklaşım mevcut laik rejimi bir dönem "taÄŸut" olarak nitelese de bu yaklaşım geniÅŸ kitleleri hiçbir zaman etkisine alamadı. Bu nedenle Milli GörüÅŸ partileri de tarikat ve cemaatler de laik bile olsa devletin milletin maslahatına bakan "aÅŸkın" yanını kabullendiler.

Devrim hülyasına düÅŸen radikaller de kısa sürede Ä°ran devriminin ulusalcı ya da mezhepçi yanlarını keÅŸfettiler ve liberal demokrasi isteÄŸi içinde eriyiverdiler. Demokratik siyasetin imkânları dini taleplerin karşılanmasında yeterli bulundu. Ä°ÅŸte bu sebeplerle, Ä°slami hareket tek parti döneminde de 28 Åžubat sürecinde de ÅŸiddetten ve radikalleÅŸmeden uzak durabildi.

Devlet kadrolarında yer alarak rejimi dönüÅŸtürme isteÄŸi her türlü vasıtayı kullanarak "devleti ele geçirme hedefine" dönüÅŸmedi. Burada bir istisna var: Gülen hareketi. Bu hareket, siyasal Ä°slamcılığa karşı olduÄŸu tezine raÄŸmen devleti ele geçirme hedefini mistik ve mesiyanik bir kararlılıkla muhafaza etti. Dönemin ihtiyacına göre deÄŸiÅŸen söylemlerle bu hedefe yürüyüÅŸünü devam ettirdi.

GerektiÄŸinde en milliyetçi ve devletçi tavrı gerektiÄŸinde en kozmopolit ve fırsatçı yaklaşımı benimseyebildi. Tedbirden takiyeye hatta Ä°srail aklını çaÄŸrıştıran istihbarat oyunlarına yol bulunabildi. BaÅŸbakan DavutoÄŸlu'nun Gülen hakkında "Humeyni'nin Ä°ran'a döndüÄŸü gibi dönecekti" ÅŸeklinde formüle ettiÄŸi hedefin bu hareketi ne türlü derin komplolara ve ittifaklara sürüklediÄŸini son iki yılda gördük. Sürüklendikleri yer demokratik-meÅŸru muhalefetin ve eleÅŸtirinin çizgisi deÄŸil, "bu süreci 3-5 yiÄŸit adam sona erdirir. AK Parti yüzde 60 oy alsa dahi bu süreç bitmiÅŸtir" hırsının aşırılığıdır.

Ä°slami gruplarla sahici bir etkileÅŸmeyi en başından itibaren reddettiÄŸi için Gülen Hareketi farklı bir mecraya saptı. Aslında, sivil toplum unsuruna dönüÅŸmeyi kabul etmeyerek Gülen hareketi iki yönlü bir sarmalın içine girdi. Bir yandan Milli Güvenlik siyaset belgesinde "iç düÅŸman" konumuna getirilmeyi temin etti. DiÄŸer yandan, baÄŸlılarını diri tutmak için AK Parti yönetimini "Emevi iktidarına" benzeten radikalliÄŸini esoterik bir dille pekiÅŸtiriyor.

Çıkış, solcuya, Kürde, Ä°slamcıya baskı uygulayan "derin devlete" deÄŸil; milletin maslahatını gözeten "demokratik devlete" biatta.

[1 Mayıs 2015, Sabah]