SETA > Yorum |
Bölgede Yeni Bir Değerlendirme Zamanı

Bölgede Yeni Bir Değerlendirme Zamanı

Ortadoğu'da halkların tercihinin iktidar olmasından en fazla rahatsız olan ülke olarak İsrail, karşı-devrim sürecinde Müslüman Kardeşler'in bölgesel çöküşüne "sessizce" büyük katkılar sağladı.

Arap Baharı Aralık 2010'da Tunus'ta baÅŸladığında OrtadoÄŸu'da nihayet halkların tercihlerinin hüküm süreceÄŸi bir döneme girildiÄŸini düÅŸündürmüÅŸtü. DeÄŸiÅŸim dalgasının Suriye durağında kanlı bir iç savaÅŸa dönmesi ile "bahar" durduruldu. Karşı devrimin ana destekçileri Körfez ülkeleri ve Ä°srail oldu.

Mısır'da Sisi darbesi, IŞİD'in Irak ve Suriye'de geniÅŸ bir coÄŸrafyayı hâkimiyeti altına alması ve Yemen'de Husi'lerin baÅŸkent Sanaa'yı ele geçirmesi ile bahar tümüyle bir "karakışa" döndü. Yemen'in meÅŸhur "saÄŸduyusu" bile bu ülkeyi uzun yıllar sürecek bir kaos ve bölünmeden koruyamayabilir. Muhtemel kanlı bir iç savaşın Suudi Arabistan'a taÅŸacak bir istikrarsızlığı ve mülteci akınını getireceÄŸi konuÅŸuluyor.

ABD'nin Arap Baharı sonrasında uyguladığı "tereddütlü" ve "yerel müttefiklere dayalı" dış politika hem bölgesel güçlerin hem de devlet altı aktörlerin daha etkin olduÄŸu bir jeopolitik ortam oluÅŸturdu. Ä°ran ve S. Arabistan arasındaki mezhepçi kutuplaÅŸma vekalet savaÅŸlarına dönüÅŸürken Türkiye-Mısır hattının bu kutuplaÅŸmayı dengeleme ihtimali de Sisi darbesiyle ortadan kalktı.

Bu arada, devlet altı aktörler olarak IŞİD ve El-Kaide ile irtibatlı yabancı savaÅŸçı olgusu terörü Avrupa "kalesine" de taşıdı. Ä°ran'ın bölgedeki Åžiileri çatışmalara hazırlayan "sert güç" politikası bu ülkeye tarihinin hiçbir döneminde olmayan bir nüfuz alanı yarattı. Tahran'ın organize ettiÄŸi silahlı Åžii milisleri Suriye'de ve Irak'ta IŞİD'e karşı savaşın en etkin unsurları halinde. IŞİD tehdidini ABD ile yakınlaÅŸma ve bölgesel nüfuzunu yayma için kullanan Ä°ran, Lübnan'dan Suriye, Irak ve Yemen'e kadar Arap dünyasında en etkin olan ülke haline geldi. Arap Baharı sonrasında bölgesel güçlerin pozisyonlarını deÄŸerlendirdiÄŸimizde gelinen noktada en fazla kazananlar arasına Ä°ran'ın yanı sıra, Ä°srail'i de eklemeliyiz. OrtadoÄŸu'da halkların tercihinin iktidar olmasından en fazla rahatsız olan ülke olarak Ä°srail, karşı-devrim sürecinde Müslüman KardeÅŸler'in bölgesel çöküÅŸüne "sessizce" büyük katkılar saÄŸladı.

Ä°ran ve Müslüman KardeÅŸler hattını "ikiz" tehlike olarak gören Körfez ülkelerinin (BirleÅŸik Arap EmirliÄŸi gibi) Ä°srail ile iliÅŸkileri ve menfaat örtüÅŸmesi neredeyse üstü örtülü bir stratejik ortaklığa dönüÅŸtü. Bölgede devletlerin fiilen parçalandığı kaotik ortam Ä°srail'e Filistin konusunda büyük rahatlama saÄŸladı. Tek sorun Obama'nın Ä°ran ile yakınlaÅŸması ihtimali. Ancak Ä°ran'ın güçlenmesi Ä°srail'in aynı tehditten çekinen ülkeler üzerinde nüfuzunu kolaylaÅŸtırıyor. Bu itibarla bölgedeki güç mücadelesinin "sessiz" kazananı Ä°srail oldu.

S. Arabistan karşı-devrim sürecini destekleyerek Müslüman KardeÅŸler'den kurtulduysa da oluÅŸan boÅŸlukta Sünni dünyanın sorunlarını üstlenen IŞİD ve El-Kaide gibi radikal aktörler öne çıktı. Bu aktörlerin radikal Selefi anlayışları ve uyguladıkları ÅŸiddet Suud Hanedanı için de ciddi tehdit oluÅŸturuyor. Birçok Arap baÅŸkentinde nüfuzunu yitiren S. Arabistan, aslında Arap Baharı'nın kışa dönmesinden en olumsuz etkilenen ülkeler arasında artık. Türkiye ise Suriye iç savaşının getireceÄŸi tehlikeler konusunda ABD'yi ikna edemedi. Mülteciler, yabancı savaÅŸçıların geçiÅŸi ve IŞİD tehlikesi sebebiyle kırılgan bir güvenlik ortamında.

Bütün bu deÄŸerlendirmeler ışığında bölgenin önünde iki seçenek bulunuyor. Ä°lki, bölgesel güçler arasındaki mücadelenin konu bazlı olarak sürmesi ve iç savaÅŸların yeni boyutlar kazanarak kangrene dönüÅŸmesi. Bu da bölgenin ÅŸiddet sarmalına daha da boÄŸulması demek. Ä°kincisi ise, bölgesel güçler arasındaki mücadeleyi sınırlandıracak ve nihayetinde sona erdirecek yeni bir dengenin oluÅŸturulması. Bunun için Ä°ran'ın gücünün sınırlarını hissetmesi ve Müslüman KardeÅŸler'e yönelik sert politikanın da deÄŸiÅŸmesi gerekli. Bunun için Türkiye ve S. Arabistan arasındaki iliÅŸkilerin daha nitelikli bir iÅŸbirliÄŸine taşınması gerekiyor. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın cumartesi günkü S. Arabistan ziyareti ve yeni kral Selman'la görüÅŸmesi tam da böyle bir dönemde gerçekleÅŸecek. Bölgesel düzenin bölge aktörlerince kurulmasına inanan Türkiye'nin bölgede yeni bir evreye girilmesi ihtiyacını Suud'un gündemine taşıması büyük olasılık.

[Sabah, 27 Åžubat 2015]