SETA > Yorum |
Balkanlarda Barış ve İstikrarın Önemi

Balkanlarda Barış ve İstikrarın Önemi

Bölgedeki her toplumla arasında var olan tarihi, kültürel bağlar ve ortak ekonomik çıkarlar sayesinde Türkiye, Balkanlarda istikrar ve barıştan en çok istifade edebilecek ülkelerden biri.

AB'ye henüz üye olmamış altı ülkenin oluÅŸturduÄŸu, günümüzün moda tabiriyle “Batı Balkanlar”, halen arafta kalmış bir coÄŸrafya durumunda. Bir taraftan bu ülkelerde hükümetler ve halkların kayda deÄŸer bir kısmı, AB üyeliÄŸini öncelikli dış politika hedefi olarak görüyor. Fakat AB'nin 2000'lerin baÅŸlarında açtığı bu perspektif, bölgede çok yavaÅŸ ilerliyor. Son iki yıl içinde Hırvatistan'a tam üyeliÄŸin tanınması, Arnavutluk'a adaylık verilmesi, Sırbistan ile müzakerelerin baÅŸlatılması ve Kosova ile Ä°stikrar ve Ortaklık AnlaÅŸması'nın paraflanması bir kıpırdanmaya iÅŸaret etmekle beraber bu ülkelerin üyelik yolunda atmaları gereken daha çok adım var. DiÄŸer iki ülke olan Makedonya ve Bosna-Hersek'in AB süreci ise çok daha zor ilerliyor. Bu iki ülkede son birkaç ayda yaÅŸanan olaylar, Balkanlarda istikrarın en kırılgan olduÄŸu yerlerin buralar olduÄŸunu bir kere daha gösterdi. Bugün için gerilimlerin dinmiÅŸ olması sevindirici olsa da bu olaylarda da görüldüÄŸü üzere mahalli düzeydeki küçük bir kıvılcımın dahi bütün bölgedeki eski tartışmaları yeniden alevlendirme potansiyeli bulunuyor.

KOSOVA SORUNU ÇÖZÜLMELÄ°

Balkanlarda normalleÅŸmenin önündeki bir diÄŸer engel ise Kosova sorunu. 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden ve bugüne deÄŸin 108 devlet tarafından tanınan Kosova, halen Sırbistan anayasasına göre bu ülkenin bir parçası. Kosova'nın bağımsızlığı BM Güvenlik Konseyi üyelerinden Rusya ve Çin'in yanısıra AB'den Ä°spanya, Yunanistan, Hırvatistan, Romanya gibi ülkelerce henüz tanınmış deÄŸil. Bu ÅŸartlarda Balkanlarda bir kara delik gibi duran Kosova'nın mevcut durumu vatandaÅŸlarının hayatını zorlaÅŸtırdığı ve dışarıya göçe zorladığı gibi, bölgedeki etnik ihtilafların yatışmasını da engelliyor. Balkanlarda altı ülkede yaÅŸayan Arnavutlar ile Sırplar arasındaki siyasi, sosyal ve ekonomik iliÅŸkilerin geliÅŸmesi Kosova sorununun çözülmesine doÄŸrudan baÄŸlı. Bu sorunun çözülmesi için Belgrad ve PriÅŸtine hükümetlerinin Nisan 2013'te imzaladıkları mutabakatın ardından bazı teknik konularda iÅŸbirliÄŸi adımları atılmış olmakla beraber müzakereler oldukça yavaÅŸ ilerliyor.

Kosova sorunu, Batı Balkanların potansiyel iki bölgesel gücü Sırbistan ve Arnavutluk arasındaki iliÅŸkilerin geliÅŸmesini de yavaÅŸlatıyor. Bununla beraber, karşılıklı diyaloÄŸun ve özellikle ekonomik alandaki iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesinin öneminin farkına varan iki ülke hükümeti, son zamanlarda bu yönde yapıcı adımlar atmaya baÅŸladılar. GeçtiÄŸimiz Kasım ayında Arnavutluk BaÅŸbakanı Rama Belgrad'ı ziyaret ederek ikili iliÅŸkilerin normalleÅŸtirilmesi için tarihi bir adım atmıştı. Bu ziyaret sırasında Kosova'nın bağımsızlığına dair kullandığı ifade bir soÄŸuk duÅŸ etkisi yapmış olsa da Sırbistan hükümeti bunu bir krize dönüÅŸtürmekten hassasiyetle kaçındı. Sırbistan BaÅŸbakanı Vuçiç, 27 Mayıs günü Tiran'a yaptığı iade-i ziyaretle ikili iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesine verdiÄŸi önemi bir kez daha gösterdi. Åžu esnada iki taraf da olumlu bir söylem benimsemekle beraber Kosova sorununda keskin çizgilerle birbirlerinden ayrılıyorlar. Liderlerin Kosova sorununa yaklaşımı her iki ülkede de dış politikayı olduÄŸu kadar iç politikayı da ilgilendirdiÄŸinden, iki taraf da temkini elden bırakmıyor.

KALICI BARIŞ VE İŞBİRLİĞİ KURULMALI

Kısacası, Balkanlarda 2000'lerin başından beri devam eden göreceli istikrar ortamı henüz kalıcı hale gelebilmiÅŸ deÄŸil. Kırılganlığın devam etmesi, gerginliklerden beslenen bölge aktörlerinin olduÄŸu kadar bölge üzerinden vekalet kavgaları yürütebilecek uluslararası güçlerin kışkırtmalarına açık bir ortam meydana getiriyor.

Bölgede kalıcı bir barış ve iÅŸbirliÄŸi ortamının kurulması Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Zira bölgedeki her toplumla arasında var olan tarihi, kültürel baÄŸlar ve ortak ekonomik çıkarlar sayesinde Türkiye, Balkanlarda istikrar ve barıştan en çok istifade edebilecek ülkelerden biri. Bir gerginlik ve çatışma ortamında ise Türkiye'nin –halen OrtadoÄŸu'da olduÄŸu gibi– ister istemez taraf olmaya zorlanacağı ve bunun da Türkiye'nin son yıllarda önemli mesafe kat ettiÄŸi çok yönlü iliÅŸkilere darbe vuracağı ortadadır.

GeçtiÄŸimiz haftalarda CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın Arnavutluk ve Bosna-Hersek'e yaptığı ziyaretler hem zamanlama hem de içerik bakımından önem taşımaktaydı. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve Arnavutluk BaÅŸbakanı Edi Rama, yaptıkları ortak açıklamada iki ülke arasındaki iliÅŸkilerin bu yıl içerisinde stratejik ortaklık düzeyine çıkarılacağını belirttiler. ErdoÄŸan, bir günlük Bosna-Hersek ziyaretinde ise Üçlü BaÅŸkanlık Konseyi'nin her üç üyesiyle de bir araya gelerek Türkiye'nin ülkede yalnızca BoÅŸnakların deÄŸil, aynı zamanda diÄŸer halkların da kalkınmasına önem verdiÄŸini ortaya koydu. Üç kurucu unsuru temsil eden konsey üyelerinin Türkiye ile iliÅŸkilerin daha da geliÅŸtirilmesi üzerinde hemfikir olmaları da dikkat çekiciydi.

Türkiye'nin son yıllarda Balkanlar ülkelerinin tamamıyla siyasi alanda tesis ettiÄŸi güçlü iliÅŸkiler bugün bölgesel iÅŸbirliÄŸi için altın bir fırsat sunmaktadır. Hükümetler arasındaki bu yakınlaÅŸmanın resmi kurumlar, iÅŸ çevreleri ve sivil toplum tarafından desteklenmesiyle Türkiye bölgesel iÅŸbirliÄŸinin ilerletilmesinde anahtar ülke olabilir.

[Yeni Åžafak, 18 Haziran 2015]